İçindekiler
Planlama ve kontrol alanındaki sektör profesyonelleri 11 Mayıs günü Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda düzenlenen BIM4TURKEY Planlama ve Kontrol Zirvesi II’de bir araya gelerek projelerde planlama ve maliyet yönetiminin nasıl yapıldığını ele aldılar.
Zirveye işverenler, proje kontrol profesyonelleri, planlama yöneticileri, mimarlar, danışmanlar, yazılımcılar, devlet kurumları temsilcileri, mali yöneticiler, proje yöneticileri, teknoloji girişimcileri, akademisyenler ve öğrenciler tarafından büyük ilgi gösterildi.
Ertuğrul Aksoy’un sunumuyla BIM (Building Information Modeling: Yapı Bilgi Modellemesi) boyutları arasında planlama ile proje kontrolünün, dijitalleşme süreçleri ve teknoloji transferi ışığında masaya yatırıldığı zirvenin öne çıkan konu başlıkları şöyle:
Nihat Yıldırım: “Dijitalleşmenin Sağlayacağı Verimliliği İşlerimize Yansıtamıyoruz”
Kapsam yönetimi ve kapsamla ilgili çalışmaların, tüm planlama ve maliyet kontrol faaliyetlerinin özünü oluşturduğunu ifade eden PRM Yazılım Genel Müdürü Nihat Yıldırım, bu faaliyetlerin yapılması gerektiği konusunda yüksek algı bulunduğunu ancak uygulamada bunun karşılık bulamadığını söyledi. Şirket yöneticilerinin kapsam yönetimini yeterli düzeyde anlayamadığı için uygulamada yeterli seviyede olunmadığının altını çizen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
Birtakım müteahhit şirketlerde ucu açık sözleşmelerle kapsamı tam olarak belli bir iş paketine tekabül etmeyen sözleşmelerle iş yaptırıldığını görüyoruz. Bu da kapsam yönetimiyle ilgili yapılması gerekenlerin tersini uygulamak anlamına geliyor ve çoğu şirket kapsamı iyi şekilde yönetemediğinin farkında dahi olmayarak projede maliyet artışına neden oluyor. Bunun yanı sıra bir de mali süreçlerde işe yarayacak yazılım sistemlerini yeterli düzeyde kullanmıyoruz. Dijitalleşmenin sağlayacağı verimliliği işlerimize yansıtamıyoruz. Esasen insan gücü ile desteklendiğinde dijitalleşmenin inşaat sektörüne sunacağı büyük faydalar bulunuyor.
Bir projede maliyet kontrol alanında çalışan arkadaşlarımızın vaktinin önemli bir kısmı iz sürmekle geçiyor. Yani oluşmuş bir maliyetinin sebepleri ve hangi başlık altında raporlanması gerektiğinin izini sürüyor. Sektörde genel olarak bizler, projenin maliyetini hep oluştuktan sonra sondan başa doğru takip etmeye çalışıyoruz. Yani baştan maliyeti raporlamak ve proaktif şekilde yönetmek için kesin adımlar atmıyoruz. Projeler kesin hesaba kadar, kâr mı zarar mı ettiğinin farkına varmadan yürütülebiliyor. Tüm süreçlerde şirketteki farklı departmanlar uyum içerisinde çalışarak bilgi akışını sağlamalı ve bütçe hesaplama işi sona bırakılmamalıdır.
Birhan Emre Yazıcı: “Projelerde En Zor Kontrol Edilen Alan Maliyettir”
NKY Mimarlık&Mühendislik CEO’su Birhan Emre Yazıcı, “Doğru Tasarım Yönetimi ile Maliyet Optimizasyonu” başlığı ile yaptığı konuşmasında projelerde maliyet hesaplamalarının önemine değinerek şunları aktardı:
Proje yönetim terminolojisinde birçok alt kırılım var. Ancak özellikle bir projenin başarısını artırmak için kullanılan stratejiler bütünü ‘tasarım yönetimi‘ olarak adlandırılabilir. Aslında bunun içerisinde programlama, paydaş yönetimi, doküman kontrol uygulamaları, risk yönetimi, kalite güvence ve kontrol süreçlerinin tümü sayılabilir.
