İçindekiler
NIMBY (Not In My Backyard) kavramı, İngilizce’de “Benim arka bahçemde olmasın” anlamına gelmekte olup; kamu yararı taşıdığı kabul edilen bir yatırımın, tesisin veya faaliyetin kişilerin kendi yaşam alanlarına, mülklerine ya da yakın çevrelerine konumlandırılmasına karşı gösterilen yerel tepkiyi ifade etmektedir. Türkçe kullanımda NIMBY, “Yapılsın ama bana yakın olmasın” anlayışıyla özetlenebilecek bir davranış biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gayrimenkul değerleme perspektifinden bakıldığında NIMBY davranışı, yalnızca sosyolojik veya çevresel bir karşı çıkış değil; taşınmazın piyasa değeri, talep yapısı ve risk algısı üzerinde doğrudan etkisi bulunan ekonomik bir olgudur.
NIMBY Davranışı Gayrimenkul Piyasasında Ne İfade Eder?
NIMBY davranışının temelinde, yatırımın toplumsal faydasının reddedilmesi değil, bu yatırımın doğurabileceği olası olumsuz etkilerin belirli bir bölgeye ve o bölgede yaşayan mülk sahiplerine yüklenmesi bulunmaktadır.
Başka bir ifadeyle; yatırımın sağladığı yarar toplumun geneline yayılmakta, ancak bu yatırımın riskleri ve maliyetleri mekânsal olarak sınırlı bir alanda yoğunlaşmaktadır. Bu durum, özellikle konut alanlarında yaşayanlar açısından değer kaybı endişesini tetiklemekte ve gayrimenkul piyasasında ölçülebilir sonuçlar doğurmaktadır.

Piyasa Algısı, Risk ve Değer Üzerindeki Etkiler
Gayrimenkul değerlemede kabul edilen temel ilkelerden biri, piyasa algısının fiili etkiler kadar belirleyici olduğudur. NIMBY davranışının yoğunlaştığı bölgelerde;
- Alıcıların yatırım kararlarını ertelediği,
- Satış ve kiralama sürelerinin uzadığı,
- Kredi kuruluşlarının teminat değerlerinde daha ihtiyatlı davrandığı,
- Emsal değerlerin aşağı yönlü baskılandığı gözlemlenmektedir.
Bu göstergeler, taşınmazın piyasa değerinde dolaylı ancak kalıcı bir risk primi oluştuğunu ortaya koymaktadır.
En Etkin ve Verimli Kullanım Açısından NIMBY
Taşınmaz değerlemenin temel kavramlarından biri olan en etkin ve verimli kullanım, taşınmazın hukuken mümkün, fiziken uygun ve ekonomik olarak en yüksek değeri sağlayan kullanım biçimini ifade eder. NIMBY davranışı, özellikle konut bölgelerinde bu ilkenin sürdürülebilirliğini zayıflatabilmektedir.
Algılanan çevresel ve sosyal riskler, bölgenin konut fonksiyonunu olumsuz etkileyerek uzun vadede değer kaybı riskini artırmaktadır.
Türkiye Uygulamaları ve Değerleme Pratiği
Türkiye’de enerji yatırımları, madencilik faaliyetleri ve büyük ölçekli altyapı projelerine karşı gelişen yerel tepkiler, birçok bölgede gayrimenkul piyasasına doğrudan yansımıştır. Bu yansımalar; talep daralması, fiyat baskısı ve krediye konu taşınmazlarda daha temkinli değer takdirleri şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Bu durum, NIMBY davranışının yalnızca çevresel ya da politik değil, gayrimenkul piyasasında somut ekonomik sonuçlar doğuran bir olgu olduğunu göstermektedir.

Sonuç
Gayrimenkul değerleme uzmanı açısından NIMBY (Not In My Backyard – “Yapılsın ama benim yaşadığım yerde olmasın” anlayışı), duygusal bir karşı çıkıştan ziyade, piyasanın verdiği rasyonel bir uyarı sinyali olarak değerlendirilmelidir.
Değer; yalnızca yatırımın kendisiyle değil, yer seçimi, kabul düzeyi ve algı ile birlikte oluşur. Bu nedenle NIMBY davranışının değerleme süreçlerinde dikkate alınması, daha gerçekçi ve sürdürülebilir piyasa değerlerinin belirlenmesi açısından önem taşımaktadır.





