İçindekiler
1789 Fransız İhtilali sırasında kentliler, kiliseye karşı gelmek için yapıları yıkmaya başlamışlardı. Kültür varlıklarının korunması düşüncesi Avrupa’da bu olayların ardından başlarken, Türkiye’ye bu eğilimin yansıması 19. yüzyıl sonlarını bulur. Zamanla bu yapıların korunması gerektiği fikri toplumsal bir bilinç hâline dönüşür. Tek tek yapıların korunmasından bütüncül olarak bir alanın korunmasına geçilirken, sadece fiziksel korumadan ziyade o kültürü, o ruhu koruma bilinci de gelişme göstermeye başlar.
Rönesans öncesi ile Orta Çağ sonrası ara dönemde ise Violet Le Duc tarafından “restorasyon” kelimesi ortaya çıkmıştır. (Alanyurt 2008) Bu da eskiyen veya zarar gören kalıntı veya eserleri dönemin estetik ve mimari özelliklerine göre yenilemek ve sağlamlaştırmak adına yapılan bir çalışmadır.
Sit Alanı Nedir?
Fransızca “site” kelimesinden gelen sit kavramı, kültürel ve doğal özellikleri nedeniyle yasalarla koruma altına alınan alanları nitelemektedir. Sit alanları, tarihi dönemlerden günümüze çeşitli medeniyetlerin kültürünü, sosyal, ekonomik ve mimari özelliklerini yansıtan alanlardır.
Ülkemizde sit alanlarına ilişkin olarak;
“Korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilatın kuruluş ve görevlerini tespit etmek” amacıyla hazırlanan ve 23 / 7 / 1983 tarih 18113 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda; korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve sit alanlarına ilişkin hususlar belirtilmiştir.
Koruma Kanunu’na tabi alan veya varlıklar, temel olarak kültür varlığı ve tabiat varlığı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Kültür varlıkları genellikle insan eliyle yapılmıştır. Kültür varlıkları; kaya mezarlıkları, kale, hisar, burç, sur, kervansaraylar, han, hamam ve medreseler, köprüler, su kemerleri, su yolları, sarnıç ve kuyular; tarihi yol kalıntıları, dikili taşlar, tarihi saraylar, köşkler, evler, yalılar ve konaklar; camiler, mescitler, çeşme, darphane, şifahane, kapalı çarşılar, sinagoglar, bazilikalar, kiliseler, manastırlar, külliyeler, eski anıt ve duvar kalıntıları; freskler, kabartmalar, mozaikler, peri bacaları ve benzeri taşınmazlardır.
Tabiat varlıkları ise insan elinden bağımsız doğal yollarla oluşan jeolojik devirlere, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olan varlıklardır. Tarihi mağaralar, kaya sığınakları; özellik gösteren ağaç ve ağaç toplulukları ile benzerleri; taşınmaz tabiat varlığı örneklerindendir.
Sit alanları korunan alan özelliklerine göre şöyle çeşitlendirilmiştir.
- Tarihi sit alanları
- Kentsel sit alanları
- Arkeolojik sit alanları
- Doğal sit alanları
Tarihi Sit Alanı
Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespiti ve Tescili Hakkında Yönetmelik‘te, “insanlık tarihi, milli tarihimiz veya askeri harp tarihi açısından çok önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve bu sebeple korunması gereken yerler” olarak tanımlanmıştır.
Kentsel Sit Alanı
Kentsel ve yöresel nitelikleri, mimari ve sanat tarihi açısından gösterdikleri fiziksel özellikleri ve bu özellikleri ile oluşan çevrenin dönemin sosyoekonomik, sosyokültürel yapılanmasına, yaşam biçimini yansıtarak bir arada bulunduran ve bu açılardan doku bütünlüğü gösteren alanlardır. Kentsel sit alanının bulunduğu çevre içinde korunmasında geliştirilmesinde etkinlik taşıyan ve kentle bütünleşmesine olanak sağlayacak kararlara konu olan alanlar ise etkileme geçiş alanı olarak tanımlanır.
Arkeolojik Sit Alanı
Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik’in 3. maddesinde, “insanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlar” olarak tanımlanmıştır.
1. Derece Arkeolojik Sit: Korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda hiçbir yapılaşmaya izin verilmemektedir ve ilgili mevzuatlarda imar planlarında aynen korunacak sit alanı olarak fonksiyonlandırma zorunluluğu getirilmiştir.
2. Derece Arkeolojik Sit: Korunması gereken ancak koruma ve kullanma koşulları koruma kurulları tarafından belirlenecek, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda yeni yapılaşmalara izin verilmemekle birlikte, mevcuttaki tescilsiz yapıların basit onarımlarına ilke kararları doğrultusunda izin verilmektedir.
3. Derece Arkeolojik Sit: Koruma – kullanma kararları doğrultusunda yeni düzenlemelere izin verilebilecek arkeolojik alanlardır.
Doğal Sit Alanı
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 3. maddesinde “jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar” olarak tanımlanmıştır.