Bir projenin başarıya ulaşması da ‘kapsam, süre ve maliyet’ olarak üç temel şeyin sağlanması ile güvence altına alınabiliyor. Diğer bir deyişle, projemiz zamanında ve bütçesinde tamamlanmış ancak istenenden daha az ya da daha çok ürün ortaya koymuşsak burada başarılı bir projeden maalesef söz edemiyoruz. Burada şahsen, en zor kontrol edilen alanın da maliyet olduğunu düşünüyorum.
Peki, ‘maliyet optimizasyonu‘ deyince ne anlamalıyız? Burada projenin yaşam döngüsü içerisinde farklı maliyetleri olduğu açık. Diyelim ki bir tasarım sözleşmesi imzaladınız. Bu sözleşmenin bir de maliyeti var. Dolayısıyla tasarım ekibi ilk olarak bunu dikkate almalı ve bu maliyeti optimize edebilmelidir. Devamında yatırımın da bir maliyeti var. Bu maliyeti optimize etmek her zaman tasarımcının görevi olmayabiliyor. Ancak bu, projenin başarısını ve özellikle de müşteri memnuniyetini artıracak bir husus. Sektörümüzde daha çok değer mühendisliği olarak tanımlayabileceğimiz bu kavram, daha çok bu noktaya odaklanıyor aslında.
Kıvılcım Tezan: “Projelerde Farklı Dijital Çözümler Birbirine Entegre Edilmeli”
Etkinliğin ilk oturumundaki panelde konuşmacı olarak yer alan ESRİ Türkiye Müşteri Başarı Birim Müdürü Kıvılcım Tezan, günümüzde inşaat projelerinde artık coğrafi bilgi sistemlerinin de ele alındığını ifade ederek konunun önemiyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
Artık planlamada sadece işin yapıldığı alan değil çevresi de değerlendiriliyor. Projelerin çevresindeki yapılar ve doğal çevre gibi alanlar birlikte değerlendirildiğinde de daha verimli ve sürdürülebilir bir yapı ortaya çıkıyor. Coğrafi bilgi sistemlerinde her şeyin konumunu biliyor, bunlara bilgi atayabiliyor ve takip edip analiz yapabiliyoruz. Dijitalleşmenin seviyesini göstermek açısından ek bir bilgi olarak şantiyedeki iş süreçlerinin takibini artık drone’larla gerçekleştirdiğimizi belirtebiliriz. Son olarak coğrafi bilgi sistemlerinin özellikle proje takibi açısından çok ciddi fayda sağlayabileceğini söylemeliyim. İnşaat projelerinde farklı dijital çözümlerin birbirine entegre edilerek kullanılması da hayli önemli bir başlık olarak karşımızda duruyor.
Selim Batur: “Planlama ve Kontrol, İnşaat Endüstrisinde Anahtar Bir Zorunluluktur”
S4C Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Selim Batur, inşaat endüstrisinde planlama ve kontrolün önemini vurgulayarak şunları aktardı:
Planlama ve kontrolün inşaat endüstrisinde ve diğer endüstrilerde gerçekten anahtar bir zorunluluk olduğunu, son yıllarda özellikle pandemi, deprem ve plansız yapılan toplantılar da gösterdi. ERP dediğimiz kurumsal kaynak planlama yazılımları aslında bizim günlük hayatımızda cep telefonlarımızda kullandığımız uygulamaların işletmesel yansımaları. Peki biz inşaata bunu nasıl yansıtıyoruz? Sektör bu işe nasıl bakıyor? Bu çok önemli, çünkü artık olay bir ERP uygulamasını yerleştirmekten çok daha bağımsız bir hâle geldi. Biz bunu topraktan çatıya tüm parçaların belli bir plan senkronizasyonunda uygulanmasını sağlayarak bütçenin, nakit akışının ve zaman planının doğru bir şekilde yönetildiği dünya düzenine gidilmesine destek oluyoruz.
