İçindekiler
Doğan Hasol imzalı 20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı adlı kitap, 20. yüzyılda küresel ölçekte gerçekleştirilen atılımların Türkiye’deki mimarlık sektörüne etkilerini ve bu alanın ülkemizdeki gelişim sürecini masaya yatırıyor.
Eserin ön söz kısmında 20. yüzyılın, siyasal çatışmalara ve savaşlara rağmen küresel ölçekte bilim ve teknoloji yolunda önemli bir atılım çağı olduğu değerlendirmesinde bulunan Hasol; büyük gelişmelerin yaşandığı sanayi çağının, yüzyıl sonuna doğru üstünlüğü bilişim ve iletişim çağına bıraktığını belirtiyor. Tüm bu gelişmelerin kuruluştaki hedefi “Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak” olan Türkiye Cumhuriyeti’nin eylemlerine de yansıdığını aktaran yazar, ilgili süreçlerin mimarlığa da ciddi bir etkide bulunduğunu belirterek şu ifadeleri kullanıyor:
Yaşanan bu süreçlerin mimarlığı etkilememesi beklenemezdi. Nitekim özellikle teknoloji alanındaki hızlı gelişmelerin yansıması dünya mimarlığında olduğu gibi Türkiye mimarlığında da görülmüştür. Eskiden yüzyıllar boyunca süren yaygın mimari üsluplar yerini, hızlı toplumsal ve teknolojik gelişmelerin de etkisiyle sıkça değişen biçim ve tarz çeşitliliğine bırakmıştır.
Yem Yayın bünyesinde 304 sayfa uzunluğunda yayımlanan kitabın ana bölümlerinin başlıkları ise şu şekilde:
-
Ön Söz
-
Dünyada 20. Yüzyıl… Düşler – Gerçekler…
-
Yüzyıla Doğru ve 20. Yüzyıl Başı Türkiye Mimarlığı
-
Birinci Ulusalcı Mimarlık Akımı
-
Genç Cumhuriyetin Konuğu Yabancı Mimarlar
-
1930’larda Çağa Uygun Anlayış: Modern Mimarlık Arayışı
-
1940’lar… Millî Mimari ya da İkinci Ulusalcı Mimarlık
-
1950’ler… Modernizm / Uluslararası Üslup
-
1960’lar, 1970’ler… Tekdüzeliğe Karşı Arayışlar
-
1980-2000 Arası/Küreselleşme ve Neoliberalizm Etkileri
-
Son Söz Yerine…
Eserden öne çıkan ifadeler şöyle sıralanıyor:
Birinci Ulusalcı Mimarlık Akımı
- Defter-i Hakani Binası
- Posta ve Telgraf Nezareti Binası
- Mimar Vedat (Tek) Evi
- Haydarpaşa Vapur İskelesi
- Birinci TBMM Binası
- İkinci TBMM Binası (Eski Halk Fırkası Mahfeli)
- Harikzedegân (Tayyare) Apartmanları
- Vakıf Hanı
- Maliye Vekâleti Binası
- Gazi ve Latife Okulları
- Osmanlı Bankası
- İnhisarlar (Tekel) Başmüdürlüğü
- Ankara Vakıf Oteli (Ankara Palas)
- Ziraat Bankası
- Etnografya Müzesi
- Eski Hariciye Vekâleti
- Türk Ocağı Merkezi
- İkinci Vakıf Apartmanı
- İzmir Türk Ocağı
- Elhamra Sineması (Millî Sinema) ve Millî Kütüphane
Genç Cumhuriyetin Konuğu Yabancı Mimarlar
Türkiye zaten Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren hiçbir ayrımcılık gözetmeden her meslekten Avrupalı uzmanlara görev verir konuma gelmişti. Bu kapsamda 1927 yılından başlayarak birçok alanda çok sayıda yabancı uzman Türkiye’ye gelip giderek ya da yerleşerek uygulayıcı ve bazen de eğitimci olarak görev aldılar. Gelen mimarların çoğu Orta Avrupa – Viyana mimari ekolünün temsilcileri konumundaydı.
Almanya, Avusturya, İsviçre ve Fransa’dan 1924-1942 yılları arasında gelmiş 40 kadar mimar ve şehir plancısı çalışıyordu Türkiye’de. Aralarında Paul Bonatz, Ernst Egli, Martin Elsaesser, Franz Hillinger, Clements Holzmeister, Hermann Jansen, Theodor Jost, Wilhelm Schütte, Margarete Schütte-Lihotzky, Carl C. Lörcher, Gustav Oelsner, Robert Oerley, Hans Poelzig, Henri Prost, Ernst Reuter, Bruno Taut, Robert Vorhoelzer ve Martin Wagner gibi isimler vardı.
1950’ler… Modernizm / Uluslararası Üslup
1950’lerde Türkiye mimarlığı dışarı açılacak, Batı dünyasında giderek yaygınlaşan modern mimarlığın etkisi altında rasyonalizme yönelerek ürünler verecektir. 1950’ler, Türk mimarlığının teknolojik, ekonomik, sosyal, çevresel verilere bakmaksızın daha çok dış yayın ve etkilerle beslendiği evrenselci, uluslararası üslup ağırlıklı rasyonalist bir dönemdir. O dönemde prizmalardan oluşan kitleler ve Le Corbusier rasyonalizminin etkileri görülür. Yapıların iç kurgularını oluşturan döşeme ve duvarların cephelere yansıtılmasıyla petek görünümlü cepheler yaygınlaşır.
1980-2000 Arası / Küreselleşme ve Neoliberalizm Etkileri
1980’lerde mimari tasarım alanında, modern mimarlığın alt açılımları şeklinde güncel yorumları görülür. Önceki yıllardan farklı olarak ülkenin mimarlık envanterine eklenen kimi yeni yapılarda postmodernizmin etkileri de görülmeye başlar. Batı’da 1969’dan itibaren örnekleri görülen akımın Türkiye’ye yansıması 1980’li yıllarda olacaktır. Buna karşılık 1980’den sonra Batı dünyasında dikkate değer örnekler veren dekonstrüktivizm vb. akımlar Türkiye ortamında çok fazla yandaş ve uygulama alanı bulamamıştır.