Doğal sit alanları 19.07.2007 karar tarihli 728 sayılı ilke kararı doğrultusunda 1.,2.,3. Derece Doğal Sit Alanı olarak ifade edilirken, 19.07.2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul Ve Esaslara Dair Yönetmelik’te; kesin korunacak hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları olarak üç kategoriye ayrılarak yeni tanımlar getirilmiştir. Bu kapsamda 728 sayılı ilke kararlarına göre; 1., 2. ve 3. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sit alanlarında ve öneri alanlarda hazırlatılacak olan ETBAR (Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu) sonuçlarına göre yeni sit derecelendirilmesi yapılmaktadır.
728 sayılı ilke kararına göre:
1. Derece Doğal Sit
Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, silüet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamaz.
2. Derece Doğal Sit
Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yanında kamu yararı göz önüne alınarak kullanıma açılabilecek alanlardan turizm yatırım ve turizm işletme belgeli turistik tesisler ile hizmete yönelik yapılar dışında herhangi bir yapılaşmaya açık değildir.
3. Derece Doğal Sit
Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yolunda, yörenin potansiyeli ve kullanım özelliği de göz önünde tutularak bölge komisyonu tarafından yapılacak değerlendirmeye göre; doğal ve kültürel bakımdan uyumlu düşük yoğunlukta faaliyetlere, tarım ve hayvancılık amaçlı entegre tesislere, hidroelektrik rüzgar ve güneş enerji santralleri ile turizm ve yerleşimlere izin verilen alanlardır.
19.07.2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik kapsamında belirlenen 01.07.2022 tarih 113 sayılı Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı’na göre:
Kesin Korunacak Hassas Alanlar
“Ulusal ve uluslararası öneme sahip tür, habitat ve ekosistemleri bünyesinde barındıran, biyolojik, jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri açısından ekosistem hizmetlerine katkı sağlayan, insan faaliyetleri sonucu bozulma veya tahrip olma riski yüksek olan, bitki örtüsü, topoğrafya ve siluetin korunması ve gelecek nesillere aktarılması gereken ve Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen kara, su ve deniz alanlarıdır.”
Bu alanlar kesin yapı yasağı olan alanlardır ancak, içeriğine ve zorunluluk haline ilişkin Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları tarafından yapılacak değerlendirmeye göre koşulları, kapsamı ve süresi belirlenmek şartı ile aşağıdaki faaliyetlere izin verilebilir.
- Bilimsel amaçlı araştırma, eğitim ve izleme faaliyetleri yapılabilir.
- Alanda taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlığı bulunması veya rastlanması halinde bilimsel kazı, ortaya çıkarma ve koruma çalışmaları ilgili Bakanlığın izni ile yapılabilir.
- Bu alanların korunmasına, ıslah edilmesine, bakımına ve temizliğine yönelik bilimsel rapor sonucu teklif edilen faaliyetler yapılabilir.
- Güvenlik, uyarı ve bilgilendirme amaçlı levha ve işaretler konulabilir.
- Orman yangın yolu açılması, ormanların bakım ve onarımı, orman zararlıları ile mücadele edilmesi amacıyla çalışmalar yapılmasına izin verilebilir.
- Alan içerisinde yer alan; anıt ağaç, grup tescilli ağaçlar ile tescili bulunmayan ağaçların ilgili kurumdan alınacak teknik rapor doğrultusunda bakım ve onarımı yapılabilir.
- Ekolojik dengenin devamlılığı ve tozlaşmanın sağlanabilmesini destekleyen arıcılık faaliyetleri yapılabilir.
- Kuş gözlem kulesi yapılabilir.
- Kamu yararının gerektirdiği ihtiyaç hallerinde yol güzergâhının kullanılması koşuluyla atık su, içme suyu, doğal gaz ile elektrik ve iletişim hattı yapılabilir.
- “Kesin Korunacak Hassas Alan” tescili yapılmadan önce mevzuata uygun olarak yapılmış ve faaliyeti devam etmekte olan bir alt yapı uygulaması veya tesisi varsa; mevcut uygulamaya veya tesise ilişkin ilave bir hat, yapı ya da benzeri yeni bir düzenleme yapılmaması koşullarıyla söz konusu mevcut uygulamalara yönelik asgari düzeyde bakım, onarım ve iyileştirme çalışmaları ile süre uzatımına izin verilebilir.
- Ulusal güvenlik için zaruret arz eden tesisler yapılabilir.
- Dalyan ve lagün ekosistemlerinde doğal dengenin devamlılığının sağlanması amacıyla ilgili kamu kurumu görüşleri doğrultusunda ve herhangi bir yapı yapılmamak şartıyla alanın özelliğinden kaynaklanan geleneksel avcılık yöntemleriyle yapılan balıkçılık faaliyetlerine ve faaliyetlerin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla mevcutların rehabilitasyonuna, bakımına ve onarımına izin verilebilir.
Değerli okurlarım, bu hayli uzun ve geniş bir konu. Sizleri yormamak adına nitelikli doğal koruma alanı, sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı, karma sit, sit alanının muafiyetleri ile ilan süreçleri ve tapu harçlarındaki muafiyetler konusuna diğer yazımızda değineceğiz.
Kentlerde Koruma Kavramının Ortaya Çıkışı: İkinci Bölüm başlıklı yazımızı okumak için tıklayın.