Paşa Yaşar: “Veri Cimrisi Bir Yaklaşım Kabul Edilemez”
PYDATA Yönetim Kurulu Başkanı Paşa Yaşar, Türkiye’nin inşaat sektörünün dünya liderlerinden biri olduğunu ve küresel ölçekte alkışlanacak işler yaptığını anımsatarak, sektörü yöneten yazılımın ise Almanlarla yapıldığını belirtti. “Dünyada lider olduğumuz sektörün yazılım ihtiyacını da tamamen yerli çözümlerle gidermemiz gerektiğinin farkındayız.” diyen Yaşar, günümüzde veri cimrisi bir yaklaşımın da kabul edilemeyeceğini şu ifadelerle özetledi:
ChatGPT dediğimiz yapı, bugüne kadar dünya üzerinde oluşturulan bütün veri okunarak eğitilen robotlardan oluşuyor. Bu robotlar, veri cimrisi kurumların bilgilerine ulaşamazken veriyi çok paylaşanlarla ilgili daha net yanıt verebiliyorlar. Kurumsal veriyi anonimleştirerek kullanılabilir hâle getirme konusunda çok zayıfız. Dünyada en iyi sağlık verisi toplayan ülkeyiz, keza yüz verisinde de öne çıkıyoruz. Ancak kurumsal veri konusunda da kendimizi geliştirmeli, şirketlerin özel bilgilerini gizlemek kaydıyla bu alanda daha paylaşımcı olmalıyız.
Kemal Kaplan: “İş Zekâsı Sistemleri Firmaların Rekabet Gücünü Belirliyor”
Zirvenin 2. oturumunda “Planlama ve Kontrol Süreçlerinde Veri Yönetimi İş Zekâsı Uygulamaları” başlıklı konuşması ile söz alan Kalyon Holding Planlama ve Kontrol Direktörü Kemal Kaplan, iş zekâsı uygulamalarının sektöre kazandırdığı faydaları değerlendirerek şunların altını çizdi:
Veri analitiği ve iş zekâsı kavramlarını çok sık duyuyoruz. Özellikle ‘veri’ çok önemli. Firmalar arasındaki rekabet gücünü belirleyen en önemli unsurların başında veriye sahip olunması geliyordu. Artık bu da yeterli değil. Veriden anlamlı sonuçlar çıkarabilecek ve bunları işleyebilecek iş zekâsı sistemlerine sahip olunması çok önemli.
İş zekâsı ne demek? İşletmelerin geçmişte, mevcutta ve gelecekteki verilerini işleme/değerlendirme ile ilgili stratejiler ve teknolojileri kabaca bu kapsama giriyor. Özellikle ham verinin anlamlı bilgiye dönüşmesi açısından iş zekâsı uygulamaları çok önemli bir yere sahip. Bu sayede veriler kullanılabilir hâle geliyor ve karar destek sistemleri ile de doğru kararları zamanında, en hızlı şekilde verebilme imkânı oluyor. Bu sistem sayesinde aynı zamanda kurum içinde verinin demokratikleştirilmesi sağlanıyor. Yani tüm paydaşların ortak veri ortamında bu verilere ulaşarak bunları eş zamanlı kullanabilmelerine olanak tanınıyor. Diğer yandan bu veriler aksiyona geçirilecek kararlar için öncül oluyor, son olarak da fırsat ve tehditleri algılamakta özellikle stratejik yönetimi benimseyerek bu yönetimin temelini oluşturuyorlar.
Levent Sungur: “Deprem Bölgesini Ayağa Kaldırmak, Tüm Türkiye’nin Katılması Gereken Bir Süreç”
BIM4TURKEY Planlama ve Kontrol Zirvesi II’nin “Deprem Bölgesi Yeniden Planlama ve İhya Süreci” başlıklı 3. oturumunda konuşmacı olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Başkan Yardımcısı Levent Sungur, deprem bölgesinde TOKİ’nin yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Söz konusu faaliyetlerle ilgili önemli rakamsal veriler de paylaşan Sungur’un konuşmasında, şu ifadeler öne çıktı:
Depremden etkilenen 11 ilin tamamında hayat normalleşmeye başladı ancak şu an için oralardaki görüntü, görmek istediğimizin çok uzağında. O şehirleri ayağa kaldırmak, tüm Türkiye’nin katılması gereken bir süreç. Ülkemiz deprem gerçeği ile sürekli karşı karşıya, zira topraklarımızın 3’te 2’si deprem bölgesi. Yine deprem, kendisi başlı başına bir tehlike değil ancak kurallara uyulmadan, bilimden faydalanılmadan inşa edilen binalar insanlarımızın hayatını tehdit ediyor. Tam da bu noktada TOKİ olarak ülkemizde depreme dayanıklı konut stokunu arttırmak gibi önemli bir hedefimiz bulunuyor. Depremin etkilediği 11 ilde yer alan 140 binin üzerindeki TOKİ konutundan hiçbirine zarar gelmemesi de bu hedefe bağlılığımızı gözler önüne seriyor.
