İçindekiler
Dünyada en çok bilinen ve takip edilen çevre toplantısı olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP), 6-18 Kasım tarihlerinde Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde 20 Kasım günü sabaha karşı tamamlandı. Peki COP nedir, çevrenin geleceğinde ve iklim krizinin çözümünde nasıl bir rol oynamaktadır?
COP Nedir?
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı anlamına gelen COP’un kısaca açılımına ve tarihçesine göz atmak gerekirse; Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin önde gelen politikacıları, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde toplanarak çevrenin geleceği hakkında önemli kararlar aldılar. O tarihten bugüne kadar gelen en önemli karar ise İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeyi bu denli önemli yapan unsur, iklim krizinin öncelikli bir sorun olarak görülüp ancak birlikte çalışılarak çözülebileceğinin tüm devletlerce kabul edilmiş olmasıdır.
Ortaya konan hedefler ve gelişmelerin değerlendirilmesi için her yılın sonunda bir taraflar konferansı (Conference of Parties-COP) düzenlenmesi kararlaştırıldı. Taraflar konferansının birincisi olan COP1, Berlin’de 1995 yılında yapıldı. Devamında ise sırasıyla İsviçre, Japonya, Arjantin, Almanya, Hollanda, Fas, Hindistan, İtalya ve Kanada gibi ülkelerde gerçekleşti.
Başlangıç Noktası: Fosil Yakıtlar
Dünya ülkelerinin toplandıkları bu büyük iklim konferansını hem Türkiye hem de diğer devletler dikkatle takip etti. Peki bu konferanslarda neler konuşuldu ve nasıl sonuçlara ulaşıldı?
Konulara fosil yakıtla başlamak doğru olabilir. Hepimizin bildiği gibi küresel karbon salımlarının temel nedeni; fosil yakıtlar. Dolayısıyla COP27 sonuç metninden en büyük beklenti, fosil yakıtlardan çıkışın kararlı bir şekilde yer almasıydı. Beklenilenin aksine fosil yakıtlardan çıkış, COP27 sonuç metninde yer almadı. Bu noktada aşağıda görseli yer alan Pakistan Pavyonu’nu hatırlamakta fayda var.
Yukarıdaki görsel COP27 okumaları yaparken karşıma çıkmıştı. O zaman etkilenip kaydetmiştim. Birebir çevirisini yapmak zor olsa da “Pakistan’da olan, Pakistan’da kalmayacak” diyebiliriz. Dünyanın farklı yerlerinden yangın, sel ve çeşitli felaket haberlerini alıyoruz. En büyük yanılgımız ise bu felaketlerin bir gün bizim bölgelerimize uğramayacağını düşünmemiz.
“Las Vegas’ta olan, Las Vegas’ta kalır” sözüne atıf yapan bu cümleyi bir de Pakistan Pavyonu’nda yer alan bu atıfla düşünelim. Pakistan’da yaşanan sel felaketi, sadece Pakistan’da mı kalır? Uğramaz mı buralara? Ağustos ayında, üzüntü ve endişe ile takip ettiğimiz sel felaketinde 1.100 kişi hayatını kaybetmiş, 325.000 ev yıkılmış ve 733.000 ev hasar görmüştü. Pakistan İklim Değişikliği Bakanlığı ise son 10 yılın en yoğun muson yağışının ardından ülkenin üçte birinden fazlasının sular altında kaldığını açıklamıştı.
COP27’de Hangi Konular Zayıftı, Hangi Konular Olumluydu?
Diğer COP’larda olduğu gibi COP27’de de zayıf kalan konu, iklim finansmanıydı. Gelişmekte olan ülkelerin adaptasyon ve azaltım çalışmaları için sağlanması gereken finansman konusunda bir anlaşmaya varılamadı.
Olumsuz gelişmelerin yanında COP27’de elbette iyi çıktılar da vardı. Bu çıktılardan en büyüğünün “Kayıp ve Hasar Fonu” olduğunu söyleyebiliriz. İklim krizine karşı kırılgan olan ülkelerin krizin etkileri ile mücadele etmesi için oluşturulan fonun detayları çok netleşmiş olmasa da fonun kurulmasına dair anlaşmaya varıldığını biliyoruz.
Tüm bunlar yaşanırken, Türkiye’nin COP27 gündeminde neler vardı? COP27 Üst Düzey Liderler Listesi’nde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, merakla beklenen güncellenmiş Ulusal Katkı Beyan’ını açıkladı.
Kurum, Türkiye’nin 2038′i “emisyon pik yılı” olarak belirlediğini duyurdu ve 2020 yılı için %21 olarak açıklanan hedefi %41’e yükselttiklerini belirtti. 2030’a kadar hedeflenen %41 azaltım, yaklaşık 500 milyon ton sera gazı azaltımı anlamına geliyor. Türkiye daha önce emisyon pik yılı belirlemediği için bu tarih Türkiye için önem arz ediyor.
COP27 Başarılı Diyebilir Miyiz?
Fosil yakıttan çıkışın kararlı bir dille söylenmediği COP’u başarılı saymak imkânsız. Genel olarak sonuç bildirgesini değerlendirecek olursak; küresel düzeyde 2050 net sıfır hedefine ulaşabilmek için yenilenebilir enerjiye ciddi bir kaynak ayırmak gerekli. Bunun için de finansmanlar çok acil şekilde gözden geçirilerek yeniden yapılandırılmalıdır. Umudumuz, ülkelerin iklim krizi ile mücadelede daha kararlı hedefler belirleyerek bu hedefleri uygulamalarıdır.