İçindekiler
İnşaat sektörünün dünya genelinde Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı, %6’lar civarında seyrediyor.
Bu değer kimilerine görece küçük görünse de (son dönemde metaverse teknolojisinin yarattığı bütün heyecana rağmen) yaşamımızı inşa edilmiş çevrelerde yürütmek ve ihtiyaçlarımızı inşa edilmiş alt yapılardan karşılamak zorunda olduğumuz sürece, inşaat sektörünün hayatımızda yarattığı değer; rakamlardan çok daha büyük olacak.
Gelişimlerin Gerisinde Kalınması, İnsanlığa ve Çevreye Zarar Veriyor
Sektörün hayatımızdaki bu büyük önemine rağmen dünya genelinde gelişmelerin gerisinde kalması, insanlığa ve çevreye büyük zarar veriyor. Dünya bunu henüz yeni tip koronavirüs (COVID-19) pandemisi gündemde dahi değilken, diğer sektörlerde dijital dönüşüm ve anlam arayışı bir kat daha sıçramamışken fark etmişti. Buna bağlı olarak WEF (World Economic Forum) bünyesinde, İnşaatın Geleceği İnisiyatifi (Future of Construction İnitiative) kurularak sektörün gelişmesi için yollar aranmaya başlanmıştı.
İnşaat Sektörünün Geleceği İçin Çözülmesi Gereken 6 Sorun
Bu çalışmalar kapsamında WEF bünyesinde, Boston Consultants tarafından birkaç yıllık araştırma ile hazırlanmış olan İnşaatın Geleceğini Şekillendirme (Shaping the Future of Construction) başlıklı raporun Mart 2017 yayımında inşaat sektörünün geleceği için çözülmesi gereken altı temel soruna dikkat çekiliyor:
- Proje Süreci Performansı: Bütçe ve sürenin öngörülebilirliğinin, verimliliğin, kalitenin ve iş güvenliğinin artırılması.
- Yaşam Döngüsü Performansı: Gayrimenkullerin yaşam süresi maliyetlerinin düşürülmesi ve yeniden kullanımın planlanması.
- Sürdürülebilirlik: Karbon-nötr binalar inşa edilmesi ve inşa sırasında atıkların azaltılması.
- Maliyet Açısından Erişilebilirlik: Yüksek kaliteli ve uygun fiyatlı altyapı ile konut inşası.
- Felaketlere Karşı Dayanıklılık: Bina ve alt yapıların iklim krizi ile diğer doğal afetlere karşı dayanıklı olması.
- Esneklik, Yaşanabilirlik ve Esenlik: Altyapı ve binaların son kullanıcıların esenliğini geliştirecek şekilde inşa edilmesi.
Bu altı maddenin alt alta tek raporda toplanması, bütün bu problemlerin çözümü için gayrimenkul sektöründeki tüm paydaşların aynı vizyona aynı motivasyonla bakması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Konu raporda, inşaat sektörünün dönemlik olarak bir araya gelen çok paydaşlı yapısı, paydaşların kısa vadeli ticari kaygılarla süreçlere sadece kendi penceresinden bakmaya eğilimli olması ve süreksizlik nedeni ile bilginin/iş gücünün gelişmemesi sektörün ilerlemesinin önündeki en büyük engeller olarak gösteriliyor.
Düşünce Yapısında Ciddi Bir Değişiklik Gerekiyor
İnşaat sektöründe aynı firmada, aynı projede çalışan iki departman bile kişisel hedeflerle boğuşup çıkar çatışması yaşarken (hatta bu nedenle proje hedeflerine zarar verirken), farklı firmaların bir araya gelip aynı hedefe odaklanmasının hayal edilebilmesi bile düşünce yapısında ciddi bir değişiklik gerektiriyor. Bu BIM veya yapı elemanlarının üç boyutlu yazıcılardan çıkarılması veya diğer inşaat teknolojileri (contech) kullanılarak dijital alt yapının geliştirilmesinden çok daha fazlasını gerektiriyor.
