İçindekiler
Kuraklık Nedir ve Nasıl Meydana Gelir?
“Bir bölgede nem miktarının geçici dengesizliğinden kaynaklanan su kıtlığı” olarak tanımlanabilen kuraklık, doğal bir iklim olayıdır; herhangi bir zamanda ve yerde meydana gelebilir. Tespit edilmesi en zor felaketlerden olan kuraklık genellikle yavaş gelişir ve uzun bir dönemi kapsar.
Kuraklık; Akdeniz bölgesini içine alan ülkeler için 1. sırada, deprem ise 2. sırada yer alan bir afettir. Örneğin; temizlik için en temel madde sudur ve gerek Türkiye’de gerekse de civarımızdaki ülkelerde kuraklık nedeniyle su kıtlığı yaşanmaktadır. Tabiatın gizli tehlikesi olan kuraklık, genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan ya da dengesizlikten dolayı meydana gelir.
Kuraklık hesaplamalarında bir bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon (buharlaşma ve terleme) arasındaki dengenin uzun süreli ortalaması göz önünde bulundurulur. Kuraklık; zaman (yağış mevsiminin başlamasında gecikmeler, ürün büyüme mevsimi – yağış zamanı ilişkisi) ve yağışların tesirleri (yağış yoğunluğu, sıklığı) ile ilişkilidir. Yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgâr ve düşük nem miktarı gibi diğer değişkenler de bu durumda etkili olmaktadır.
Yalnızca fiziksel bir doğa olayı olarak görülmemesi gereken kuraklığın; insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle, toplum üzerinde çeşitli olumsuz etkileri de vardır.
Kuraklığın Türleri Nelerdir?
Son zamanlarda medyadan sık sık duyduğumuz kuraklık, kapımıza dayanmış durumda. Sinsi bir afet olan kuraklık, 4 farklı şekilde oluşmaktadır:
- Meteorolojik (yağış azlığı)
- Hidrolojik (akarsu, göl ve benzeri su seviyesi azlığı)
- Tarımsal (ürün azlığı ve kıtlık)
- Sosyoekonomik
Su Tasarrufu Nasıl Yapılır?
Su, hava, gıda ve ateş (günümüzde enerji) yaşamın devamı için en temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyacımızı karşılamak için su tasarrufuna dikkat etmemiz gerekmektedir. Tam bu noktada biz meteoroloji mühendislerinin üzerine çalıştığı bir soru ortaya atılıyor: Olmayan ya da az olan sudan nasıl tasarruf edeceğiz? Meteoroloji mühendisleri olarak son yıllarda meteorolojik ve hidrolojik kuraklığa dikkat çekmeye çalışıyoruz. Ülkemiz coğrafyası ve nüfus dağılımı incelendiğinde; suyun bol olduğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerimizde nüfusun az, suyun az olduğu Marmara ve Ege gibi bölgelerde ise nüfusun kalabalık olduğu görülmektedir. Bu durum, yağışın az olduğu dönemlerde su stresine neden olmaktadır.
Yapılan bilimsel çalışmalara göre İstanbul’un su potansiyeli 5-6 milyon kişiye ancak yetmektedir. Hâl böyle olunca geçmişten günümüze hissettiğimiz, hatta iklim değişikliğinin de etkisiyle gelecek yıllarda sıklığı ve şiddeti artacak olan kuraklık, su stresini daha fazla artıracaktır.
Kuraklık ile Mücadelede Çözüm Önerileri Nelerdir?
Meteoroloji mühendisleri olarak kuraklıkla baş edebilmenin en temel bilimsel yolunun “Kuraklık Eylem Planı” olduğunu uzun yıllardır söylemekteyiz. Sürdürülebilir, dirençli ve akıllı şehircilik uygulamaları kapsamında kuraklıkla mücadele için şehirlerde yeni bir yaklaşım gerekmektedir.
Şehirlere; oldukça zor ve geçici bir çözüm olan borularla su taşımak yerine, eldeki suyu doğru ve bilimsel yöntemlerle planlayıp kullanmalıyız. Bunun için gelişmiş ülkelerdekine benzer uygulamaları ve yöntemleri bir an önce ülkemizde de uygulamaya başlamalıyız.
Kuraklık ile mücadeledeki öncelikli olarak hayata geçirilmesi gereken çözüm önerilerini 6 maddede şu şekilde sıralayabiliriz:
- Yeraltı ve yer üstü su seviyelerini, toprak nemini, yağış ve buharlaşma miktarlarını, bitki örtüsünün durumunu, kuraklık indekslerini tek elden izleyecek bir meteoroloji birimi kurulmalıdır.
- Su yılı başlangıcı olan 1 ekim tarihinden itibaren her yıl devreye girecek “Kentin Su Bütçesi” hazırlanıp yürürlüğe konulmalı ve uygulanmalıdır.
- Kentin su bütçesindeki açıkları zamanında kapamak için, önceden tüm paydaşlarla belirlenmiş olan önlemleri içeren “Kent Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı” yapılıp, uygulanmalıdır. Bütünleşik afet yönetimi kapsamında, kriz yönetimi yerine risk yönetimine geçilmelidir.
- Özellikle binaların çatılarından gelen yağmur sularının sarnıçlarda depolanıp kullanım suyu olarak değerlendirilmesine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılarak, ceza yerine bu uygulama teşvik edilmelidir. Bu Amerika ve New York gibi birçok şehirde uygulanmaktadır.
- Şehir ve çevresinde kullanılabilecek su kaynaklarının iklim değişikliğinden nasıl etkileneceği belirlenerek, şehrin ideal nüfus ve sanayi kapasitesi hesaplanmalıdır. Böylece su arz ve talep dengesi kurulmalıdır. Sürekli talebi yönetmek mümkün değildir. İstanbul’da 2008-2009 yıllarında “Küresel Isınma ve İklim Değişikliğinin İstanbul Su Kaynaklarına Etkisi” projesi yapılmıştır. Bu projenin çıktılarının uygulamaya konulması gerekmektedir. Bu tür projeler diğer şehirlerimiz için de uygulanmalıdır.
- İçme suyu ile gri su birbirinden mümkün olduğunca ayrılmalıdır. Gri su, sanayide ve temiz su gerektirmeyen ihtiyaçlarda (bahçe sulama, araba, halı ve benzeri yıkama işleri) kullanılmalıdır.