İçindekiler
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı iş birliğiyle geliştirilen orta gelirliye yönelik Yeni Evim Kampanyası, günlerdir en çok konuşulan ve araştırılan konuların başında geliyor. Gerçekleştirilen bu kampanyanın sağladığı düşük faiz oranları ve ilk üç sene uygulanacak geri ödeme desteği, günümüz koşullarında önemli avantajlar olarak sayılabilir.
Kampanyanın detaylarıyla ilgili pek çok platformda görüş bildirildi, çeşitli tartışmalar yapıldı. Ben ise Emsal.com’daki bu yazımda, daha farklı bir gözle orta gelirliye üretilecek konutların sürdürülebilirlik kriterlerine uyumunun önemine değineceğim…
Küresel ölçekte özellikle son dönemde sürdürülebilirlik konusunda ciddi bir farkındalık oluşmuştur. Ülkeler, ortak evimiz olan dünyanın yaşadığı küresel ısınmaya karşı birlikte aksiyonlar almaya başlamış; bu kapsamda çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır. Sözünü ettiğim bu ortak faaliyetlerin belki de en önemlisi, 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin âdeta çerçevesini oluşturan Paris İklim Anlaşması’dır…
Paris İklim Anlaşması’nın İçeriği Nedir?
Paris İklim Anlaşması, dünyanın yüzey sıcaklığındaki yükselişi 2 derece ile sınırlandırma, hatta mümkünse bu oranı 1,5 derecenin altında tutma hedefini benimseyen ve bu doğrultuda ülkelerin ortak çalışmalar gerçekleştirmesini içeren bir anlaşmadır.
21. yüzyılın ortasına dek salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesini hedefleyen Paris İklim Anlaşması, 2015’te Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 21. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiştir. 4 Kasım 2016 itibarıyla kabulünün üzerinden 1 yıl geçmeden yürürlüğe giren anlaşma, bu yönüyle de bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
Paris İklim Anlaşması’nı Türkiye İmzaladı mı?
Dünyada en çok sera gazı emisyonuna sebep olan ülke sıralamasında 16. olan Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı 7 Ekim 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanmıştır. Ardından anlaşma onay belgesi de 11 Ekim 2021’de Birleşmiş Milletler’e (BM) iletilmiştir.
Türkiye’nin Net Sıfır Emisyon Hedefi
Paris İklim Anlaşması’ndan bağımsız olarak ülkemiz, sera gazı emisyonlarının azaltımı için 2053 yılı net sıfır emisyon hedefini de ilan etmiştir.
2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefinin benimsenmesiyle, Türkiye’nin iklim politikasında da yeni bir dönem başlamıştır.
Türkiye’nin Enerji ve Bununla Bağlantılı Bazı Sorunları
İklim değişikliği, enerjide dışa bağımlılık, su kısıtlılığı riski, doğal kaynakların azalması ve atıkların bertaraf edilmesi gibi unsurlar; ülkemizin en büyük problemlerindendir.
Türkiye’nin enerji konusu ile ilgili temel problemlerini rakamlarla ortaya koymak gerekirse, aşağıdaki maddeleri özetleyebilirim:
- Ülkemizde Ekim 2022 rakamlarına göre son bir yılda enerji ithalatına ödenen fatura 94,2 milyar dolara, bu alanda oluşan açık ise 79,8 milyar dolara erişmiştir.
- Toplam enerjimizin %30’undan fazlası binalarda kullanılmaktadır. Yine ülkemizdeki sera gazı salımlarının yaklaşık yüzde 40’a yakınına da binalar sebep olmaktadır.
Kentsel Dönüşümde Sürdürülebilirlik
Binalarımızın deprem ve doğal afetler nedeniyle dönüştürülmesi gerekliliği, su götürmez bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.
Küresel ısınmayı önleme, enerjide dışa bağımlılığımızı azaltma, su kısıtlılığına çözüm bulma ve 2053 Paris Anlaşması hedefine ulaşma başlıklarının ortak paydası ise kentsel dönüşümde sürdürülebilirlik yaklaşımının benimsenmesidir.
Orta Gelir Grubuna Üretilecek Konutlarda Sürdürülebilirlik Yaklaşımı Benimsenmeli
Bu şartlar altında yazımızın başlığını oluşturan orta gelirliye yönelik inşa edilecek konutların, enerji etkin ve sürdürülebilirlik kriterlerine sahipliği de hayli önemlidir.
Orta gelirliye yönelik kampanya kapsamında inşa edilecek büyük veya küçük ölçekli binalar ve yerleşim birimlerinin tamamı, döngüsel ekonomi yaklaşımı ile planlanarak üretilmelidir. Yapılarda yağmur suyu hasadının yapılması ve ihtiyaç duyulan enerjinin karşılanmasında güneş, rüzgâr, jeotermal gibi yenilebilir enerjilerin kullanımının teşviki, günümüz koşullarında yukarıda bahsettiğim anlaşmalar doğrultusunda âdeta bir zorunluluktur.
Bu konular dikkate alınarak inşa edilen yaşam alanlarının ekonomi, çevre ile insan yaşamı açısından faydaları; içilebilir su tüketiminin azalması, enerji maliyetlerinin ve bu alandaki dış borç miktarının düşmesidir. Daha da önemlisi sürdürülebilirlik karnesi iyi olan yapılar sayesinde insanlara; temiz bir hava, yeterli miktarda içme suyu, özetle daha iyi bir yaşam kalitesi sunulacaktır.
Gelecek nesillerin sağlıklı ve refah içinde yaşayabilmesi için kullanımına bırakacağımız doğal kaynaklarımızın korunması için bugünden üzerimize düşeni yapalım…