İçindekiler
Kentsel dönüşüm kavramı, hayatımıza girdiği andan itibaren toplumun büyük çoğunluğunun ilgi alanında olan ve herkesin kendi bakış açısından yorumladığı bir konu olarak gündemimizde.
Kentlerin dönüşümü dediğimizde; çağın gerekliliklerine, toplumsal faydaya ve ihtiyaca göre bir iyileştirmeden söz ettiğimizi düşünürüz. Fakat dönüşüme tabi tutulan her projede değer üreten bir başarı hikayesi elde edilebiliyor mu?
“Dönüşüm” dediğimizde ekonomik ömrünü tamamlamış yapıların yıkılarak yerlerine yenilerinin yapılması mı anlaşılmalı? Geliştirilmeden gerçekleştirilen dönüşümlerin sayısı arttıkça önümüzdeki süreçte bizi nasıl sıkıntılar bekliyor olacak?
Bu sorular çerçevesinde genel bir değerlendirmede bulunarak yapısal gelişimin kavramsal boyutuyla ve inovatif çözüm modelleriyle ilgili faydalı yorumlar yapabiliriz.
Dönüşüm Kavramı
Kentsel dönüşüm, ilgili kanunlar çerçevesinde şehri doğal afetlere karşı korumak için, kentin tarihi ve kültürel dokusunu muhafaza amacıyla veya niteliksiz yapıları yenileyerek şehri iyileştirme hedefiyle uygulanmaktadır. Tanım olarak baktığımızda farklı alanlarda birçok unsuru bünyesinde barındıran bu kavram, çok boyutlu ele alınması gereken bir konudur.
Ülkemizde depreme yönelik hazırlanan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile “Kentsel Dönüşüm” kavramı hayatımıza girmiştir. Bu kanunda “Riskli Yapı” ve “Riskli Alan” adı altında iki çeşit tanımlama yapılmıştır.
Küçük ölçekli tek bir yapının yıkılarak yeniden yapılmasının da çok geniş bir alanda milyonlarca metrekarelik inşaat alanına sahip çok fonksiyonlu yaşam alanları inşa edilmesinin de “Kentsel Dönüşüm” kavramı ile ifade edilmekte olduğunu görüyoruz.
Türk Dil Kurumu’na göre dönüşüm, “Olduğundan başka bir biçime girme, başka bir durum alma, şekil değiştirme, tahavvül, inkılap, transformasyon” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da görülebileceği üzere dönüşüm dediğimizde genel itibarıyla aslında bir başkalaşımdan bahsediyoruz.
Açıklamadaki tüm kelimeler şekil değiştirmeyi ifade ediyor ki bu değişim “negatife” doğru da olabilir. Pozitif hedeflerle dönüştürdüğümüz kent bölümü daha başka sorunları da beraberinde getirebilir. Başarılı olamamış dönüşüm örneklerine bakacak olursak; herhangi bir yapısal gelişmenin olmadığını, projelerin doğru planlanmadığını, geçmişten gelen çarpık yapılaşmanın varlığını sadece yenilenen yapı üniteleriyle devam ettirdiğini görürüz.
Kentsel dönüşüm, eski yapıları yenilemek, binaları yıkıp olduğu yere yeniden inşa etmek, sadece ekonomik kazanç elde etme amacıyla yoğun yapılaşmalara gitmek değildir. Yapısal olarak “gelişimi” hedeflemeden gerçekleştirilen kentsel dönüşüm uygulamaları genellikle başarılı sonuçlanmaz. Bu kapsamdaki projeler genel olarak ruhsatsız, yasalara uygun olmayan, plansız inşa edilmiş konut alanlarının, hazırlanan imar planlarına göre düzenlenmesi ve parsellerde bina kat adetleri artırılmak suretiyle çok katlı yeni binalar inşa edilmesi olarak ele alınmaktadır.
