İçindekiler
Türkiye’nin %96’sı 4 dereceli deprem riskli bölgelerde yer almaktadır. Nüfusun %98’i yine aynı şekilde deprem riski derecelendirilmiş bölgelerde yaşamaktadır. Daha anlaşılır olması için buradaki 4 dereceli deprem risk derecelendirmesini 2018 öncesi Türkiye Deprem Yönetmeliği’nden kullanıyorum.
Nüfusumuzun %71’i Yüksek Riskli Bölgelerde Yaşıyor
Yeni yönetmeliğimizde deprem bölgesi tarifinin yerini noktasal deprem ivmeleri almıştır. Eski yönetmeliğimizin deyimi ile yüksek riskli sayılabilecek birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde ise Türkiye topraklarının %66’sı yer almakta, nüfusumuzun %71’i yüksek riskli bölgelerde yaşamaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınan bu veriler ile yaşadığımız alanın yüksek riskli bölgede olma ihtimali oldukça yüksek.
Yaşadığımız evimizin, çalıştığımız iş yerinin veya almak üzere olduğumuz bir yapının depreme dayanıklı olup olmadığını nasıl bilebiliriz? Günümüz mevzuatında bu oldukça zor ve maliyetli bir işlem. Ya bir “uzman” bulup soracağız. (Bu arada bu yetkilinin, konunun uzmanı olduğunu nerden bileceğiz? Ülkemizde yetkin mühendislik olmaması zaten depreme dayanıklı yapılar konusunda temel problemlerimizden biri olmaya devam etmektedir). Ya da “müteahhit / mühendis de zaten aynı binada oturuyormuş” veya “müteahhit bu binayı kendisi için yapmış” gibi şehir efsanelerine sarılacağız.
Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) olarak “Yapı Deprem Performansı Kimlik Belgesi” konusunu gündeme getirmemizin sebebini önceki ifadelerimizde kısaca anlatmaya çalıştım. Çevre Şehircilik Bakanlığının yeni “Bina Kimlik Sistemi” uygulaması, her ne kadar DEGÜDER olarak talep ettiğimiz yapı deprem risk derecelendirmesini kapsamasa da en azından bu konuda bir alt yapı oluşturması bakımından önemlidir. Bina girişlerine asılan bir kare kod ile (şimdilik oldukça kısıtlı olsa da) yapı hakkında bir kısım bilgilere ulaşılabiliyor. Bakanlık sitesinde ise yapı maliklerinin daha detaylı bilgi alabildiği ifade ediliyor.
Bina Kimlik Sistemi Yeterli Çözüm Sunuyor mu?
Takip edenler hatırlayacaktır, 18 Temmuz 2023 tarihli yazımızın başlığı “Yetkin Ev Sahibi veya Yapı Deprem Performans Kimlik Belgesi” idi. Konuyu bir süredir DEGÜDER olarak da gündemde tutmaya çalışıyorduk. Bakanlığın uygulaması yapı konusunda sınırlı da olsa bilgi sağlıyor, ancak buradaki asıl problem hâlen yerinde durmakta.
Yapıya asılan yapı kimliğinden şu an yürürlükte olan kontrol sistemlerini geçip geçmediği, ruhsat vb. rutin bilgiler elde edilmekte ancak yaşadığımız son büyük depremde bu rutin kontrollerden geçmiş pek çok bina ağır hasar gördü ya da yıkılarak can kaybına sebep oldu.
Kahramanmaraş Depremi sonrası Prof. Dr. Alper İlki, Doç. Dr. Çağlar Göksu ve diğer uzmanlar tarafından yayınlanmış çalışmada ifade edildiği gibi 2000 sonrası yapılmış olan yapılardaki ağır hasar ve yıkım oranı %5’in üstündedir. Bunların ne kadarının ruhsatlı ve projeli olduğu konusunda bir çalışma henüz yayınlanmadı. Ancak bölgede pek çok yeni yapılmış ve henüz içine taşınılmamış yapının ağır hasarlı veya yıkılmış olduğu gözlemledim.
Denetim ve Mühendislik Uygulamalarında Sorunlar Var
Burada ifade etmek istediğim hâlihazırda yürürlükte olan denetim ve mühendislik uygulamalarında da problemimiz var. Buradaki en önemli eksikliklerin “yetkin mühendislik”, “yetkin uygulama” ve “yetkin kontrol” olduğunu daha önceki yazılarımızda anlatmıştık. Şu an bakanlık tarafından başlatılmış olan uygulama, yapı hakkında bilgi alınabilmesi için doğru bir adımdır ancak yukarıda bahsedilen “yetkinlikler” devreye girmeden maalesef istenen faydayı sağlamayacaktır. İlave olarak yapı hakkında sadece bilgi vermenin yeterli olmadığını, deprem performansı bakımından da bir derecelendirmenin gerektiği tekrar ifade etmek istiyorum.