Aynı raporda, kısa vadeli hedefler yerine dünyanın ve toplumun geleceğinin de düşünülmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Oysa ki davranış psikolojisi ile ilgili araştırmalar, yakın dönem kazançların ve hazların uzun dönem hedefler karşısında çok daha güçlü motivasyon kaynağı olduğunu gösteriyor. O nedenle ödemekte zorluk çekeceğimizi bile bile kredi kartlarımızı limitine kadar kullanıyoruz ya da kilo alacağımızı bile bile o tatlıyı yiyoruz. Kaldı ki kritik kâr payları ve belirsiz nakit akışları ile yüksek riskli projeleri üstlenen inşaat sektörü paydaşlarının günü kurtarma çabasını ayıplamak çok da adil olmaz.
Hâl böyle iken raporda, “Siz şu anda kısa vadeli firma hedeflerinizi bir kenara bırakacaksınız, böylece ileride bu binayı işletenler ve kullananlar daha mutlu olacaklar ve dünya daha güzel bir yer olacak.” deniyor. Bu, arsa sahibinden son kullanıcıya kadar tüm paydaşlar açısından hem kişisel hem de kurumsal olarak zihin yapısında bir üst olgunluk düzeyine geçmeyi gerektiriyor. Her şeyden önce birlikte düşünme ve “iyiyi” beraber tasarlama ihtiyacı doğuruyor. Söz konusu durum, taraflar için ilk bakışta fedakârlık gibi görünse de dünyada bunu başaran firmalar daha çok kazanmayı başarıyorlar. Gerçek bir iş birliği ortamında maliyetler ve süre sanıldığı gibi artmıyor, ortak akılla daha iyiyi daha hızlı ve ekonomik olarak inşa etmek mümkün oluyor.
Bir binanın ortaya çıkması zihinlerimizde; geliştirme, tasarım, inşa ve kullanım diye sıraladığımız gibi lineer bir süreç akışı içinde gerçekleşmiyor. Bu lineer akış kabulü paydaşları da bu sıra ile projeye dahil etmemize neden oluyor. Oysaki bir projenin ilk fikir noktasından başlayarak, bina ortaya çıkarılana kadar tüm paydaşların birlikte çalışması ve projeyi tüm bilgi birikimleri ile aşama aşama olgunlaştırması; binanın ilk seferde istenilen şekilde yapılmasını sağlıyor.
Potansiyelden Pay Alabilmek, Ortak Aklı Geliştirmeye Bağlı
Tüm dünyayı etkileyen değişim sürecinde köyden kente göç, eskiyen yapı stokunun yenilenmesi gereği ve gelişmekte olan ülkelerdeki alt yapı ihtiyacı, inşaat sektörünün önünde sınırsız iş potansiyeli olarak kendini gösteriyor. Sektör firmalarının bu potansiyelden pay alabilmesi, iş yapış şekillerini ortak aklı ortaya çıkaracak şekilde geliştirmelerine bağlı. Projeleri; istenen kaliteyi en kısa sürede, erişilebilir maliyetlerde, kullanıcısını mutlu edecek ve tüm yaşam döngüsü boyunca çevreye minimum zararı verecek şekilde yapabilmek; ortak aklı ortaya çıkarmayı gerektiriyor. Paydaşlar için yap-kaç zihniyeti sadece çevreye ve kullanıcıya değil, firmalara da büyük zarar veriyor.
Müşteriye yaratılan değeri ve çalışanı odağına alan, aynı zamanda iş birliği kültürü ile birlikte gelişmeyi önceliklendiren çevik yönetim yaklaşımları; birçok sektöre bu dönüşümü gerçekleştirmek için yol gösteriyor.
Her ne kadar bugünlerde herkes metaverse dünyasını konuşuyor olsa da yaşadığımız evrenden öte evrene tamamen ışınlanma gerçekleşene kadar insanlık olarak bu dünyada uygarlıklar kurmaya devam edeceğiz. Bahsi geçen uygarlıkların altyapısını inşa eden inşaat sektörü, bugünlerde gecikmiş dönüşüm potansiyelini ortaya çıkarmak üzere doğum sancıları çekiyor. Bu süreçten başarı ile çıkanlar kendilerini ve dünyayı geliştirerek hayatlarına devam edecekler.
Hepimize kolay gelsin…