Bina yenileme işlemi aslında kentsel dönüşüm kavramından bağımsız olarak bireysel bazda her zaman yapılabilecek bir işlemdir. Bütünü planlamadan küçük parçaları düzeltmeye kalktığımızda uğraştığımız iş sürdürülebilir olmayacak ve bize geçici çözümler sunmaktan öteye gitmeyecektir. Kentsel planlamayı daha üst ölçekte ele almalıyız. Uygulamalar; ada, mahalle, ilçe, il ve hatta bölge bazında olmalıdır.
Kentsel Dönüşüm Yöntemleri
Kentsel dönüşümü uygulama şekillerine göre aşağıdaki gibi dört ana başlık altında gruplandırabiliriz;
Yeniden yapılandırma veya yeniden geliştirme: Bozulmuş, eskimiş ve korunacak değeri olmayan yapıların bulunduğu bölgelerde uygulanan bir yöntemdir.
Rehabilitasyon: Planlı veya plansız olarak gelişmiş ancak zamanla yıpranmış, değişmiş ve işlevini yerine getiremez hale gelmiş yapıların veya bölgelerin tekrar kullanılabilir hale getirilmesini amaçlamaktadır. Mevcut durumun yapısı korunarak, tamir ve restorasyon çalışmalarını içerir.
Entegrasyon: Kent kimliği ve kültürü korunurken, mevcut yapıların çevresine yeni binaların inşa edilmesi suretiyle planlı bir çevre oluşturmak amacıyla uygulanmaktadır. Burada eski ve yeninin bir entegrasyonu söz konusudur.
Yeniden canlandırma: Toplumsal, kültürel, ekonomik ya da fiziksel açıdan problemli bir süreç içerisinde olan kentsel bölgelerde çöküntüye, yıkıntıya veya dejenerasyona neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması ya da değiştirilmesi sonucu alanın tekrar yaşanılabilir hale dönüştürülmesi ve canlandırılması yöntemidir.
Bu dört kavram için de geçerli olmak üzere yapısal gelişim motivasyonuyla hareket etmeden yapılacak çalışmaların sonuçları bizi ne kadar memnun edebilir? Bundan emin olamayız. Planlama aşamasında çağın gerekliliklerine göre yapılacak kapsamlı bir “master plan” süreçte bize yol haritası olacaktır.
Yapısal Gelişim Vizyonu
Yapısal gelişim metodolojisinin ilk adımında öncelikli olarak uluslararası standartlarda büyük ölçekli bir master planlama yer almaktadır. Şehir ölçeğinde değerlendirme yapmadan üretilen noktasal çözümlerin, çok boyutlu değer üreten projeler olabilmesi zordur.
Kentsel dönüşümü yalnızca eskiyen binaların yıkılarak yerlerine yenilerinin yapılmasına indirgeyemeyiz. Eğer bunu yaparsak yıllar öncesinde çarpık kentleşmeyle yeterli planlama yapılmadan büyüyen şehirlerin kaotik durumlarını bir yarım yüzyıl daha devam ettirmelerine neden oluruz.
Kentsel dönüşüm, “parsel bazlı değil ada ölçeğinde” olmalıdır. Tekil olarak binalar yıkılıp aynı noktada daha yüksek yeni binalar yapmak meseleyi çözmez. Hatta aynı noktada yeni binada daha fazla kişi yaşayacağı için ulaşım, altyapı ve hizmet sorunları artmaya başlar. Fakat ada bazında bir yenileme düşüncesi olursa nitelikli yaşam alanlarıyla birlikte gerekli olan sosyal donatılar için de alan kazanılmış olur.
Sonuç olarak kentsel dönüşümde başarılı olmak için “yapısal gelişim” kavramını değerlendirmemiz gerekiyor. Kentsel dönüşümü yapısal gelişime dönüştürebilen projelerde başarı hikâyeleri arttıkça ülkemizde katma değer üreten yatırımların varlığı da o mertebede yükselecektir…