İçindekiler
İlk olarak 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde görüşülen Kyoto Protokolü, 16 Mart 1998’de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999’da son hâlini almıştır. Global ölçekte küresel ısınma ve iklim değişikliğine yönelik önlemleri belirleyen uluslararası anlaşmanın; karbondioksit ve sera etkisine neden olan 5 gazın salımını azaltması hedeflenmiştir. Ancak Almanya dışında, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki rekabetten dolayı söz konusu protokole Çin uymamış ve bu nedenle de hedeflenen karbon salımındaki azalma bir türlü sağlanamamıştır.
Kyoto Protokolü şu anda dünyadaki 160 ülkeyi ve sera gazı salımının %55’inden fazlasını kapsamaktadır. Bu anlaşmanın hedefine ulaşması için maliyeti yüksek yatırımların gerekli olduğu da bilinmektedir.
Kyoto Protokolü’nden Detaylar
Az önce özet bir ifadeyle hedefini belirttiğim Kyoto Protokolü’nde şu amaçlar öne çıkmaktadır:
• Atmosfere salınan sera gazları oranının %5’e çekilmesi,
• Endüstriden, motorlu taşıtlardan veya ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuatın yeniden düzenlenmesi,
• Daha az enerji ile ısıtmanın sağlanması, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol katetme imkânına kavuşulması, teknolojik sistemlerin endüstride kullanılması, ulaşım ve çöp depolamada çevre kirliliğinin en aza indirgenmesi,
• Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarının kullanılması,
• Fosil yakıtlar yerine biyodizel gibi ürünlerin kullanımının arttırılması,
• Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerdeki atık işlemlerinin yeniden düzenlenmesi,
• Termik santrallerde daha az karbon çıkaran sistemlerin, teknolojilerin kullanılması,
• Güneş enerjisinin önünün açılması,
• Caydırıcılığın sağlanması adına fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınması.
Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı da detaylandırmaya çalıştığım bu amaçlar için ortaya çıkarılmıştır. Zira söz konusu girişimiyle AB, 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonlarını sıfırlamayı ve ekonomik büyümenin kaynak kullanıma bağlılığını sona erdirmeyi hedeflemektedir.
Küresel Isınmaya Karşı Mimarlara Düşen Görev Nedir?
Küresel ısınmaya karşı çevreci yaklaşımların mimaride kullanımı da günümüzde oldukça önem kazanmaktadır. Öncelikle ülkelerdeki yerleşim alanlarının ve dolayısıyla yapıların; aydınlatma, ısıtma veya su gibi ihtiyaçlarının ekonomik kullanımı hedeflenmelidir. Yine yapılarda kullanılan inşaat malzemelerinin de çevreye zarar vermeyenlerinin tercih edilmesi, çevre korumacılığında dikkat edilmesi gereken konulardandır.
Ülkemizdeki şehir ve köylerde, mimari açıdan görülen en büyük çevre kirliliği; aydınlatma amaçlı gerçekleştirilen hesapsız elektrik tüketimidir. Bu konuda ne yazık ki akılcı bir aydınlatma hesabı ve tasarımı yapılmamaktadır. Oysa gelişmiş Avrupa ülkelerinde şehir aydınlatmaları bir hesaba göre tasarlanmakta, bu sayede enerji tüketimi mümkün olduğunca azaltılmaktadır. Söz konusu bölgelerde sokaklar ve önemli yapılar, genelde güneş enerjisiyle aydınlatılmaktadır. Devamında şehirlerdeki tarihî yapılar; en doğal ve yüksek aydınlatmayla vurgulanmakta, sokak lambalarının yerleri belirli mimari hesaplamalarla belirlenmekte, böylelikle de gereksiz ışık kirliliğinin ve tüketiminin önüne geçilmektedir. Bu sayede elektrik maliyeti en aza indirgenmektedir.
Akademi Dünyamız, Çevreci Yaklaşımlar Üzerine Çalışıyor
Ülkemizin akademi dünyasındaki “yapı fiziği” bölümleri bu amaca hizmet etmekte, değerli bilim insanlarımız bu konuda fizibilite çalışmaları yapmaktadır. Ardından bahse konu bilim insanları, matematiksel hesaplarla kentsel ve mimari aydınlatma hizmetleri konusunda profesyonellere yardımcı olabilmektedir.
Çevreci yaklaşımlara ışık kirliliği üzerinden örnek verecek olursak İspanya’da dev bir aynalı küre şehrin dışına yerleştirilmiş ve güneş kolektörüyle oluşturulan büyük alanların da takviyesiyle şehirlerin aydınlatılması sağlanmıştır. Böylelikle bölgelerdeki tarihî ve anıtsal yapılar en güçlü ve doğal şekilde aydınlatılmış, sokaklarda aydınlatma açısının bittiği yerlere ise hesaplanan ışık akışına uygun şekilde aydınlatma kaynağı yerleştirilmiştir. Bu konu özellikle büyük yapılarda, toplu konut, otel, sosyal tesis ve park alanlarında oldukça önemlidir.
