İçindekiler
Jeofizik Yüksek Mühendisi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ile Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde son haftalarda sıkça yaşanan depremlerden yola çıkarak beklenen İstanbul depremi hakkında merak edilenleri konuştuk.
“Bugüne kadar yapılan her türlü akademik çalışmaya göre, önümüzdeki 30 yıl içinde Marmara Denizi ortasında 7 büyüklüğü ve üstünde bir deprem olma olasılığı yüzde 50.” diyen Eyidoğan, ülkemizde depremden kaçmanın mümkün olmadığını; ancak yıkımlardan korunmak için dirençlilik ve dayanıklılıkla ilgili sigorta sisteminin mutlaka Türkiye’de yapı üretim sürecine eklemlenmesi gerektiğini vurguluyor.

Sındırgı’da Yaşanan Deprem Süreci
Son zamanlarda Sındırgı’da sıkça gerçekleşen depremleri nasıl değerlendiriyorsunuz? “Deprem fırtınası” olarak anılan bu süreç ne kadar devam edebilir?
27 ekim günü gerçekleşen 6.1 büyüklüğündeki depremden sonra Sındırgı’daki deprem etkinliğinde yine bir artış var. 10 ağustostan bu yana bölgede iki tane 6.1 ve ondan daha küçük çok sayıda deprem meydana geldi. Bunların geneli zaten 2 ve 3 şiddetinden küçük olduğu için hissedilmiyor ama bunlar bir fırtına hâlinde devam ediyor.
27 ekimde yaşanan 6.1’lik depremden sonra bir önceki depreme göre yine benzer şekilde aktivite artışı gözlemliyoruz. Yani 10 ağustos günü 6.1 büyüklükle başlayan deprem etkinliği önce biraz güneydoğuya doğru kaydı. Birçok deprem 6.1’in güneydoğusunda yer almaya başladı. Orada çok sayıda artçı depremler, deprem fırtınası şeklinde devam ederken bir müddet sonra azalmaya da başladı. Fakat bu azalma sürecine girmişken deprem etkinliğinin güneydoğuya kaydığı yerde ilk 6.1 büyüklüğündeki depreme göre 15 km daha doğuda ikinci bir 6.1 büyüklüğünde deprem oldu. Bu ikiz depremler aynı hat üzerinde oldu. Bu çok sık rastlanan bir şey değil. Özel bir durum. Bunun yanında da dediğimiz gibi 27 ekimden sonra yeni bir etkinlik başladı ve hâlâ devam ediyor.
Çok sayıda etkinlik var ve azalmışken yoğunluk tekrar başladı. Bu yoğunluk ne zaman azalmaya başlayacak, onu bilemiyoruz ancak biraz daha devam edecek. Öyle anlaşılıyor. Halk doğal olarak endişeleniyor. Bu depremler Balıkesir’in içinde birçok yerde ve özellikle Sındırgı’da çok daha fazla yerde hissediliyor. Bu deprem faaliyeti daha ne kadar sürer bilemiyorum ama 27 ekimdeki 6.1’den sonraki deprem etkinliği azalmadan devam ediyor.

Sındırgı Depremlerinin Nedenleri
Yoğun şekilde yaşanan bu depremlerin nedenleri hakkında neler söylersiniz?
Burada tartışılan şeylerden biri de bu deprem fırtınalarının davranış biçimi. Bunlar volkanik arazilerde ve volkanik bölgelerde de oluşuyor. Batı Anadolu’da yer kabuğu 25 – km kalınlıkta. O kırıklardan magmanın incelen kabuğa doğru gelmesi ya da oradaki fayları etkilemesi, onların çok sayıda küçük deprem yaratması gibi bulgular da var. Jeotermal bölgelerde, fay bölgelerinde ya da volkanik aktivitelerin olduğu yerlerde deprem kümelenmeleri var. Dolayısıyla yer bilimciler arasında Sındırgı özelinde bir tartışma başladı. Bu depremlerin kaynağının mekanik özelliklerini anlamak için yaptığımız çözümler vardır deprem biliminde. Biz bunlara odak mekanizması çözümleri diyoruz. Bu depremlerin mekanizmalarına baktığımız zaman bunların tipik normal faylanma olduğunu görüyoruz.
Deprem fırtınaları bölgenin tektonik hareketleri ile de ilgili olabiliyor, aşağıdan magma sokulumuyla da olabiliyor. Bazı jeolog arkadaşlar bunun magma sokulumuyla alakalı olduğu görüşündeler. Bunu anlayabilmek için o bölgede ayrıntılı jeofizik etütler yapılması lazım. Dolayısıyla yüzeydeki depremlere bakıp bunların magma sokulumu ile olduğunu söylemek pek mümkün değil. Bu konuda bir tartışma var. Biz de bunu anlamak için çok ayrıntılı jeofizik etütler yapılmasını öneriyoruz. Bunlar işin akademik tarafı ama şu anda Sındırgı sürekli sallanıyor. Sebebi ne olursa olsun sonuçta oradaki faylarda bir hareket var ve bu faylarda neredeyse tamamı normal faylanma mekanizması veren depremler olduğunu görüyoruz.
Benzer depremler Türkiye’de ya da yurt dışında ne kadar sürüyor?
Literatürde bu tür uzun süren ve çok da büyük olmayan depremlerin yarattığı deprem etkinlikleri mevcut. Biz bunların bir kısmına deprem fırtınası ya da kümelenmesi diyoruz. Genellikle deprem kümelenmeleri çok büyük deprem olmadan da meydana gelebiliyor. Örneğin en büyüğü 5 şiddetinde oluyor ama çok sayıda daha küçük deprem oluyor ve uzun sürüyor. Bu durum deprem coğrafyalarında zaman zaman oluyor. Buna özellikle batı Anadolu’da çok sık rastlıyoruz. Çünkü bu bölgenin jeolojik yapısında kuzeydoğu – güneybatı doğrultulu bir tektonik açılma hareketi var. Yani yer kabuğu bu yönlerde genişliyor. Genişlerken de bizim normal fay dediğimiz faylar oluşuyor. Bunların hepsi birbiriyle etkileşim içinde ve çok sayıda küçük depremler yaratıyorlar.

