İçindekiler
Kentlerin Sürdürülebilirliği İçin Stratejik Bir Uygulama: Kent Müzeleri
Tarihte ilk kentler, bereketli topraklar denilen Mezopotamya’da M.Ö. 4 bin yılın sonlarında sosyal, çevresel, ekonomik özelliklere bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Bu kentler; liderleri ve yönetim şekilleri, coğrafi özellikleri, ticari faaliyetleri, nüfus yoğunlukları ve toplumun sınıfsal yapısı, ibadet mekânları, surları, mezarları ve sarayları gibi kamusal yapıları ile kural, norm ve yasaları, dini inançları, dil kullanımları, tören ve gelenekleri gibi unsurların oluşturduğu kültürleriyle birbirlerinden ayırt edilmektedir.
Örnek vermek gerekirse Mezopotamya’dan günümüze ulaşan en eski yazılı eser olarak kabul edilen Gılgamış Destanı’na konu olan Uruk Kent Devleti; lideri, yönetim kuralları, mimari yapıları, din, dil, tören ve gelenek gibi unsurlarıyla önemli ve öncül bir kenttir. Bugün dünya nüfusunun yarıya yakını kentlerde yaşamını sürdürüyor. Bu durum da kentlerde çevresel, sosyal, ekonomik ve kültürel çeşitli sorunlara yol açıyor. Kent yönetimlerinin, sorunlarla yüzleşerek kentin maddi ve manevi kaynaklarını verimli kullanmaları, gelecek nesillere de aktaracak şekilde önlemler almaları, kentlerin sürdürülebilirliğine ilişkin projeler ve uygulamalara öncelik vermeleri bekleniyor.
Kent/bölge gibi yerlerin sürdürülebilirliği; kentin doğal çevresini gözetme, su kullanımını azaltma, atık yönetimi, karbon ayak izi oranını düşürme, insan kaynakları ile besin ve gıda politikaları gibi konularda refah seviyesini yükseltecek ve kaynakların gelecek nesillere ulaştırılmasını sağlayacak politikalar ortaya koymak ile ilgilidir. Kentlerin sürdürülebilirliği kapsamında çevre ve ekonomik değerlerle birlikte kültürel değerlerin geleceğe taşınmasını sağlamak da önemli bir amaçtır. Kenti zihinlerde istenilen yere konumlandırma ve iyi bir itibarla algılanmasını sağlamanın temelinde ise değerler, davranışlar, imaj ve kimlik unsurları bulunur. Güçlü, sağlam temelleri olan bir kent kimliği, o kentle duygusal bağ kurmanın ve ait hissetmenin kapılarını aralar.
Yemek alışkanlıklarından el sanatlarına, mimari eserlerden kılık kıyafetlere, kente özgü ürünlerden el sanatlarına kadar pek çok kültürel değerin yardımıyla bir kentin markalama faaliyetleri gerçekleştirilir. Kültüre dayalı ve sürdürülebilir markalama çalışmaları sadece rekabet avantajı sağlamakla kalmaz aynı zamanda sürdürülebilir kentler yaratmaya da katkı sağlar.
Kent Markalamada Kültürün Rolü
Küreselleşme etkisi ile kentler; fuarları, festivalleri, şenlikleri, spor etkinlikleri, kültür sanat faaliyetleri ile yerli ve yabancı turistleri çekerler. Kentlerin özü olan kimlik ise kent markalama faaliyetlerine kültürü dahil etmektedir. Bir kentin marka olmasına yönelik iletişim uygulamaları ekonomik durumuyla doğal güzelliklerini ve kentin kimliğine yansıyan tarihi geçmişi, uygulamaları, kitabe, heykel, resim gibi somut kültürel mirasını ve el sanatları, değerler, gelenekler, inançlar, mit ve efsaneler gibi somut olmayan kültürel mirasını kapsamaktadır.
Kültür; kentlere uzun süreli, biricik ve özgün bir marka yaratma olanağı sunan sürdürülebilir bir kent markalama stratejisidir.
Kültür odaklı kent markalama;
- Kente özgüdür,
- Kopyalanamaz,
- Turizm potansiyelini yükseltir,
- Ekonomik canlanma sağlar,
- Toplumsal bütünlük ve uyumu artırır,
- Yatırımcıların kente yönelmesini sağlar,
- Toplumun tüm kesimleri arasında diyalog başlatır.
Sürdürülebilir Kentler İçin Kent Müzeleri: Geçmişin Tanıkları, Geleceğin Hikaye Anlatıcıları
Kültür, UNESCO’nun da önemli hedefleri arasında bulunuyor. 2015 yılında UNESCO, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda devlet başkanları, liderler, Birleşmiş Milletler temsilcileri ve sivil toplum ile bir araya gelerek açıkladığı 17 amaç ve 169 hedeften oluşan BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında kültürü önemli bir sürdürülebilirlik konusu olarak benimsemiştir.
