İçindekiler
Gün geçmiyor ki ahşap yapılar hakkında bizlere heyecan veren bir gelişme olmasın. Günümüz gökdelen yarışlarında 1 km’lik limite ulaşılmak üzere. Çok yakın bir gelecekte bu yüksekliğin de üstünde binalar yapılacaktır. Bu yarış şimdilik betonarme ve kısmen çelik arasında sürmekte. Peki ahşap bu yarışa girebilir mi? Haklısınız ahşap ve gökdelen şimdilik yana yana pek yakışmayan kelimler ama ya bu mümkünse?
Bu yazımda sizlere kısaca yüksek ahşap yapıların tarihçesinden, şimdiki ve gelecekteki durumundan bahsetmeye çalışacağım.
Yüksek Yapı Nedir?
Öncelikle yüksek yapı kavramını açıklamak faydalı olacaktır. Bu konudaki en büyük otorite olan The Council on Tall Buildings and Urban Habitat’a (Yüksek Binalar ve Kentsel Yaşam Alanı Konseyi) göz atılabilir. Yüksek Binalar ve Kentsel Yaşam Alanı Konseyi, yüksek binaları ölçmek ve tanımlamak için uluslararası standartları geliştiren ve “Dünyanın En Yüksek Binası” gibi atamaları yapan kurumdur (Choietal., 2017).
Önemli yüksekliklere ulaşan yüksek binalar üç alt grupta sınıflandırılır:
- Uzun
- Süper uzun
- Mega uzun
Ahşap; ağaçlardan elde edilen, kendi rengi ve dokusu olan organik bir malzemedir. Çok uzun zamanlar önce inşa edilen yapılarda inşaat malzemesi olarak ahşap kullanıldığını gösteren birincil kaynaklara göre ahşap, var olan ve en uzun süredir ayakta kalan yapı malzemelerinden biridir.
Ahşap kelimesi, “inşa etmek” anlamına gelen eski bir İngilizce kelime olan “timbrian”dan alınmıştır (Dogne & Islamia, 2016).
Her biri farklı büyüme oranlarına, yapısal özelliklere ve dayanıklılık derecelerine sahip olan ahşabın elde edilebileceği binlerce ağaç türü vardır (Structural Timber Association, 2014).
Ahşabın Tarihsel Süreci
Uzun ahşap yapılar yüzyıllardır var olmuştur. 1.400 yıl önce Japonya’daki uzun pagodalar 32.25 m. yüksekliğe kadar ahşaptan inşa edilmiş olup bugün hâlâ yüksek sismik ve nemli iklim ortamlarında ayakta durmaktalar (Green, 2012).
Mimari ve tarihsel açıdan etkisi muazzam olan Borgund Stave Kilisesi, çok iyi korunmuş, en çok araştırılan ve “en tipik” kuzey kilisesi olarak bilinir. 1180 yılında inşa edilmiştir. Yükseklik yaklaşık 20 m. Song / Norveç (Tompsen, 2020).
Maramures, Romanya’da Karpat Dağları’nın kuzey bölgesinde yer alan bir bölgedir. Bölge, çok sayıda iyi korunmuş Ahşap Kilise ile ünlüdür. 1850’den önce inşa edilen tahmini ahşap kilise sayısı 94’tür (Constantinescu, 2015).
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, çelik ve donatılı betonun (betonarme) ortaya çıkmasıyla birlikte, ahşap inşaatçıların ve tasarımcıların bilgilerinden kalkmaya başladı. Bununla birlikte son 30 yıldan beri ahşap, geniş yüksek yapılar için yapı malzemesi olarak tercih edilmeye başlandı.
Bu rönesansın nedenlerini şöyle sıralamak mümkün:
- LVL (Lamine Kaplama Ahşap), CLT (Çapraz Lamine Ahşap) gibi yeni lamine ahşap malzemelerin kullanımın yaygınlaşması,
- Yeni tip bağlantı aparatları ve bağlantıların keşfi. (Örneğin, kendinden kılavuzlu yani malzemenin içine sürülürken kendi deliğini açabilen vidalar, slotlu çelik plakalar ve yüksek mukavemetli bulonlar aracılığıyla yapılan bağlantılar, vb.)
- Hem kimyasal hem de yapısal yeni ahşap koruma yöntemleri.
Süper Uzun Ahşap
Dünyanın en uzun ağacı, 115 m. uzunluğunda bir kıyı sekoyası olan Hyperiondur. Doğa bu yüksekliğe ulaşabilmişken, dünyanın en yüksek modern ahşap binası bu yüksekliğe henüz ulaşamamıştır. Peki ama bunun sebebi nedir?
İngiltere’de yapılan bir araştırma projesi ve sonucunda ortaya çıkan Oakwood Tower tasarımı, kısmen bu basit soruya bir yanıt niteliğindedir. Yapısal bir malzeme olarak ahşapla nelerin mümkün olduğunu yeniden hayal etmek için araştırmacıları ve tasarımcıları bir araya getirme fırsatı olarak tasarlanan proje, ahşap bina tasarımında yeniliğin önündeki birçok geleneksel engelin üstesinden gelmeyi başarmıştır.
“Süper uzun” sınıfı için gerekli olan 300 m. yüksekliğe ulaşıldığında konsept tasarım, yapısal ahşap için yeni bir standart belirlemiştir. Bu çalışma Hyperion’u gerçekten gölgede bırakacak bir kulede ahşabın kullanılmasını engelleyen hiçbir şeyin olmadığını göstermektedir.
Dünyanın ilk modern gökdeleni 1884 yılında Chicago’da 42 metre yüksekliğe kadar inşa edilen Home Insurance Binasıdır. 50 yıldan kısa bir süre sonra, 102 katlı Empire State Binası, New York’ta tamamlanarak 381 m. yüksekliğe ulaşmıştır. Araştırmalar çağdaş ahşap yapıdaki; mimariye, mühendislik ve araştırma uzmanlığına dayalı olarak ahşap yapı ölçeğindeki benzer bir gelişimin mümkün olabileceğini göstermektedir.
Araştırma ve Tasarım
Dünyanın ilk süper (300 m+) ahşap binasını tasarlamak için bilinenlerden daha yeni bir yaklaşım ve bakış açısı gerekiyordu. Tasarlanmış ahşap ürünler, günümüz yapılarında giderek daha yaygın hâle gelirken, uzun ve süper uzun ahşap binalarda kullanımları henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ayrıca, dünyada 300 m. yüksekliğinde ahşap bina tasarımı deneyimine sahip bir ekibin olup olmadığıda net değildir.
Yukarıdaki nedenler sonucu uzun ve süper uzun binaların inşası için tasarlanmış ahşapların sağladığı olanakları keşfetmek amacıyla önde gelen tasarımcılardan oluşan ekipleri, lider bir üniversitenin araştırma yetenekleriyle bir araya getiren süper uzun ahşap araştırma programı oluşturulmuştur. Bu araştırma programının bir parçası olarak PLP Mimarlık ile Smith ve Wallwork Mühendislik firmaları, bu projelerin ilki olan Oakwood Kulesi üzerinde iş birliği yapmak için Cambridge Üniversitesi Doğal Malzeme İnovasyonu Merkezine katıldılar.
Ahşap Malzemenin Mimari Tasarımlardaki Başlıca Kullanım Sebepleri
Ahşap, mimarlar tarafından çok tercih edilen bir yapı malzemesidir. Ahşap binaların mimari olarak daha hoş, rahat, sosyal ve yaratıcı bir kentsel deneyim yaratma potansiyeline sahip olduğu bilinmektedir.
Aşağıda sıralanan faktörler, ahşap yapının mimari tasarımlardaki başlıca kullanım sebeplerindendir.
- İnsanlar ve kentsel çevreleri arasındaki ilişkiyi yumuşatma,
- Kentsel bağlamda daha refah yaşam alanı oluşturabilme,
- Estetik, rahat ve yaratıcı yapılar oluşturabilme potansiyelinin olması,
- Mimari formlar için geometrilerik esneklik,
- Ekolojik, yenilenebilir ve doğal bir malzeme olması,
Tüm bunların yanı sıra ahşap, tam bir doğa dostu malzemedir.
Tüm pozitif yönlerinin yanında ahşabın insan psikoloji üzerinde olumlu etkisi bulunmaktadır. Ahşap iç mekânların bina sakinlerinin fizyolojisini nasıl etkilediğini belirlemek için 2016 yılında 20 sağlıklı yetişkin üzerinde bir deney yapılmıştır.
