İçindekiler
Ülkemizin Turizm Sınıflandırmalarına Konusunda Yaptığı Çalışmalar Nelerdir?
Bir mimari konsept, kentleşme, turizm gelişim planlaması vb. her şey, planlama dahiline alınmalıdır. Bu planlamalar yapılırken turizm, genel olarak şu alt başlıklara ayrılır;
-
- Dinlenme ve eğlence turizmi (Paris Disneyland, İstanbul Minyatürk vb.),
- Kültür ve doğa turizmi (Kapadokya tarihi ve Peribacaları’nın da bulunduğu doğal güzellikler, Kars Ani harabeleri, Urfa’da bulunan Göbeklitepe’de 13 bin yıl önceki mimari ve arkeolojik eserler, dağ turizmi kapsamında Uludağ, Palandöken, Kartalkaya kayak merkezleri),
- Politik turizm (Nato, Birleşmişmiş Milletler, G20 Zirveleri toplantıları için oluşan turizm faaliyetleri),
- Sosyal turizm (düğün, seminer, sivil toplum örgütleri faaliyetleri için oluşturulan turizm hareketliliği),
- Gençlik turizmi (gençlerin spor ve eğlence faaliyetleri),
- İşçi turizmi (işçilerin örgütsel çalışmaları için yaptıkları dayanışma faaliyetleri vb.)
- Dini turizm (her dinin kendi ibadeti için gerçekleştirdiği ziyaretlerden oluşan turizm faaliyetleri)
Öncelikle bir ülkede turizmden fayda sağlamak için fiziksel ve sosyal mirasla değerli olduğu tespit edilen alanlar koruma altına alınır. Dünyadaki gelişmiş ülkeler ve yaklaşımlar bu anlamda incelenerek en doğru gelişim planları hazırlanır.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinin (savaş döneminde kent dokuları yok olsa bile) özgün kent dokuları belgelerle ortaya çıkarılmış, aynı şekilde kentlerdeki tarihi eserler özenle restore edilmiş, savaşların korkunç yüzü günümüze ulaşmadığı gibi bu kentler turizmden bu yaklaşımlarıyla ülke ekonomilerine büyük katkı sağlamışlardır.
Gelişme planları düzenlenirken öncelikle gelişme hedefleri belirlenir. Bu hedeflere göre bir fizibilite çıkarılır. Fizibiliteye göre hedeflenen turizm hedefi ve yapı gruplarının, alt ve üstyapı ihtiyaçlarına göre (su, kanalizasyon, sağlık ve itfaiye gibi acil durum ihtiyaçları) ayrıştırılarak (en ekonomik, uygun konum ve şartlarda turizmden elde edilecek gelirlerin) yerel halkın da faydalanması amacıyla turizmin gelişmesine katkı sağlayan fonksiyonlarla ortaya çıkarılması ve yerleştirilmesi sağlanır.
Turizm Bakanlığı’nın 1982’de hazırladığı Turizm Teşvik Kanunu’nun ikinci maddesi, “Turizm hizmeti ile bu hizmetin gereği turizm bölgeleri, turizm alanları ve turizm merkezlerinin tespiti ile geliştirmelerinin, turizm yatırımlarının teşvik edilmesine ve düzenlemesine ilişkin” hükümleri kapsamaktadır.
Turizm Gelişim Alanlarının Doğru Planlama Adımları
Turizm gelişme alanlarının planlanması hem sürdürülebilirlik hem de bölgesel kalkınma açısından büyük önem taşır. Bu alanların nasıl olması gerektiğiyle ilgili genel kriterler şu şekilde sıralanabilir:
Sürdürülebilirlik İlkelerine Uygunluk
- Doğal Çevrenin Korunması: Bölgenin ekosistemine zarar vermeden, biyolojik çeşitliliği ve doğal güzellikleri koruyarak planlama yapılmalıdır.
- Yerel Kültür ve Değerlerin Korunması: Yerel halkın yaşam tarzına ve kültürel mirasına zarar verilmeden turizm altyapısı oluşturulmalıdır.
