İçindekiler
Türkiye, bulunduğu coğrafya gereği deprem gerçeğiyle sürekli karşı karşıyadır. Bu noktada toplumun tüm kesimlerinin doğal afetlerin tamamına karşı bilinçli olması gerekmektedir. Bununla birlikte doğa olayları yalnızca ülkemizde değil dünyanın her yerinde gerçekleşmektedir.
Doğada gördüğü mükemmel kurgudan esinlenen insanoğlunun bilime yönelmesinin temel amacı, yaşamı kolaylaştırmaktır. Bilim, insanlığa faydalı olması için kullanılmalı ve geliştirilmelidir. Ancak kimi zaman bilgi kaynakları doğru kullanılamamakta, bu durum da örneğin depremler sonrası ortaya çıkan felaketlere zemin hazırlamaktadır.
Kısa Vadede Kâr Olarak Görülen İşlemler, Uzun Vadede Büyük Zarar
Çoğu zaman kısa vadede maddi kazanç sağlamak amacıyla başvurulan işlemler, uzun vadede ülke ekonomisine maddi ve manevi anlamda ciddi zarar vermektedir. Zira deprem bir ülkede ciddi yıkıma neden olduysa; orada bilime, eğitime ve en önemlisi sanata verilen değer yeniden incelenmelidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” ifadesi bu nedenle önemlidir. Sanatın; halkı bilinçlendirme, hayata dair insanlara felsefi bakış açısı sağlamada önemli bir araç olması nedeniyle Atatürk, ülkemizde sanata/sanatçıya değer vermiş, öncelik tanımıştır. Atatürk, hayatına felsefe edindiği insanlık için önemli ne varsa kendi yaşamında da bizzat uygulamıştır ve bu yüzden tüm dünyanın saygı duyduğu bir liderdir. Örneğin bir ağaç nedeniyle yapının raylar üzerinde kaydırılmasını sağlayan yine Atatürk’tür.
Yerleşim Alanları Yüksek Tepelerde Kurulmalı
Doğayla mücadele etmek yerine ona uyum sağlamayı hedeflememiz gerekmektedir. Örneğin ovalara göre daha sağlam olan yüksek tepeler yerleşim yeri olarak tercih edilmelidir.
Jeolog Prof. Dr. İlyas Yılmazer de yerleşim alanlarının yüksek tepelerde kurulmasını önermekte ve bunu şu ifadeleriyle açıklamaktadır:
Yüksek tepelerdeki sağlam olmayan taşlar ve topraklar; rüzgâr, yağmur ile karlarla alçak ve düz alanlara akarlar. Geride ise yüksek şiddetteki depremlere dahi dayanıklı kayalar ve topraklar kalır. Düz alanlara akan bu toprakların oluşturduğu arazilerde de doğanın en yeni ve en diri mineralleri toplanır. İşte o minarellerin beslediği topraklarda yetişen hububat ve diğer bitkiler dünyanın hiçbir yerinde bizim memleketimizdeki kadar olamazlar.
Doğa Kendisini Yenilerken Bizim de Onu Anlamamız Gerekiyor
Doğa kendisini depremlerle yenilerken bizim de onu anlamamız gerekmektedir. Bunun için felsefe ve sanat dersleri, bilimsel konularla birlikte eğitim programlarına mutlaka dahil edilmelidir.
Doğa insanlığın dostudur. Ancak insanoğlunun da doğayı dost olarak görmesi, ona saygılı ve koruyucu yaklaşımlarda bulunması gereklidir. Ülkemizde mesleğini ciddiyetle yapan uzman kadrolar her alanda vardır. Her şeyden önce dürüst, tecrübeli ve donanımlı akademisyenlerimiz bulunmaktadır. 50 bini aşkın can kaybına neden olan son Kahramanmaraş Depremleri, ihmallerin nelere sebep olabileceğini en acı şekilde göstermiştir. Bunun için uzman kadro, dürüstlük, adalet, eğitim gibi kavramların altını tekrar çizmek isterim.
Depremlere karşı yapılması gerekenleri aktardığım önerilerimin ardından okurlarımızdan sıklıkla aldığımız, “Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını nasıl öğrenebilirim?” sorusunu da kısaca yanıtlamamızın faydalı olacağı kanaatindeyim.
Binanın Depreme Dayanıklı Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır?
Öncelikle yapıda çatlaklar, şakül bozuklukları gibi anormal durumlar fark edildiyse mutlaka deprem dayanıklılık testi yaptırılmalı; binanın son durumu incelenmeli ve ona göre önlemler alınmalıdır.
Bina Deprem Testini Kim Yapar?
Günümüzde yaşadığımız yapıların depreme dayanıklılık testini özel kuruluşlar gerçekleştirmektedir.
Bina Depreme Dayanıklılık Testi İçin Gerekli Evraklar
Yapının depreme dayanıklılık testi için bazı evrakların hazır bulundurulması gerekmektedir. Bu noktada tapu firma üzerine ise şirkete ait vergi levhası, sahibinin imza sirküsü ve yetkilinin nüfus cüzdanı lazımdır.
Riskli yapı tespiti için başvuruyu yapan kişi kiracı ise yazılan dilekçenin mülk sahibi tarafından imzalanması, buna ek olarak kiracıya ait nüfus cüzdanı fotokopisi ve kira kontratı da gerekmektedir.
Deprem Dayanıklılık Testi Nasıl Yapılır?
Deprem dayanıklılık testi için yapılan çalışmalar, sırasıyla aşağıdaki gibidir:
- Binanın konumlandığı zeminin analizi ve etüt çalışması tamamlanır.
- Sonrasında mimarlar tarafından rölöve projesi (mevcut durum) hazırlanır.
- Yapının yıpranan kısımları, malzemeler ve çevresel faktörler tespit edilerek işaretlenir.
- Eldeki verilere göre yeterli beton numunesi alınır ve yapı laboratuvarlarında (T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, üniversiteler ya da özel sektörde bu işleri yapan firmaların laboratuvarları) beton dayanıklılık testi gerçekleştirilir.
- Söz konusu testte kolon içinde bulunan donatı çapları ve adetleri, ölçüm cihazlarıyla röntgen ölçer gibi taratılarak tespit edilir.
- Sonrasında sanal deprem simülasyonu verilerek, yapının depremde yaşayacağı hasarlar bilgisayar animasyonunda canlandırılır.
- Sonuçlar raporlandırılarak hizmet tamamlanır.
Yukarıdaki süreçlerin tamamlanmasının ardından ortaya çıkan tespitlere göre inşaat mühendislerine müracaat edilir, mimari proje müelliflerine de bilgi verilerek yapı statiği güçlendirilir. Şayet yapının hasar seviyesi çok yüksekse ve güçlendirme işlemleri yeniden yapım maliyetinin %40’ını geçiyorsa yapının yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerekmektedir.