İçindekiler
Alp-Himalaya kuşağı üzerinde yer alan ülkemiz, depreme gebe olduğu gerçeğini unutarak uyuduğu bir gecenin daha sabahında (06.02.2023 tarihinde) Kahramanmaraş merkezli 7.7 büyüklüğündeki acı ile uyandı. Depremin açtığı derin yaraları sarmak için elini taşın altına koyan herkesin kafasında o soru vardı: Deprem vergilerimiz nerede?
Halk arasında deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisi, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nda düzenlenmiş olup elektronik haberleşme hizmetleri üzerinden alınmaktadır. Ancak 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu m.13/g hükmü ile hukuki zemine oturtulmuş olan adem-i tahsis ilkesi uyarınca belirli gelirlerin belirli giderlere özgülenmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla da tahsil edilen vergi, genel bütçeye gelir kaydedilerek Bütçe Kanunu çerçevesinde muhtelif kamu hizmetlerinin yürütülmesinde kullanılmaktadır. O hâlde çözüm ne?
Yanıt arayışı sürerken TBMM’de görüşülen Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine önerge ile yeni hükümler eklendi. Kahramanmaraş depreminin oluşturduğu etkilerin giderilmesini temin etmek amacıyla kurumlardan bir defaya mahsus ek vergi alınması da eklenen hükümler arasında.
Düzenlemeye göre kurumlar vergisi mükellefleri tarafından 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle:
- Kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları ile teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar için indirimli kurumlar vergisine tabi matrah üzerinden dönem kazancıyla ilişkilendirilmeksizin %10 oranında,
- Kurumların kurumlar vergisinden müstesna tutulmuş aşağıdaki kazançları ile yurt dışından elde edilen ve en az %15 oranında vergi yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden %5 oranında ek vergi hesaplanacak.
- Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından elde edilen kazançlar,
- Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde edilen kar payları,
- Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kar payları ile katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirler,
- Tam mükellefiyete tabi diğer yatırım fonu katılma paylarından elde ettikleri kar payları ile katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirler ile bunlara kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının değerlenmesinden kaynaklanan değer artış kazançları.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu m.5/1-i, j, k bentleri ile geçici m.14 kapsamında yer alan istisnalar ve m.10/1-b, c, ç, d, e, f, g, h bentleri kapsamındaki indirimler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu geçici m.61 kapsamında tevkifata tabi yatırım indirimi istisnası, Kurum kazancından indirilebilen bağış ve yardımlar üzerinden ise vergi hesaplanmayacak.
Ne Zaman Ödenecek?
Ek vergi ilk taksiti kurumlar vergisi ödeme süresinde, ikinci taksiti ise bu süreyi takip eden dördüncü ayda ödenecek. Özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerde 2023 yılı içinde sona eren hesap dönemine ilişkin beyannamelerde gösterilmek suretiyle uygulanacak. Gider ve indirim olarak dikkate alınamayacak ve hiçbir vergiden mahsup edilemeyecek.
Hangi Kurumlar Muaf?
06.02.2023 tarihi itibarıyla 11 il (Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa) ve Sivas ili Gürün ilçesinde kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanlar ek vergiden muaf tutulacak.
Hukuki Bir Değerlendirme
Anayasal bir ilke olan hukuki güvenlik ilkesi, somut olaya tatbik olunacak hukuki normların önceden bilinmesidir. Kendi içerisinde kanunilik, belirlilik, kıyas yasağı ve geçmişe yürümezlik ilkelerini barındırmaktadır. Vergilendirmede belirlilik ilkesi ise yasal normların açık ve erişilebilir olması yanında tatbiki ile ortaya çıkacak neticelerin de öngörülebilir olmasını gerektirmektedir. Benzer biçimde geçmişe yürümezlik ilkesi, vergiyi doğuran olaya gerçekleştiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan hükümlerin tatbikini zorunlu kılmaktadır.
Ek verginin 2022 yılına ait kazançlar üzerinden hesaplanması hukuki neticelerini doğurmuş olay ve durumlar üzerinden geçmişe dönük mali bir yükümlülük getirilmesi anlamına gelmektedir ki bu husus gerek hukuki güvenlik ilkesine gerekse vergilendirmede belirlilik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Ancak Anayasa Mahkemesi 1999/51 Esas ve 2001/63 Karar sayılı kararında; 1999 depremi sonrası 26.11.1999 tarih, 4481 sayılı Yasa’nın motorlu taşıtlar vergisi, emlak vergisi, gelir ve kurumlar vergisi yönünden ek vergi alınmasını öngören hükümlerinin iptali istemini “deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik koşulların zorunlu kıldığı nedenlerle, ek vergi getirilmesinde kamu yararının gözetildiği” gerekçesiyle reddetmiş, Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Bu bağlamda zorunlu neden ve kamu yararının varlığı hâlinde geçmişe yürümenin kabulü olanaklı ise de mülkiyet hakkı ile doğrudan bağlantılı vergilendirmede belirlilik ve öngörülebilirliğin sağlanması hukuk devleti olmanın gereğidir.
Öte yandan mali güce göre vergilendirme ile vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, yükümlülerin ödeme güçleri oranında vergilendirilmesini gerekli kılmaktadır. İzah olunduğu üzere ek vergi, 2022 yılına ait indirim ve istisna tutarları üzerinden uygulanacaktır. Bu noktada her ne kadar indirim ve istisna tutarına bağlı olarak alınacak vergi tutarı değişecek ise de daha evvel öngörülmüş istisnalar korunmamış, mükellefin halihazırda içerisinde bulunduğu ekonomik durum gözetilmemiştir. Kapsam dar tutulmuş, nihayetinde mali güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli dağılımı ilkesi de zede almıştır.
Şirketler Üzerinde Mali Yük
Ek vergi bir defaya mahsus alınacak olsa da şirketler üzerinde mali yük oluşturacağı açıktır. Bununla birlikte geçmişe dönük kazançlar üzerinden tanzim edilmiş olması hukuki güvenlik ve vergilendirmede belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Öte yandan anlaşılabilir bir çaba olarak her ne kadar depremin oluşturduğu etkilerin giderilmesini temin amacıyla getirilmişse de genel bütçeye gelir olarak kaydedilecektir. Bu anlamda deprem sonrası oluşan acı tabloya bir nebze olsun katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ancak hangi ad altında getirilirse getirilsin vergilerin tahsilinden elde edilecek gelirlerin belirli giderlere özgülenmesi önündeki adem-i tahsis engelinin altını bir kez daha çizmek gerekmektedir.