Aslında geleneksel mimari yapılarımızın tüm unsurları batıda ilham kaynağı olmuş, Anadolu’da yetişen ustaların bu kadim bilgileri batıya taşıması da Avrupa medeniyetinin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Bunu Atatürk’ün, Türk tarihi ve kültürüne dair yaptığı derin araştırmalar ile ortaya çıkardığı bilinmektedir (Göbeklitepe’de çıkan kalıntılar tüm tarihi kalıpları çürütmüş, Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu durumda “gerçek tarihin” bilinçli olarak farklı anlatıldığı ifade edilebilir). Atatürk’ün Türk ordusuna son mesajı; “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan Kahraman Türk ordusu” diye başlamaktadır.
- Yenilenebilir Enerji Kullanımı: Turizm tesislerinde güneş, rüzgar veya diğer yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilmelidir.
Altyapı ve Ulaşım
- Erişilebilirlik: Geliştirme alanları; kara, deniz, hava veya demiryolu gibi çeşitli ulaşım yollarına kolay erişim sunmalıdır. Yakın zamanda yangın haberiyle gündeme gelen Grand Kartalkaya Oteli’nin itfaiye merkezine yaklaşık 50 km uzakta olması, vefat eden vatandaşlarımızın sayısını artırmıştır.
- Modern ve Çevre Dostu Altyapı: Atık yönetimi, su temini, kanalizasyon gibi altyapı sistemleri çevre dostu ve modern teknolojilere dayalı olmalıdır.
Doğal ve Kültürel Çekiciliklerin Ön Plana Çıkartılması
- Bölgenin özgün doğal güzellikleri (dağlar, göller, plajlar) ve tarihi / kültürel değerleri (antik kentler, müzeler, yerel gelenekler) korunmalı ve tanıtılmalıdır. Kartalkaya Oteli’ni dağların tepe noktalarında konumlandırmak da doğru değildir. Ebat olarak oldukça büyük olan bu otel, dağ siluetini bozan bir ebatta ve konumda yapılmıştır.
- Ekoturizm, kültür turizmi ve macera turizmi gibi niş turizm türlerine uygun alanlar oluşturulmalıdır.
Yerel Ekonomiye Katkı
- Yerel halkın iş gücüne katılımı teşvik edilmeli ve gelir elde etmesi sağlanmalıdır.
- Yerel ürünlerin (el sanatları, yemekler, tarım ürünleri vb.) turizmde kullanılması teşvik edilmelidir.
Planlama ve Yönetim
Zonlama (Bölgeleme): Turizm faaliyetleri için ayrılan alanlar (konaklama, eğlence, doğa turizmi vb.) iyi bir şekilde planlanmalı ve diğer alanlarla dengeli bir ilişki içinde olmalıdır. İtfaiye ve sağlık birimleri de otellerin şehir merkezinden oldukça uzak olması nedeniyle düşünülmemiştir.
- Turizm Kapasitesi: Alanların taşıma kapasitesi belirlenmeli ve aşırı yoğunluk önlenmelidir. Dağ otellerinde çok zirvede yapılaşmalara müsaade edilmemelidir. İklim koşullarının sertleşmesiyle turizm faaliyetleri için artan fonksiyonların hareketliliğinin de (araç trafiği, insan yoğunluğunun artmasıyla oluşan titreşimler vb.) çığ felaketlerini tetikleyebileceği bilinmelidir. O nedenle, bu oteller dağ eteklerinde küçük birimler hâlinde tasarlanmalıdır.
Eğitim ve Bilinçlendirme
- Hem yerel halk hem de turistler sürdürülebilir turizm hakkında bilinçlendirilmelidir. Ülkemizde öncelikle turistik bölgelerde bu eğitim yerel halka mutlaka verilmelidir.
- Turizm çalışanlarına sürekli eğitim verilerek kaliteli hizmet sunumu sağlanmalıdır.
İnovasyon ve Teknoloji Kullanımı
- Dijital teknolojiler (akıllı şehir uygulamaları, sanal turlar vb.) turizm geliştirme alanlarında kullanılmalıdır.