Deprem sonrası kalıcı konutların yapımıyla ilgili de tecrübesi olan bir kurumuz. Art arda meydana gelen iki büyük deprem, 11 ilimizde çok ciddi bir yıkıma sebebiyet verdi. Yıkımın ardından gerçekleştirilen yeniden inşa sürecinin ihyaya dönebilmesi için de doğru bir planlama gerekiyor. Bizler TOKİ olarak şehirlerin mevcut dokusuna uyumlu şekilde yapıma odaklanarak herkesi maksimum düzeyde memnun etmeyi amaçladık. Bölgede 83 bin konutun TOKİ eliyle inşaatı başladı. Yaklaşık 10 bin konut kadar da bu hafta içerisinde inşaat sürecine geçecek konut var. Bunun devamında projesini tamamladığımız ihale süreçleri devam eden 40 bin konutumuz bulunuyor. Önümüzdeki hafta sonunda 130-140 bin mertebelerine geleceğiz. Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ eliyle inşa ettiğimiz konutlar ve köy evleriyle birlikte toplam 150 bin konuta dayanan bir sayı söz konusu.
Yezdan Kanaat: “Deprem Sonrası Geliştirilen İş Birliği, Bundan Sonrası İçin Model Olabilir”
Etkinliğin 3. oturumuna konuşmacı olarak katılım sağlayan Tahincioğlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Yezdan Kanaat ise deprem bölgesinin yeniden inşası için hem TOKİ’nin hem de GYODER’in açtığı yol ile sektörde çok büyük bir atılımın gerçekleştiğini anımsattı. 25-26 mimarlık firması derken aslında bunların çalıştığı tüm ekosistemlerin de sürece dahil olduğunu belirten Kanaat, 45 günlük bir süreçte; altyapı, zemin, yol, mimarlık, statik, mekanik, elektrik firmaları derken pek çok farklı alanın katıldığı büyük bir ekosistem oluştuğunun altını çizdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
Planlama süreçlerinde yerel kimlik çok önemsendi, şehrin dokusunu bozmayacak tasarımlara imza atıldı. Bu anlamda bölgeyle ilgili yüksek lisans ve doktora tezleri incelendi. Hem renkler hem de mimari dokularla bölgenin kültürünü yansıtmaya, tünel kalıbı da daha tercih edilebilir hâle getirecek işlemlere odaklanıldı.
Tüm bunlara ilaveten deprem sonrası yakaladığımız bu iş birliği, tüm sektör tabanına yayılmasıyla bundan sonraki süreçte yapılabilecek ortaklıklar noktasında da bir model olarak görülebilir. Umarım buradan gerçekten doğru örnek alır ve sektörümüzdeki iş birliğini geliştiririz.
Serhat Günkan: “Deprem Bölgesinde Tasarım Grubu ile Güzel Projelere İmza Attık”
“Deprem Bölgesi Yeniden Planlama ve İhya Süreci” başlıklı oturumun bir diğer konuşmacısı TOKİ İstanbul Planlama ve Projeler Dairesi Başkanı Serhat Günkan ise deprem bölgesinde yaptıkları çalışmalarla ilgili detaylar verdi. Deprem sonrasında TOKİ olarak yaklaşık 45-50 gün bölgede olduklarını ve tüm çalışmalarını oradan yürüttüklerini anımsatan Günkan, sözlerine şöyle devam etti:
Tasarım grubundaki arkadaşlarımızla deprem bölgesinde iki büyük toplantı yaparak kendilerine istediklerimizi ve TOKİ’nin nasıl çalıştığını anlattık. 50 günün ardından da çalışmalarımızı İstanbul’dan yürütmeye başladık. Arkadaşlarımız daha önce sıklıkla nitelikli konutlar üzerine çalışmışlardı ve bu noktada bizler nitelikli konutu sosyal konut ile birleştirme noktasında arkadaşlarımıza tavsiyelerde bulunduk. Bu çalışma sürecinde iki taraf da çok zorlandı. Ancak günün sonunda çok güzel projeler ortaya çıktı ve umuyorum bunlar hayata geçtiğinde yaşadığımız felaketi unutturacaktır.