Sürdürülebilir marka kent olabilmek; doğal çevre, yapılar, kültürel miras, kentin doğal kaynaklarından elde edilen ürünler ve geçmişe dayalı becerileri kapsamaktadır. Buna göre, kültürel ve doğa mirasını korumayı amaçlayan çalışmalara destek vermek, kentleri daha kapsayıcı, güvenli, güçlü ve sürdürülebilir hâle getirmek için önemli bir hedeftir.
Kentlerin soyut ve somut kültürel mirasının korunması ve geleceğe taşınması, müzelerin önemine dikkat çekmektedir. Müzeler, sanat ve kültür ürünlerini koruyan, gelecek nesiller için koruma altına alan ve erişilebilir olmalarını sağlayan kurumlardır. Bir yerin, bölgenin, ülkenin, dönemin eserlerinin, ürünlerinin bir araya getirilmesi ve gelecek nesillere aktarımını sağlayan müzeler, kentlerin geçmişi ve geleceği arasındaki en önemli bağı temsil eden kurumlar arasındadır.
Kentlerin değerlerine, geleneğine ilişkin koruma, saklama ve geleceğe taşıma görevini üstlenen müze türü olarak ise kent müzeleri dikkat çekmektedir. Kent müzeleri, bulundukları kentin halkı ile mevcut/olası ziyaretçileri arasında kültür üzerinden bir ilişki kurabilen bellek mekânlarıdır. Kültürel geçmişi yardımıyla kentlerin, hedef kitle zihninde güçlü ve itibarlı bir şekilde konumlandırılıp ziyaret edilmeye değer yerler olarak kabul edilmelerine etki ederler. Kent müzeleri, kent markalama kapsamında önemli bir strateji olarak, kültür mirasını, tarihini, sosyal yaşamını, simge mekânlarını anlatarak kente dikkat çeker ve kültürel olarak da sürdürülebilir kentler inşa etmeye katkı sağlarlar. Kent kimliğini aktarırken halka kentli olma bilincini kazandırır, kimliği olan kenti ve kentlilik bilinci olan halkı bir araya getirirler.
Samsun’da 2011 yılında yapılan “Her Kente Kent Müzesi” temalı Tarihi Kentler Birliği toplantısının ertesinde kurulan Samsun Kent Müzesi, kent müzeleri için önemli bir örnektir. Müze, Samsun tarihinde önemi olan Devlet Demiryolları ve Demirspor binasının kamulaştırılması ile kurulmuştur. Samsun Kent Müzesi, 2015 yılında Avrupa Müze Akademisi’nin (EMA) düzenlediği XX. Luigi Micheletti Award Müze Yarışması’nda Avrupa’nın en prestijli 6 müzesinden biri olarak seçilmiştir.
Kent Müzeleri Kimin Hikâyesini Anlatır?
Kent müzeleri kent sakinlerinin günlük yaşamlarından ve geçmişlerinden anları aktarır. Bu özellikleri ile kentin yerel halkının hafızasını da simgelerler. Kent müzelerinde ön plana çıkan, eser yani nesne değil; o kentin insanı, o insanların yaşam pratikleridir. Kent ve kimlik ilişkisinin son derece somut hâle geldiği kent müzelerinde kent sakinlerinin geçmişten bugüne ticaret hayatı, yemeği, dansı, el sanatı, düğünü, bayramı, töreni gibi örneklendirilecek konularda nesneler ve dokümanlar sergilenir.
Kent müzelerinde aynı zamanda kente ve kent insanına ilişkin kültür merkezli geçmiş anlatılır. Bu anlatım ise özellikle sanayi toplumunda karşı karşıya kaldığımız ve yüzleşmemiz gereken yabancılaşma sorunu ile mücadele etme gücü verir. Kentinden, kentin kimliğinden ve hatta özünden kopan bireylerin kent kimliği ile kendi kimlikleri arasında bağ kurabilmeleri, geçmişlerine ve kültürlerine yakınlık hissetmelerine olanak sağlarlar. Kent müzeleri bireye kent ve kültür çerçevesinde bir bilinç kazandırırlar. Kent için yaratılan kimlik ve değerler, müze ile bir görünüme kavuşur ve kentin gelecek kuşaklarına kültürel aktarımı yapılır. Bunun yanında kenti ve kentliyi tanımak isteyen yabancılara bu konuda bilgiler aktararak kentin tanıtımına da katkıda bulunurlar.
Sürdürülebilir Kentler İçin Kültür, Kent Markasına Entegre Edilmeli
Kültür, eşi benzeri olmayan ve kentin kendine has kimliğini yaratmanın en önemli kaynağıdır. Kentin rekabet gücünü artırabildiği, cazip hale getirdiği, ticari ve turistik hareketliliğe katkı sağlayabildiği için de kültür, sürdürülebilir bir kent markalama stratejisi niteliğindedir. Bunun için kültürün, kent kalkınma planlarının önemli bir parçası olmasını sağlamak ve onu kent müzeleri gibi kimliğe etki edebilen kurumlar ile daha erişilebilir kılmak büyük önem taşımaktadır. Kültürün kent markasına entegre edilmesi ve kent kimliğinin özünü oluşturması sürdürülebilir kentler için zorunluluktur.