- Çevrimiçi rezervasyon sistemleri ve bilgi platformları entegre edilmelidir.
Çok Yönlü Turizm Alanları
- Sadece yaz veya kış turizmine değil, dört mevsim turizme uygun faaliyetlerin geliştirildiği alanlar oluşturulmalıdır.
- Sağlık turizmi, spor turizmi gibi alternatif turizm türleri için altyapı sağlanmalıdır. Yangın felaketi Kartalkaya’nın konumu itibarıyla alt ve üstyapının düşünülmediği, yapının fiziksel ve fonksiyonel ihtiyaçlara cevap veremediği gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu ilkeler doğrultusunda tasarlanan turizm gelişme alanları hem ekonomik kalkınmaya hem de çevresel ve kültürel korumaya katkı sağlayacaktır.
Ülkemizde bu amaçla oluşturulan kuruluşları şöyle sıralayabiliriz:
1- Turizm Planlama Teşkilatı: 1961 de kurulmuş ancak 2011 yılında lağvedilmiş yerine Kalkınma Bakanlığı kurulmuştur.
2- Devlet Planlama Teşkilatları: Ülkenin ekonomik, mali ve sosyal yapısına uygun plan ve programları hazırlar. Ayrıca yabancı sermaye katılımlı yatırımlarla ilgili yönetmelikleri düzenleme ve uygulanacak teşvikler hakkında karar vermeye yetkilendirilmiştir. Günümüzde Kalkınma Bakanlığı olarak devam etmektedir.
3- Seyahat Acentaları (eski TÜRSAB’ın yerine Turizm Geliştirme Ajansı): Kâr amacıyla çalışan ticari kurumlar olup turistlere; ulaşım, konaklama, gezi, spor ve eğlence olanakları sağlar ve onlara turizm ile ilgili bilgiler verirler. Turizm sektörüne, dolayısıyla ödemeler dengesine katkıda bulunmaktadırlar.
Kartalkaya Oteli Yangınında Kayıpları Artıran Mimari Hatalar
Son yıllarda değişen iklim ve coğrafi yapıdan dolayı ülkemizde deprem ve sel felaketleri yaşanmaktadır. Bunun yanında master planında yer almayan, (yer alsa bile bilimsel verileri yok sayarak sonradan hızlıca ortaya konulan) planlarla ülkemizde bir takım bilinçsiz yapılaşmalara izin verilmiştir. Bunu sonucu ortaya çıkan felaketler ülkemizde ciddi kayıplara yol açmaktadır. Ülkemizde bu aykırı planlar son 10 yıla kadar ciddiyetle ele almaktaydı ancak günümüzde bunlar tüm tepkilere rağmen yapılmakta.
Uygulamaya konan aykırı planlar; korunmayan tarihi ve doğal güzellikler (2863 No’lu Koruma Kanunları’na aykırı olarak Kapadokya Peribacası çevrelerine yeni yapılaşma izinleri verilmesi, Antik kent izlerinin çevresine büyük otellerin yapılması, ırmak yönünün bile bu dev otellere göre değiştirilmesi çok trajiktir) milli menfaatlerimizi gözetmeyen ve halkımızın vicdanını da yok sayan tutumlara yol açmaktadır. Bu olumsuz tutum aynı zamanda turizm kalitesinin düşmesi nedeniyle ciddi gelir kaybına da yol açacaktır.
Toplumun sosyokültürel yaşamına sahip çıkılmadan yapılan müdahalelerin yönetimlerin faydasına olması mümkün değildir. Bu milletin efendisi, geçmişte büyük çoğunluğu köylü olan yerel halktır. Anadolu halkı, Anadolu’yu öyle güzel işlemiştir ki, dünya medeniyetlerinin en derin bilgileri bu topraklardan çıkmıştır. Ancak ne yazık ki mimari ve kültürel alanlarda da aynı hızla yanlış yapılaşmalara izin verilmektedir. Geleneksel mimari yapılar (üstelik turistik bölgelerde) yok edilerek yerine dev oteller yapılmasına müsaade edilmektedir. Peki konumuza dönecek olursak Grand Kartalkaya Oteli mimari anlamda hangi eksiklere sahipti?
