İçindekiler
Özellikle tatil dönemlerinde sohbetlere konu olan otel kelimesi; Fransızca kökenlidir ve bu sözcüğün Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğündeki anlamı da “Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence vb. hizmetleri sunmak amacıyla kurulmuş işletme.” şeklindedir.
Ülkemizde sadece bu tanımı karşılayacak şekilde inşa edilen otellerin sayısı oldukça fazladır. Üstelik bunların bazıları, dünyanın sayılı lüks otelleri arasına da girmektedir. Ancak gerçek anlamda insanların kültürel alışverişte bulunabileceği mekân başarısını gösterebilen otellerimizin sayısı ne yazık ki oldukça azdır.
Otellerin Kimliğini İnşa Etme Süreci Mimardan Başlıyor
Bahsi geçen kültürel alışveriş mekânlarının oluşturulabilmesi konusu, mimardan başlar… Bunu başarabilmesi, bir mimarın aşağıdaki başlıkları doğru yoğurabilme yeteneğine bağlıdır.
Fiziksel Çevre
Tüm yapıların inşa sürecinde önemli ve dikkat edilmesi gereken bir başlık olan fiziksel çevreyi, iki alt başlık üzerinden değerlendirebiliriz:
1.Doğal çevre: Yapının bulunduğu coğrafi konumun iklimsel özellikleri ve bitki örtüsü gibi başlıklar… Bunlar, yapının şekillendirilmesindeki en önemli etkenlerdendir.
2.Yapay çevre: Yapının bulunduğu bölgenin yol ve altyapı durumu, şehir merkezine, önemli kamu binalarına ve sosyal tesis ile park alanlarına olan yakınlığı… Bunlar da yapının inşa süreci için dikkat edilmesi gereken kıymetli unsurlardandır.
Sosyal Çevre
Sosyal çevre ise özet bir tanımla yapının bulunduğu bölgedeki tarihî ve kültürel çevre özellikleridir.
Hedef Sadece Maddi Kazanımlar Olmamalı
Bir yapı otel olarak tasarlanacaksa sadece maddi kazanımlar hedef olmamalıdır. Bu noktada otele gelen ziyaretçilerin kültürel alışveriş yapma arzusu olduğu bilinciyle, konuya uzun vadeli yaklaşılmalıdır. Otelin; bulunduğu bölgenin, hatta ülkenin tanıtımına da katkı sağlayarak gelen misafirlerde kalıcı etki yaratabileceği düşünülmelidir. Dünyanın en köklü kültürel ve tarihî değerlerine sahip ülkemizdeki otel tasarımlarında, en çok bu konu ihmal edilmektedir. Oysa Türkiye kadar eski tarihî ve kültürel geçmişi olmayan gelişmiş ülkelerde bile otel tasarımlarında bu unsurlar dikkate alınmaktadır.
Yeni yapıların mimari cephelerinde tarihî eserlere saygılı yaklaşımlara, eski eser yapının daha gerisinde ve sade görünümlerle ulaşılabilir. İnşa edilen yapının dekorasyonunda da tarihî eserlerin tarihsel geçmişine yakın dekoratif malzemelerle, güzel bir etkileşim sağlanabilir. Bu özellikteki oteller, turizme ve ülke tanıtımına ciddi anlamda katkı sağlamaktadır.
Örneğin Venedik’te eski bir otelde, konak sahibinin portresi duvarda asılıdır ve çalan piyano ise otel lobisinin dekorasyonunu tamamlayan bir esere dönüştürülmüştür. Yine otel odasında o konağın sahibinin portresi kibrit kutusuna kapak yapılarak dünyanın değişik ülkelerinden gelen ziyaretçilere o bölgenin yerel insanının yaşantısı ve kültürü yansıtılmaya çalışılmıştır. O butik oteldeki eşyalar, konukların hafızasında kalıcı iz bırakılmasını sağlayabilmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür”… Derin Türk kültürünü; eşsiz Anadolu coğrafyasındaki tarihiyle harmanlayarak yaşatmak da gerçek değerimizi dünyaya tanıtmamıza neden olacaktır.
Mimarlar, Tarihimizi Anlatan Kitaplar Okumalı
Mimarların ana hedeflerinden biri, her alanda kültürel ve tarihî zenginliğimizi tanıtmak olmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için de tarihimizi tarafsız gözle anlatan kitaplar okunmalıdır. Doğayı tahrip etmeden ve tabiatı en iyi şekilde kullanarak mekân edinen Türk toplumuna yakışır bir mimari yaklaşım, zaten genlerimizde mevcuttur. Yine fiziksel çevre etkileşimlerinde de doğal çevrenin korunması, Türk toplumunun tarihinde yer almaktadır.
Kişisel egolarla yapılan her iş; samimiyetsiz ve aidiyetsizdir, yok olmaya da mahkûmdur. Bu nedenle dünyada mimari alanda ilk sıralarda yer almamız için sosyal çevredeki değerlerimizin farkına varmamız, fiziksel etkileşimleri bu doğrultuda ortak akılla yorumlamamız gerekmektedir.
İleride Esere Dönüşebilecek Yapılara İmza Atmak Mümkün
Halk oyunlarında, spor ve sanat dallarında kazandığımız dünya birincilikleri tesadüf değildir. Genlerimizde olan yeteneklerimizi kültürümüzle harmanlayarak mimari ve diğer tüm alanlarda bu farkı hissettirmeyi asıl hedefimiz yaptığımız zaman, dünyadaki gerçek kültürel değerimiz anlaşılacak ve söz konusu alanda ülkemiz hak ettiği seviyeye yükselecektir.
Yine asıl konumuza dönerek yazıyı tamamlayacak olursak dev kütleli oteller, dünyanın her yerinde mevcuttur… Ancak bu yaklaşımların turizmden elde ettiği gelir sadece matematiksel ve kısa vadelidir. Otel inşa süreçlerinde benimsenecek kültürel değerler ve doğayla uyumlu yaklaşımlar ise ileride bir esere dönüşebilecek yapılara imza atmamızı sağlayacaktır…