Beklenen Büyük Marmara Depremi Tetiklenir mi?
Sındırgı’da yaşanan depremler uzun zamandır ön görülen büyük Marmara depremini tetikler mi?
Hayır böyle bir durum söz konusu değil. Bu hareketin 210 km uzakta bir fay zonunu etkilemesi mümkün değil. Literatürde zaten böyle bir şey yok. Türkiye’de nerede bir deprem olursa olsun nedense böyle bir soru geliyor ve bu sorunun bir cevabı yok. Bu bir spekülasyon. Bu konuda bir yanıt vermek zaten mümkün değil. Çünkü böyle bir şey olmaz. Literatürde böyle bir bulgu yok. Birbirine yakın fay zonları üzerinde olan depremler birbirini etkiler. Nitekim biz bunu en son Sındırgı’da gördük. 10 ağustosta 6.1 oldu, 15 km doğusunda bir 6.1 daha oldu. Önceki deprem sonrakini bir şekilde tetiklemiş oldu. Bunlar birbirinin dibinde olduğu için aynı fay zonu üzerindeki parça parça faylar birbirini etkileyebiliyor. Ancak Kuzey Marmara fayının bununla hiçbir alakası yok.
İstanbul’da bir deprem olmasından korkuluyor çünkü İstanbul’un nüfusu 20 milyon. Her yer inşaat. Dolayısıyla bu inşaatların depreme ne kadar dayanacağı konusunda herkesin kafasında soru işareti var. Yeni yapılanlar dahil, yapılarımızın depreme karşı dayanıklılık konusunda garantisi olmadığı için bu endişeler sürüyor. Yoksa İstanbul’un kara alanından geçen ve büyük deprem yaratacak bir fay yok. Fay, Marmara Denizi’nin ortasından Kocaeli’den çıkıyor, Saros’a doğru uzanıyor. Dolayısıyla beklediğimiz deprem orada. Bugüne kadar yapılan her türlü akademik çalışmaya göre önümüzdeki 30 yıl içinde Marmara Denizi ortasında 7 büyüklüğü ve üstünde bir deprem olma olasılığı yüzde 50. Depremlerin tehlikesini olasılık hesaplarına göre veriyoruz. 2016’dan sonra yeni bir olasılık hesabı ile karşılaşmadım.
Bizim sıkıntımız, bildiklerimizi depreme dayanıklı yerleşmeler yapmak içi kullanamamak. Yoksa yönetmeliklerimiz, haritalarımız, çimentomuz, demirimiz, ustamız, inşaat mühendisimiz, üniversitemiz, büyük şirketlerimiz, her şeyimiz var. Türkiye’de hâlâ mevzuatta büyük eksiklikler var. Profesyonel yetkin mühendislik yasamız yok. Yapı müteahhitliği yasamız yok.
Sigorta sistemi hâlâ yapı denetim sistemine eklemlenmiş değil. Sorumlu arandığı zaman kolay kolay bulunamıyor sistem gereği. Bir inşaatın başlaması için izin alınmasından içine girip oturmak için iskân alınmasına kadar geçen süreçte 10 tane aktör var. Hangisi sorumlu? Dolayısıyla dirençlilik ve dayanıklılıkla ilgili sigorta sisteminin mutlaka Türkiye’de yapı üretim sürecine eklemlenmesi gerek. Aksi takdirde depremler olur, yıkılmaya devam ederiz. Çünkü ülkemizde depremden kaçmak mümkün değil.