Sosyal medya araçlığıyla gözlemleyebildiğim kadarıyla Grand Kartalkaya Oteli’nde yapılan eksikleri şöyle sıralayabilirim:
- Kartalkaya’da dağ turizmi kapsamındaki bu ve benzeri otellerin yanması, yıkılması gibi tahribatlara neden olan en büyük yanlış; uygun fizibilite çalışmasıyla turizm hedeflerinin belirlenememesidir. Bunun yanında binanın, gelişme alanlarının tespiti ile planlamalarının, alt ve üst yapısının fonksiyonel ihtiyaçlarının doğru hesaplanarak makro planlarda öngörülmeden yapılması olarak açıklanabilir.
- Eksiklerden bir diğeri turizmin sağlıklı gelişmesi için titizlikle oluşturulan, çevresel değerlerin korunarak kullanılmasına yönelik oluşturulan kanunlara uyulmamasıdır. Bu amaçla yapılara, mimari tasarım ve yönetmelik (yangın, deprem vs.) kriterlerine bakmadan, denetlenmeden hızlıca müsaade edilmesidir.
- Otel mimarisinin ve konumunun yanlış olması nedeniyle, böylesine devasa yapıda hızla ilerleyen yangını, odalarda söndürme cihazları, tavanda yangın dedektörü veya springlerle kesmek can kaybı sayısını azaltabilir ancak radikal bir çözüm sağlamayabilir.
Kartalkaya Oteli Yangını Neden Çok Hızlı Yayıldı?
Yangının otel çevresini hızla sarmasının en büyük nedenleri;
- Otel çatısıyla bütünleşen yalıtım malzemeleri ve çatının bittiği kota restoranın yerleştirilmesi. (Genel olarak eğimi yüksek tutulan dağ oteli çatılarının ve çatılı dev bloğun oldukça büyük tasarlanması, bu çatı – restoran mekânlarının kavuşmasına ve adeta ateş çemberine dönüşmesine neden olmuştur.
- Muhtemelen (yapılıp yapılmadığından emin değilim) mantolama için kullanılan ısı poliüretan vb. gibi yanıcı köpük malzemelerin kullanılması da yangının hızlanmasında etkili olmuştur. Ayrıca sıva üzerine yerleştirilen ahşap kaplama malzemeleri bu yangının hızının daha da artmasına yol açmıştır. Yangın merdiveni olsa bile ulaşım güçlüğü ve merdiven çevresindeki ahşap kaplama malzemelerin alev alması da yangın tahliye sisteminin sağlıklı kullanılmasına engel olmuştur.
- Kartalkaya Oteli’nde, sırf estetik görünsün diye ahşap kaplama malzemeleri gibi yanıcı yapı elemanlarının kullanılması kaçış imkânlarını da oldukça zorlaştırmıştır. Sonuç olarak; yangın merdiveninin yetersiz olduğu bildirilmekte ancak yeterli olsa da merdivene ulaşmak, ulaşılsa bile duman etkisinden kurtulmak kolay olmayabilirdi. Bana göre; yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı bu yangın felaketi, büyük bir ivmeyle ateş topuna dönüşmüştür.
- Yapının iç mimari ve peyzaj tasarımları; yangın, deprem, sel, çığ gibi afetler göz önüne alınarak oluşturulmalıdır (dekorasyon malzemelerinin ve yatak örtüsü, perde, çarşaf vb. gibi odalarda yer alan malzemelerin yanıcı maddelerden oluşmaması sağlanmalıdır). Bahçede kullanılan bitki örtülerinin de yapı çevresinin uzağına yerleştirilmesi sağlanabilir.
- Araçların benzin gibi yanıcı maddeleri bulundurmasından dolayı otel otoparklarının da otelin uzağında tasarlanması bu anlamda oldukça önemlidir.
