İçindekiler
Örneğin, “C35 beton her yerde kullanılabilir” gibi yaygın bir algı, inşaat projelerinde ciddi sorunlara yol açabilir. Çünkü beton sadece mekanik dayanım kriterlerine göre değil, çevresel etkiler de göz önünde bulundurularak tasarlanmalıdır. Bu makalede, betonun çevresel etkilere göre dizayn edilmesinin gerekliliğine ve bu konuda yapılan hatalara dikkat çekilecektir.
Beton Dayanımı ve Çevresel Etkiler
Betonlar, genellikle basınç dayanım sınıfına göre sınıflandırılır. Örneğin, C35 sınıfı beton, 28 günlük kür süresi sonunda 35 MPa basınç dayanımına sahip olduğunu ifade eder. Ancak bu sınıflandırma, betonun çevresel dayanıklılığı hakkında hiçbir bilgi vermez. Oysa betonun hizmet ömrü boyunca maruz kalacağı çevresel koşullar, malzeme performansı üzerinde belirleyici bir rol oynar.
Deniz kenarında, karasal bir bölgede ya da çevresel etkilerden izole edilmiş bir yapıda kullanılan beton, aynı dayanım sınıfına ait olsa bile farklı özelliklere sahip olmalıdır. Örneğin; deniz suyu, beton üzerinde kimyasal saldırılara neden olabilir ve donatının korozyonunu hızlandırabilir. Bu tür durumlarda; çimento içeriği, su / çimento oranı, agrega özellikleri ve katkı malzemelerinin seçimi kritik hâle gelir. Aksi bir durumda, betonun dayanıklılığı ciddi şekilde azalabilir ve erken yaşta bozulma meydana gelebilir.
Çimento Miktarı ve Su / Çimento Oranı
Dayanım sınıfı aynı olan betonlarda bile çimento miktarları ve su / çimento oranları farklılık gösterebilir. Örneğin:
- Deniz kenarındaki bir yapı için: Çimento miktarı genellikle daha fazla olmalıdır. Düşük bir su / çimento oranı tercih edilerek betonun geçirimsizliği artırılır. Ek olarak, sülfatlara dayanıklı çimento türleri kullanılabilir.
- Karasal bir bölgede, korunaklı bir yapı için: Çimento miktarı daha düşük olabilir ve geçirimsizlik o kadar öncelikli olmayabilir. Bu da daha ekonomik bir tasarım sağlar.
İki farklı çevresel koşulda kullanılan betonların tasarımındaki farklılıklar, betonun uzun vadeli performansını doğrudan etkiler.
Standartlar ve Uygulamalar
Beton tasarımında, dayanım sınıfı haricindeki kriterlerin dikkate alınması, uluslararası standartlarla da desteklenmektedir. Örneğin:
- TS EN 206 ve ACI 318 gibi standartlar, çevresel etkilere göre betonun tasarlanmasını zorunlu kılar. Standartlar, betonun dayanıklılığı için minimum çimento içeriği, maksimum su / çimento oranı ve katkı maddesi kullanımı gibi kriterleri belirtir. Aşağıdaki tabloda aynı basınç dayanımına sahip C30 / 37 betonu için çevresel etki sınıfına göre çimento, su / çimento oranlarının ve ilave katkıların nasıl değiştiğini görebilirsiniz. En basit tabir ile en düşük ve en yüksek çimento miktarları arasında 60 kilogram gibi ciddi bir fark bulunmaktadır. Betondaki en büyük maliyetin çimento olduğunu düşünürsek; sadece C30 betonu talep edildiğinde, üretici size en maliyetsiz olanı, yani en az çevresel etki sınıfına maruz olanı gönderecektir. Bu konuda 2018 tarihli Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY), artık statik projelerin üzerine beton çevresel etki sınıfının yazılmasını şart koşmuştur.
- Özellikle korozyon, karbonatlaşma, donma-çözülme döngüleri gibi etkiler için ilave tedbirler alınmalıdır.
“Her Beton Her Here Dökülmez”
Beton tasarımında yalnızca dayanım sınıfına odaklanmak, yapıların uzun vadeli dayanıklılığını riske atar. Çevresel etkiler, beton tasarımında en az dayanım kadar önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki her beton her yere dökülemez. Bu nedenle, beton karışım tasarımında çevresel faktörler dikkatlice değerlendirilmelidir. Doğru bir tasarım ve uygulama, hem yapı güvenliğini artırır hem de uzun vadede bakım ve onarım maliyetlerini azaltır.
Kaynaklar
- TS EN 206: Beton – Özellikler, Performans, Üretim ve Uygunluk.
- ACI 318-19: Building Code Requirements for Structural Concrete.
- Neville, A. M., Properties of Concrete, 5th Edition.