Dr. Hakan İnaç: “Yapay Zekâ Teknolojileri İnşaat ve Ulaştırmada da Hayatımıza Girecek”
Zirvenin 4. oturumunun ilk konuşmacısı olan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Yatırım Yönetimi ve Kontrol Daire Başkanı Dr. Hakan İnaç, “Dijitalleşme ve Teknoloji” temalı konuşmasında şunları aktardı:
Hepimizin bildiği dijital bir yolculuğun aşamasındayız. Bu yolculuk dün vardı, bugün devam ediyor, gelecekte de yeniliklerle devam edip varlığını sürdürecek. Yine hepimizin duyduğu Endüstri 4.0 kavramı var biliyorsunuz. Endüstri 4.0 bize ne getirdi? Önümüzde gördüğümüz siber fiziksel sistemleri artık hayatımızın bir parçası olarak görmeye başladık. Bu dönemde gerçek zamanlı hareketlilik verileri kullanılmaya başlandı ve biz bugün bunu hayatımızın bir parçası olarak yaşıyoruz.
Şimdi birlikte çalışma kültürü ve ortak bir ağ üzerinden çalışmanın önemi de bizim yaşadığımız dönem bulut teknolojileri ile hayatımıza girdi ve biz artık yapay zekâ teknolojili başka bir çalışma sistemini hayal etmeye başladık. İnsanların ihtiyaçlarına cevap veren teknolojilerin, yapay zekâ teknolojileri ile birlikte inşaat ve ulaştırmada da önümüzdeki dönemde hayatımıza gireceğini tahmin ediyoruz.
Sinan Alemdar: “Dataları Standartlaştırmadan Dijitalleştiremeyiz”
Oturumun bir diğer konuşmacısı olan EMAY Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik Genel Müdür Yardımcısı Sinan Alemdar, “Bilgi Yönetiminde Dijitalleşme” başlıklı konuşmasında verileri dijitalleştirmeden önce standartlaştırmanın önemi hakkında şunları aktardı:
Dijitalleşmedeki konularda BIM’in yanında doküman yönetim sistemi ve ortak veri ortamının ana rol oynadığını hepimiz biliyoruz. Buradan hareketlenmek lazım. Aksi takdirde bağlayıcı düğüm noktası oluşmuyor. Teknolojiyi uygulayabildiğimiz birçok alan var ama bunun temelinde ortak veri ortamı yatıyor. Bunun farkında olmalıyız. Her bir sektörün kendine özgü dinamikleri var. Onlardan gelen dataların kendi geleneksel biçimleri var. Bunları standartlaştırmadan dijitalleştirmek çok kolay değil. Mutlaka önce standartlaştırmalıyız ki ondan sonra bunları toparlayıp anlamlı hâle getirelim.
M. Akif İbrahimoğlu: “Dijitalleşme Konusunda Türk Firmaları Yetenekli”
Etkinliğin, “Dijitalleşme ve Teknoloji” başlıklı son oturumunda konuşmacı olan Nika Proje Yönetim Danışmanlığı Kurucusu M. Akif İbrahimoğlu, inşaat sektöründeki dijjitalleşme konusunda Türk firmalarının çok yetenekli olduğunu belirtti. Özellikle programları kullanma konusunda yerli şirketlerin çok becerikli olduğunun altını çizen İbrahimoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
Avrupa ve Orta Doğu’dan program kullanımı konusunda sürekli olumlu yorumlar alıyoruz. Prosedür ve standartlaşma açısından biraz sıkıntılarımız olsa da Türk firmaları inşaat sektöründe dijitalleşme konusunda iyi bir seviyede.
Öte yandan sektördeki uygulamaların artık planlama raporlarıyla entegre olması gerekiyor. Geleneksel yöntemlerin gündemden kalkması lazım. Planlama konusunda ilerleyen arkadaşların artık 4 boyutta daha ileri seviyede bu konuları uygulaması elzem. Artık Excel’leri bırakıp tablet ve bulut teknolojisinde kendilerini geliştirmeleri kaçınılmaz bir durum.