- Geniş yapılardaki dilatasyon derzlerinin bu yapıda yer almaması da eksikler arasındadır. Bu dev yapı kütlesinin çatı yüzeyi (büyük olmasından dolayı) dev bir bağlayıcı örtü vazifesi görmüştür. Bu anlamda yapı tasarımında bu büyük kütleler, yangın ve depremde büyük hasar riskini arttırmaktadır. Dilatasyon derzleri 40m’yi aşmayacak şekilde oluşturulmalıdır. Bu konuya hem TBDY 2018 hem TS 500 hem de Beton İşleri Teknik Şartnamesinde değinilmiştir. Dilatasyon derzleri, binalar arasında temelden çatıya kadar bırakılan min. 3 cm’de başlayan boşluklardır. Bu boşluklar yapı birimi uzunluklarının 30 ile 40 m arasında koparılarak, 6m’ye kadar 3cm, 3 m’de bir ise 1’er cm eklenerek bırakılan yapı yarıklarıdır. Bu dilatasyonların döşemeye ve duvara gelen kısımları hazır yanmaz metal malzemelerle kapatılır. Ayrık nizamlı yapılarda, zemin hareketleri ve yapı plan şekli olmak üzere iki ana nedenle dilatasyon derzi yapılmalıdır.
Dilatasyon Derzleri ve Özellikleri
Binalarda uygulanan derzler; oturma ve genleşme, deprem, titreşim ve hareket derzlerini içerir.
- Genleşme Derzi: Genleşme; ısı etkisi ile bir cismin hacim olarak büyümesidir. Yapı elemanlarında yaz, kış, gece ve gündüz yaşanan sıcaklık farklılıklarından dolayı genleşmeler meydana gelir. Genleşme derzi ise yapı elemanlarının genleşme, kısalma, sünme, oturma gibi hareketlerini absorbe edecek şekilde tasarlanmış blok ve bloklar arasına bırakılan aralıktır. Bu derz ile özellikle yangın anlarında meydana gelecek büyük sıcaklık farklılıklarından dolayı oluşacak yapı hasarlarının da azaltılması sağlanır.
- Oturma Derzi: Özellikle geniş alana yayılmış ayrık nizamdaki yapı veya bitişik nizamdaki komşu yapıların zeminleri eşit özellik göstermezler. Zemin kendi içerisinde; dane özellikleri (şekli, boyutu, birim hacim ağırlığı, özgül yüzeyi, mineralojik karakteri vb.), bünye özellikleri (su muhtevası, porozitesi, doygunluk derecesi, relatif sıklığı, hassaslık derecesi, kıvamı vb.) gibi özelliklerde homojen bir dağılım göstermez. Aynı zamanda yapı da zemine eşit yüklerde dağılmaz. Bu nedenlerle zeminde oluşabilecek farklı oturma ve dönmelerin yapıya zarar vermesini önlemek veya azaltmak için yapıda tasarlanan aralıklara oturma derzi denir.
- Hareket Derzi: Yapının belirli bir bölümünde, yoğun titreşim meydana getiren çeşitli (iş makineleri gibi) statik hareketli ve dinamik kuvvetlerden oluşabilecek deformasyonların diğer yapı elamanlarını etkilememesi için bunları bölgesel alanda tutmak üzere bırakılan aralıklara hareket derzi denir. Hareket derzini köprü üzerlerinde sık bir şekilde görürüz. Amaç yapının bir kısmında meydana gelen hareketlenmenin yapının tamamını etkilemesinin önüne geçmek ve köprü ayaklarının fazla zorlanmasını gidermektir.
- Deprem Derzi: Deprem esnasında yapının kendi içinde ve güvenli bir şekilde salınım yapmasına olanak vermek için bırakılan aralıklara deprem derzi denir. Örnek olarak L formundaki bir yapıyı yatay ve dikey dikdörtgen parçalara bölerek, deprem esnasında iki parçanın da özgürce hareket etmesi sağlanmalıdır. İşte bunu sağlamak için de yapının kesişim bölgesine deprem derzi tasarlanmalıdır.