Kan basıncı, elektrokardiyogram ölçümleri, elektro – dermal aktivite, cilt sıcaklığı ve yakın mesafe görüşü dahil olmak üzere fizyolojik parametre testleri ile değerlendirilen ahşap ve ahşap olmayan iç mekân ortamlarındaki fizyolojik tepkiler incelenmiştir. Araştırma sonucunda ahşap odalarda ahşap olmayan odalara göre daha az gerginlik ve yorgunluk oluştuğu gözlemlenmiş ve ahşap ortamların otonom sinir sistemine, solunum sistemine ve görsel sisteme fayda sağladığını tespit edilmiştir. (Zhang et al., 2017).
Süper Uzun Binalar İçin Yapısal Malzeme Olarak Ahşap
Yapısal bir malzeme olan ahşap, mükemmel bir dayanım ve rijitliğe sahiptir. Bu mukavemet ve rijitlik, kullanılan malzeme kütlesi ile karşılaştırıldığında, ahşabın çeliğe benzer ve betondan çok daha iyi performans gösterdiği anlamına gelir. Örneğin betonarme binalar, yaklaşık 300 kg / m3’lük birim hacim ağırlığa (bir binanın kütlesinin brüt hacmine bölünmesiyle belirlenen yaklaşık bir ölçü) sahipken, genellikle betonarme temele sahip çelik binalarda 160 kg / m3‘lük birim hacim ağırlık olmaktadır. Buna karşılık, Oakwood Tower’da bu değer 125 kg / m3‘tür. Bina kütlesindeki bu azalma, kaldırma (uplift) kuvvetleri, rüzgâr ve sismik etkilere verilen tepkilerle ilgili yeni zorluklar ortaya çıkartmıştır. Hafiflikten ötürü malzeme tasarrufu yüksektir ve temel boyutlarını azaltmada veya mevcut temelleri yeniden kullanma fırsatları oluşturmada önemlidir.
Çoğu geleneksel yapısal malzemenin aksine, ahşap oldukça anizotropiktir. Ahşabın liflere paralel yöndeki özgül mukavemeti ve rijitliği (mekanik özellikleri yani elastisite modulü, eğilme, eksenel çekme ve basınç dayanımı vb.) mükemmel olsa da, liflere dik olan mukavemeti ve rijitliği düşüktür. Bu, büyük ahşap elemanların yüksek eksenel yükler taşıyabileceği anlamına gelirken, bu elemanların düzenlendiği yapısal sistemler, bağlantılardaki yükleri aktarmak için dikkatlice tasarlanmalı ve detaylandırılmalıdır.
Kule için birincil malzeme, Orta ve Kuzey Avrupa genelinde sürdürülebilir şekilde yönetilen ormanlarda yaygın olarak bulunması nedeniyle seçilen C24 yumuşak ahşaptır. Bu malzeme, tutkallı ve çapraz lamine formunda tasarlanmış bir ahşap yapısındadır.
Ahşabın Yapı Formuna Etkisi
Yapısal tasarıma yanal stabilite sistemleri yön vermiştir. Bu nedenle, kule formu ve yönü, rüzgâr yüklerinin tanımında ve destek sistemlerinin tasarımında önemli bir rol oynamıştır. Yapısal tasarım, inkâr edilemez bir şekilde çelik ve betondaki daha geleneksel sistemlerden etkilenmiştir (tüpler, diyagrid ve mega kafes sistemler). Bina yükseklikleri arttıkça, tabandaki devrilme momenti uzunluğun karesiyle ve binanın tepesindeki deplasman da dördüncü kuvvetiyle artar.
Ahşabın hafif yapısından ötürü, kule ağırlığının büyük bir kısmını cepheye ve destek sistemlerine yönlendirmek amacıyla çaprazları bina cephesine yerleştirecek bir stabilite sistemi tasarlanır. Böylelikle, rüzgar yükü altındaki yapısal elemanlarda ve bağlantılarda tersinir yükün olumsuz etkileri azaltılmış olacaktır.
Merkez kuleyi desteklemek için teşkil edilen destek kuleleri, kritik alt seviyelerde devrilmeye karşı mevcut bina derinliğini arttırırken, kulelerin yüksekliğini gizleyen bir duruş hafifliği de sağlamaktadırlar.
Destek kule yüksekliklerinin spiral kademeleri, yapıyı mimari olarak daha da hafifletirken, kulenin yapısal dinamiklerini iyileştirmek için tasarlanmış değişken bir rüzgâr profili sağlar.