Hamit Uğraş: “Türk Firmalarının Yurt Dışı Projelerinde Dijital Uygulamalar Daha Yaygın”
4. oturumun bir diğer konuşmacısı FND Ülke Müdürü Hamit Uğraş ise dijitalleşme konusunda Türkiye’nin; özellikle Avrupa ve ABD’den biraz geride bulunduğunu ancak genel anlamda iyi bir seviyede olduğunu ifade etti. Özellikle son yıllarda kamu, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları sayesinde dijitalleşmenin ülkemizde çok ciddi bir ivme kazandığının altını çizen Uğraş; konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
Türk firmalarının yurt dışındaki projelerinde BIM ve dijitalleşme uygulamalarını sıklıkla kullandığını gözlemlerken yurt içindeki projelerinde bu sıklığa rastlayamadığımı belirtmek isterim. Bunun sebebi ise söz konusu uygulamalarla ilgili şartnamenin ve yönetici zorlamasının olmaması. Dolayısıyla bu konuya da önem verilirse dijitalleşme konusunun daha hızlı ilerleyeceğini öngörüyorum.
Nesrin Akın Öztabak: “Sektörün Bir Şekilde Ayakta Kalabilmesi, Gelişime Engel Oluyor”
Konuşmasının başında “Her gün inşaat sektörünün nasıl hâlâ ayakta kalabildiğine şaşırıyorum.” diyen BIMCRONE Kurucu Ortağı Nesrin Akın Öztabak, söz konusu alanın her şeye rağmen bir şekilde ayakta kalabilme özelliğinin; gelişimi etkileyen en kötü noktalardan biri olduğunu ileri sürerek sözlerini şöyle devam ettirdi:
Dijitalleşmeye ihtiyaç duymadan yaşayabileceğimizi zannediyoruz. Hâlbuki geleneksel yöntemlerle kârlarımız düşüyor, evlerimiz yıkılıyor, yaptığımız işlerde zarar ediyoruz. Bence inşaat projelerinin dijitalleşme seviyesi oldukça düşük. Dijitalleşmeyi sektörün kendisi için değil şartname ve zorunluluklar için yapıyoruz ve bu yüzden asıl faydayı kaçırıyoruz.
Bizler BIM ile yapının tüm bilgilerinin bir arada bulunduğu bir senaryodan bahsediyoruz. Sahada çalışacak taşeron da kullanılacak malzeme de BIM’in konusu. BIM ile temel amacımız, fiziksel anlamda var olan bir yapının dijitalde takip edilebilecek bir versiyonunun oluşturulması. Kaynaklarımızı daha efektif kullanabilmek adına bu planlamayı yapıyoruz. Özetle BIM ile planlama iç içe geçmiş durumda.
Hüseyin Fatih Aktaş: “Alışılagelmiş İş Yapma Biçimlerini Değiştirmek Çok Zor”
Etkinliğin son oturumunun moderatörlük görevini üstlenen Optimal PMO Altyapı, Çevre ve Enerji Projeleri Direktörü Hüseyin Fatih Aktaş; dijitalleşmenin inşaat sektöründe ciddi fayda ürettiğini, ancak alışılagelmiş iş yapma biçimlerini değiştirmenin de inanılmaz zor bir durum olduğunu söyledi.
Aktaş’ın konuşmasında şu ifadeler öne çıktı:
İnşaat sektöründeki dijitalleşmeyi arttırmak için regülasyonlar birinci şart olarak öne çıkıyor. Bir diğer şart ise gerçekten bu işin arkasında duracak bir yönetime sahip olunması. Biz BIM4TURKEY olarak da bu konunun devlet seviyesinde bir noktaya gelebilmesi için T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile çok yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Devlet seviyesinde işleri sevk ve idare etmek açıkçası çok kolay bir durum değil. Kamunun refleksi oradaki değişimlerin maliyetine göre olmak durumunda ve bu anormal bir durum da değil. Altlığı oluşturmadan birden değişime gitmeyi ise kamunun almaması gereken bir aksiyon olarak görüyorum. Bizler sürekli bununla ilgili altyapıyı oluşturmayı sürdürüyoruz ve kamu iş birliğiyle inşaat sektöründe dijitalleşme konusunda adım adım ilerliyoruz.