Kartalkaya Yangını ve Benzer Felaketlerin Tekrarlanmaması İçin Neler Yapılmalı?
Zemin hareketleri homojen değildir. Yani zemin, tüm alanda eşit özellikler göstermez. İlave olarak yapı yükleri de zemine eşit şekilde dağılmaz. Bu faktörlerle zeminin farklı bölümlerinde farklı oturma ve dönmeler meydana gelebilir. Bu zemin hareketleri de yapıya zarar verir. Bu zararı ne kadar minimum alanda tutabilirsek yapıda oluşacak hasarı o kadar minimize etmiş oluruz. Bu nedenle uzun yapılar dilatasyon derzi ile bloklara ayrılmalıdır. Kartalkaya Grand Otel’de sırf bu nedenle kütlesel yapının hafifletilmesi gerekirdi. Çünkü Bolu’da da deprem riski vardır.
Geçmiş yıllarda Bolu – Düzce depreminin felakete dönüşme nedenlerinden biri de yapı bloklarının büyük tasarlanmasıdır. Kartalkaya Grand Otel’in oturduğu arazinin de eğimli olması ve bütün olarak çalıştırılması bu riske davet çıkarıyor (fotoğraflardan anlaşıldığı üzere çatısının kavradığı blok, yaklaşık 50 m civarı boy 16 m civarı enden oluşan dev kütlesiyle bir bütün olarak eğimli araziye oturtulmuştur). Ayrıca Bolu’nun sert iklim koşulları nedeniyle de bu eğimli arazinin zemin yapısına uygunluğu ve yukarıdan gelen yüklere karşı doğru temele sahip olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Bu mimari ve statik tasarımdaki eksiklikler nedeniyle otelin sadece yangın değil, deprem, çığ gibi doğal afetlerden etkilenmesi ve sonucunda yüksek sayıda can kayıplarına ulaşılması yüksek ihtimal olarak karşımızda duruyor. Yapı, yönetmeliklere ve çevreye uyumlu hâle gelmesi için (çıplak gözle algıladığım kadarıyla) en az 5 parçaya ayrılarak tasarlanmalıydı.
Ülkenin savaş sırasında verdiği kayıplardan daha büyük olan kayıp, milli benlik ve menfaatlerimizdir. Bu durumu vatanseverlik paydasıyla büyük bir dayanışma sağlayarak gidermeli, ortak çözüm arayışına gitmeliyiz.
Öncelikle aşağıda açıklamaya çalıştığım önlemlerle bu sorunlar azaltılabilir;
- Uzman, tecrübeli, dürüst kadrolarla, turizm hedefleri belirlenmelidir. Bu makro planlar iyi bir fizibilite sonrasında yapılmalıdır. Turistik tesis alanları alt ve üst yapı verilerine göre doğru konumlara yerleştirilmelidir. Böylece buralar afet durumlarında en uygun ve ekonomik müdahale koşullarına göre planlanabilir. Dağın tepe noktalarından birinde, şehir merkezinden uzakta, üstelik oldukça eğimli bir araziye dev bir yapının yerleştirilmesi silueti bozan fiziksel bir yaklaşım olduğu kadar, afet durumunda da acil müdahale imkânını zorlaştırmaktadır. Bu dağ otellerinin mümkün olduğu kadar, dağ eteklerine yerleştirilmesi tercih edilmelidir. Profesyonel kayakçılar için teleferikle zirveye ulaşım sağlanabilir.