Yapısal Çözüm
Yapısal analizinin ilk aşaması, yanal stabilite sistemlerine odaklanan statik bir analizle sınırlıydı. Binanın tepesindeki yatay ötelenme 600 mm (h / 500) ile sınırlandırıldı. Benzer bölgelerde bulunan yüksek binaların tasarım deneyimlerine dayanarak, ön analiz için 1,5 kN / metrekareye eşdeğer bir statik rüzgâr yükü alınmıştır. Tasarım bir kafes sistem çözümü doğrultusunda gelişmesine rağmen, başlangıçta aşağıdaki yapısal kavramlar araştırılmıştır.
- Çapraz mega I kiriş
- Destekli mega kafes
Çapraz Mega I Kiriş
Binanın mimari beklentileriyle uzlaşması nihayetinde zor olsa da, I – kiriş önerisi geçmişteki emsallere meydan okur ve çapraz lamine ahşabın panelli doğasından yararlanır. Haç biçiminde bir perde duvar düzenlemesi, düşey konsollar olarak çalışan bir çift karşılıklı dik ve son derece büyük I – kirişi oluşturur. 40 m. derinliğindeki bu I – kirişler, planda yaklaşık 40 m x 40 m’lik bir kule ayak izi oluştururlar. 85 katta, bu tipte 300 m’lik bir ekstrüde kule, yaklaşık 100.000 metrekare brüt taban alanı sağlar.
I – kirişlerin başlıkları, geniş döşeme kenar açıklıklarını desteklemeye yardımcı olan ve aynı zamanda tüm bina burulma etkileri altında ek takviye sağlayan kat yüksekliğindeki kirişler ile çevreye bağlanır. Düşey yükleri binanın çevresine yönlendirmek ve ayrıca rüzgâr yükünü hafifletmeye yardımcı olmak için binanın yüksekliği boyunca büyük boşluklar oluşturulmuştur.
Destekli Mega Kafes Kiriş
Mega kafes önerisi ahşabın ortotropik yapısının (liflere paralel yönde) çok daha güçlü olduğu anlamına gelir. Onu düzlemsel yapısal elemanlardan ziyade doğrusal kullanım için özellikle uygun hâle getirdiğini kabul eder.
Mega kafes yaklaşımı, aynı zamanda ahşabın, liflere paralel yönde çelikle karşılaştırılabilir özgül mukavemet ve rijitliğe sahip olduğu gerçeğinden yararlanmaktadır. Bu, benzer bir yapısal malzeme kütlesi için bir ahşap mega kafes kirişin, çelik mega kafes kirişe benzer performans sağlayabileceği anlamına gelir. Bu hipotez, daha önce Norveç’teki 14 katlı ahşap mega kafesli Treet Binası’nın tasarımıyla ilişkili olarak benimsenmişti. Tamamlanan binanın müteakip analizi, bunun doğru olabileceğini düşündürmüştür.
Kulenin 3 boyutlu sonlu eleman modeli, düşey yükler ve rüzgâr yükleri uygulanarak geliştirilmiştir. Ahşap boyutları, ardışık analiz yinelemeleriyle boyutlandırılmıştır. Boyutlandırma, rüzgâr yükünden dolayı yatay deplasmanı 600 mm (yani yükseklik / 500) ve düşey yükler ile rüzgar yükleri altındaki gerilmeler 9 MPa’nın olacak şekilde yapılmıştır.
3D modelde 0.65m3 / m2 ahşap kullanımına eşdeğer toplam 60.000m3 ahşap kullanılmıştır. 3D model tüm yapısal unsurları içermediğinden, ayrıntılı tasarımın 300 m’lik kule için 0.65 – 0.75m3 / m2 arasında ahşap kullanımı bulması beklenmektedir. Analizde 1,75 m kalınlığa kadar ahşap CLT elemanlar ve 2,5 m x 2,5 m ebadında tutkallı lamine ahşap kolonlar kullanılmıştır. Bu ahşap elemanlar bugüne kadar bilinen ve tüm binalarda kullanılanlardan daha büyüktür. Bu durum hem fabrikasyon zorluğunu oluşturmakta hem de mega ölçekteki elemanların davranışına yönelik deneysel araştırmalara duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Bu tarzdaki büyüklüğün ahşap kolon davranışı üzerindeki etkilerine yönelik bir laboratuvar çalışması devam etmektedir ve bu, araştırma projesinin doğrudan bir sonucudur.