Isınma ve Ekonomik Su Kullanımında, Coğrafi Konumdan Faydalanılmalı
Herhangi bir yapının ısınmasında ve suyun ekonomik kullanılmasında, bulunduğu bölgenin iklimsel ve coğrafi konum özelliklerinden faydalanılmalıdır. Mekânlarda çevreci bakış açısıyla ısı konforu, yapının bulunduğu yerin iklimine göre sağlanabilir (örneğin hâkim rüzgâr yönü, güneş hâkimiyeti). Bu konuda İtalya’dan bir örnek verilebilir… Zira ilgili ülkede yapının bulunduğu zemine küçük çaplı derin bir sondaj yapılarak toprağın ısısı ile zemin suyu ısısı bulunmakta, bunların hangisi yüksekse o tercih edilmektedir.
Yapılarda su tasarrufunun da sağlanması oldukça önemli bir konudur. Nitekim yapılardaki yağmur ve kar suyu drenaj kanalları doğru tasarlanmalı; bölgedeki yağış kapasitesine göre gerekirse arıtma işlemi hedeflenmelidir. Tüm bu konular için tecrübeli mimari ofis danışmanlığı elzemdir.
Mimari tasarımda yağmur suyu drenaj projelerinin planlanması ve detaylandırılması, yapı sahiplerinin çevreye verdiği zararı en aza indirerek yapının kullanımına kazandırılan önemli çevresel etkenler oluşturacaktır.
Bahsi geçen planlamanın bahçe sulamada da katkısı büyük olacaktır. Bu konuda ayrıca peyzaj tasarımı da oldukça önemlidir. Projelerde az sulama isteyen, karbon salımını tutan ve bol oksijen üreten bitkilendirme yöntemi seçilmeli ve bu bitkiler, çevresel kirliliğin yoğun olduğu yerlerde tasarlanmalıdır.
Çevresel Kirliliğe Yol Açmayan Yapı Malzemeleri Kullanılmalı
İnşa edilecek yapıların cephesinde ve iç mekânında kullanılan malzemelerin çevresel etki değeri iyi incelenmeli, yapılarda çevreye en az zarar veren malzemeler tercih edilmelidir. Örneğin granit, radon gazı üretmektedir ve bu nedenle çok fazla kullanılmamalıdır.
Yapı cephesinde hareketli güneş panelleri şeklinde gölgelikler tasarlanarak bu panellerden elektrik enerjisi sağlanabilir.
Bilinçsiz Enerji Sarfiyatı, Küresel Isınmaya Sebep Oluyor
Sonuç olarak küresel ısınmaya sebep olan en önemli etkenlerden biri, bilinçsiz enerji sarfiyatıdır. Buna engel olabilmek için enerjinin doğru ve gerekli alanlarda kullanımına öncelik tanınmalı, kişisel zevk ve tüketimlere izin verilmemelidir. Bu konularda çalışma yapan firmalar ve kurumlar ülke politikası olarak desteklenmeli ve devletin makro planlamalarında bahsi geçen unsurlar dikkate alınmalıdır. Gelişmiş ülkelerde bu konuda yapılan planlamalar detaylıca incelenmelidir ve devamında teknik elemanlara/ofislere destek veren eğitimlerin önü açılmalıdır.
Mimari yapı ölçeğinde, ısıtma ve aydınlatma sistemlerinde alternatif enerji kaynakları araştırılmalıdır. Ancak bu gerçekleştirilirken de aydınlatma için gerekli ışık akışı hesabı yapılmalı, ona göre ışık kaynakları doğru yerlere yerleştirilmelidir. Malzeme ve detay seçimleri de çevresel etkinin doğru geri dönüşümünü mümkün kılan sistemlerle çözülmelidir. Tüm bu süreçlerde üniversitelerden ve bu konuda organizasyonlarda bulunan mimari ofislerden destek alınabilir.
Dünyada tüm alanlarda tüketimin ekonomik olarak gerçekleştirilmesi ve çevreye zarar verilmemesi, her şeyden önce bir insanlık görevidir. Bilimin ışığında gereksiz tüketimin önüne geçilerek kaynakların en doğru şekilde kullanımı sağlanmalı, bu konuda uzman kişilere danışılmalıdır. Millî servet niteliğinde olan kaynaklarımızın her alanda (tarım, mimari, enerji) ekonomik kullanılması, ülkemizin gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.