- Mimari tasarımların doğru olması gerekmektedir. Yapının çeşitli yerlerinde (döşeme, duvar, çatı vb.) kullanılan yalıtım malzemeleri (ısı, ses, su yalıtımı gibi) yanıcı maddelerden oluştuğundan yapıyı bu unsurları gözeterek şekillendirmek gerekiyor. Dağ otellerinde bu yalıtım malzemelerinin (çok fazla kar yağışı olması nedeniyle normal çatı eğimine kıyasla) fazla eğimli olan çatılarda kullanıldığı bilinmektedir. Yapı bu felaketlere karşı, dekorasyon ve peyzaj unsurları, yangın merdivenleri, dilatasyon derz şartlarına göre tasarlanmalıdır. Bu gibi oda sayısının çok olduğu tesislerde restoran kısmı otellerin zemin ya da zemine yakın bodrum katlarında yer almalıdır. Restoranlar bu alanlarda bulunmalı, mutfak bölümleri de servis yoluna yakın konumda ve ayrıca ana oda birimlerinden koparılarak tasarlanmalıdır.
Grand Kartalkaya otelinde zaten ateş çemberi sayılabilecek dev yapı bloğu çatısının odaların büyük bir bölümünü kanatları altına alması, üstüne restoranın da bu kütlenin orta kısmına yerleştirilmesi bu ateş çemberinin tamamlanmasına yol açmıştır ne yazık ki. Mutfakların yangınlar için potansiyel bir tehlike oluşturabileceği bilinmektedir. Çatıdaki yanıcı maddelere de sıçrayan yangın bu şekilde ivme kazanmıştır.
Ülkemizde benzer bir soruna farklı bir örnek, Kapadokya Peribacası çevresinde maalesef dev yapılara izin verilmesidir. Oysa yaklaşık 10 yıl öncesinde kadar, 2863 no’lu Kanun’da Peribacaları ve çevresinin Kapadokya’da önemle korunması gerektiği vurgulanmış, Peribacaları ve çevresinde yapılaşmalara izin verilmemişti. Maalesef bu dev inşaatların temeli açılırken oluşturulan titreşimler bile Peribacaları’nın ve kaya oyma mekânların organik kaya kabuğu ile mevcut yivlerinin hareketine geçmesine, bu güzelliklerin yok olmasına neden olmaktadır.
Milyon yıl öncesi oluşmuş, yüzyıllardır ayakta duran Peribacaları’nın, bu doğal güzelliğe son derece uyumlu geleneksel Anadolu evleri mütevazılığının ve tarihi geçmişimizin bu şekilde korunması mümkün değildir. Geçmişte, Göreme Vadisi’nde yer alan Arnavut kaldırımlı yolun tur otobüslerinin bölgeye çok sık gelmesiyle titreşmesinden dolayı oluşturduğu rezonans etkisinin bile peribacaları ve tarihi kaya yerleşimlere zarar verdiği tespitleri yapılmışken ayrıca Göreme Vadisi’nin arka sırtından daha geniş ve üstelik doğal dokusuna uymayan asfalt yola müsaade edilmiştir. Ayrıca büyük ses düzenlemelerinin oluşturduğu festivaller ve dünyaca ünlü kulüplerin partilerine de vadilerin ortasında müsaade edilmiştir. Son yıllarda “Peribacası kendiliğinden uçtu, şiddetli yağmur etkisiyle yıkıldı” haberlerinin aslında doğru olmadığı, görünmeyen hasarların oda yapılmak için açıldığı, hatta dev kesici araçların bu alanlara getirildiği yerli halk tarafından gözlemlenmektedir.
- Denetleme mekanizmaları adil ve doğru kurgulanmalıdır. Grand Kartalkaya Otel’i bir simge oldu. Oysa Türkiye’nin her yerinde öyle güzel değerlerimiz öyle bir kasıtla yok ediliyor ki bunun farkına varmalı ve insanlarımıza barınak amaçlı yapılan bu yapıların, yanlış bilgilerden dolayı mezara dönüşmesine izin vermemeliyiz.
Ülkemizde deprem ve selden sonra yangın gibi diğer afetlerin de düşünülerek uzman kadrolara yer verilmemesi yanında yapılan ihmaller, fiziksel ve sosyal çevre değerlerimizin hızla yitirilmesine yol açmaktadır. Bu konuda yöneticilerimizin gereğini yapacağını ümidiyle, çocuklarımıza güzel bir ülke bırakmak hepimizin arzusu olmalıdır.