Yapısal analizde beklenti, servis yükleri altında tersinir yüklemeyi tamamen ortadan kaldırmayı mümkün kılan bir tasarımın yapılmasıdır. Megatruss yaklaşımı tarafından oluşturulan bağlantı noktaları, ahşabın anizotropik doğası göz önüne alındığında bazı ilginç zorluklar ortaya koymaktadır. Çelik düğüm noktaları, iyi anlaşılmış ve “geleneksel” bir çözüm sağlayacaktır. Alternatif olarak, daha yenilikçi güçlendirilmiş bir ahşap düğüm noktasının geliştirilmesi söz konusu da olabilir.
Herhangi bir yüksek ve narin binanın ön tasarımında olduğu gibi rüzgârın yatay etkisine maruz kalan bir kulenin titreşim performansını arttırmak için uzman sönümleme teknolojilerinin gerekli olacağını gösterecek daha fazla analiz mümkündür. Bununla birlikte ön tasarım için nispeten zahmetli bir statik deplasman sınırına uygunluğun sağlanmasıyla, binanın karşılaştırılabilir bir çelik tasarıma göre dinamik uyarıma önemli ölçüde daha yatkın olması gerektiğine inanmak için özel bir neden yoktur.
Yapısal Detaylandırma
Tüm düşey elemanlar için ahşap bağlantılar (şantiye bağlantıları), kaymaz tutkallı çubuklar kullanan yakın toleranslı uç uca bağlantılar olacaktır. Tutkallı çubuklar, rüzgâr yüklemesi nedeniyle yapıda oluşan çekme kuvvetlerini aktarmak veya kazara bir tasarım senaryosu durumunda sağlamlık için gereklidir. Yangın durumunda, tüm bağlantıların uygun bir süre boyunca tasarımı koruması / sürdürmesi gerekecektir. Tasarımla birlikte kulenin ağırlığını azaltmak için, katlar arasında akustik yalıtım sağlamaya yardımcı olan yüzer bir ahşap zemin yapılmıştır.
Tüm ahşap elemanlar bina kabuğunun içinde yer aldığı için herhangi bir koruyucu işlem gerekmemektedir. Ahşabın büyük bir kısmının binanın iç kaplamasının bir parçasını oluşturması ve bu nedenle kömürleşme yoluyla doğal yangın direnci için tasarlanması amaçlanmıştır.
İnşaat Lojistiği
Londra’da inşaat yapmak, ahşap bir yapının üstesinden gelebileceği bazı lojistik zorluklar getirmektedir. Her bir nakliye kamyonu ile yaklaşık 40 m3 ahşap taşıyabilmek mümkündür. Bu da inşaat trafiğinin azalması anlamına gelir. Bu, şehir içinde kısıtlı bir alan olması durumunda önemli bir çevresel, lojistik ve güvenlik avantajını temsil etmektedir. Betonarme bir yapının inşaatı sırasında gerek duyduğu nakliye kamyonlarının sayısı, ahşap bir yapının ihtiyacının beş katı olarak düşünülmelidir.
Ahşap yapı montajı, çelik ve betonarme yapı ile karşılaştırıldığında hızlı ve sessizdir. Süper uzun bina senaryosu için ahşabın şantiyede inşa edilebileceği hız test edilmemiş olsa da; kurulumun, şantiyeye teslimat hızı yerine vincin kullanılabildiği zaman ile kısıtlanması muhtemeldir.
Mega kafes seçeneği, yapıştırma tekniklerinin ve lamel dizisinin sorgulanmasını gerektiren bazı son derece büyük ahşap bölümleri kullanmaktadır. İdeal olarak, mega kafes elemanlar, bir düğüm noktasından diğer düğüm noktasına kadar eksiksiz üretilmiş elemanlar olarak çalışacaktır. Ancak, 35 m’ye varan uzunluk ve 100 tonluk ağırlıklarda bu pek mümkün olmayacaktır. Daha büyük elemanların yerinde monte edilmesi gerekecek ve kafes kiriş düğümleri arasında ek saha bağlantıları ortaya çıkacaktır. Bu tür elemanlarda şantiye bağlantıları oluşturmak için mega ölçekte ahşap bağlantılarının olanakları araştırılmaktadır.
Gelecek Çalışma
Oakwood Kulesi ve diğer projelerde bugüne kadar yürütülen çalışmalardan aşağıdaki gibi bir dizi alanda daha fazla araştırma ve geliştirmeye ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir.
- Mevcut test verilerinin bulunduğu boyutları büyük ölçüde aşan “mega” lamine ahşap elemanların yapısal davranışı,
- Mega ahşap işçiliğinin olasılığı ile bu tür bağlantıların davranışını ve performansını etkileyebilecek faktörler,
- Ahşabın yangın koşullarındaki yapısal performansı,
- Lojistik ve inşaat sıralamasının doğru entegrasyonu (ahşabın sunduğu birçok inşaat avantajından yararlanmanın lojistik açıdan önemli olduğu tespit edilmiştir),
- İnsan hareketinin neden olduğu titreşimlere yanıt olarak uzun açıklıklı ahşap döşeme sistemlerinin dinamik davranışı,
Yukarıda sıralanan unsurlar daha fazla araştırma ve geliştirme için bir alan olmaya devam etmektedir.
Bu araştırma, ahşap binaların süper yükseklik aralığına kadar uygulanabilirliğinin net bir kanıtıdır. Bu tür binaların uygulanabilirliğini ve güvenilirliğini göstermek için daha fazla kanıta dayalı tasarım geliştirme ile birlikte fiziksel testler gerçekleştirilmektedir.
Araştırma, daha önce mümkün olduğu düşünülen yüksekliklerin çok ötesinde, ahşap kullanımını düşünerek, yüksek binaların mimari tasarımı için yeni bir alan açmakta ve mimarlar ile mühendislere, kentsel bağlamda doğal malzemelerin kullanımına yönelik yeni ve yenilikçi yaklaşımlar geliştirmeleri için ilham vermeye çalışmaktadır.
Görüldüğü gibi ahşap malzeme, çok yakın bir gelecekte yüksek yapılarda alternatif yapı malzemesi olma yolunda hızla ilerlemekte. Ülkemizde henüz yeni gelişmekte olan ahşabın en kısa sürede dünya ile yarışabilir hâle gelmesi en büyük dileğimiz. Bunun için ilgili tüm meslek gruplarının hem mühendislik hem de uygulama alanında güçlü bir iş birliğine ihtiyaç duymaktayız. Bunu başarabilecek çok değerli kadrolara sahibiz. Şimdi her zamankinden daha çok çalışma zamanı.
Kaynakça:
- Ali, M. M. & Moon, K. S. (2007) ‘Structural Developments in Tall Buildings: Current trends and Future Prospects’,Architectural Science Review, Vol. 50, No. 3, pp. 205–223
- Brandner, R., Flatscher, G., Ringhofer, A., Schickhofer, G.and Thiel, A. (2015) ‘Cross laminated timber (CLT): overview and development’, European Journal of Wood Products
- Fleming, P, Smith S, and Ramage, M.H. (2014.) “Measuring- Up in Timber: a Critical Perspective on Mid-and High-Rise Timber Building Design.” Architectural Research Quarterly 18 (01). Cambridge University Press: pp 20–30.
- Foster, R.M, and Ramage, M.H. (2016) ‘Super Tall Timber – Oakwood Tower’, Proceedings of the ICE – Construction Materials, http://dx.doi.org/10.1680/jcoma.16.00034
- Foster, R.M., Reynolds, T.P.S. and Ramage H. (2016) “Proposal for defining a tall, timber building”, J. Struct. Eng., Vol. 142, No. 12; 10.1061/(ASCE)ST.1943–541X.0001615
- Gottmann, J. (1966) ‘Why the skyscraper?’, Geographical Review, Vol. 56, No. 2, pp. 190–212
- Green, M. and Karsh, E. (2012) The Case for Tall Wood Buildings, CC-BY-NC-SA: Vancouver
- Malo, K.A., Abrahamsen, R.B. and Bjertnaes, M.A. (2016) ‘Some structural design issues of the 14-storey timber framed building ‘‘Treet’’ in Norway’, European Journal of Wood and Wood Products, pp. 1–18, DOI: 1007/s00107-016-1022-5
- Reynolds T, Harris R and Chang W-S. (2014) ‘Stiffness of dowel-type timber connections under pre-yield oscillating loads’, Engineering Structures, Vol. 65, No. 21,pp.21–9
- SOM (2013) Timber Tower Research Project: Final Report, Skidmore Owings and Merrill, Chicago, May 6th 2013
- Thompson, H. (2009) ‘A Process Revealed – Auf Dem Holzweg’, Waugh, A., Weiss, K.H. and Wells, M. [Eds.], FUEL, London