İçindekiler
Alkaş & Han Spaces Yönetim Kurulu Başkanı Avi Alkaş ile perakende sektörüne kazandırdıkları ilklere, sektörün geleceğine dair öngörülerine ve başarılı bir kariyer için genç profesyonellere tavsiyelerine dair konuştuk.
“Şimdilerde yeni kurgulanacak olan alışveriş merkezlerinde değerlerin daha ön plana çıkacağını söylemek mümkün.” diyen Alkaş, çevreye karşı duyarsız olan markalardan alışveriş yapmayacak bir yeni jenerasyonun geldiğini ve tüketicilerin bu konuda bilinçlendiğini ifade ediyor.
Perakende Sektörüne Kazandırılan İlkler
Alışveriş merkezi konsept geliştirme, kiralama ve yönetim alanlarındaki köklü deneyiminize dayanarak sektöre kazandırdığınız ilklerden bahseder misiniz?
Bizim işimiz insanlar için insanlarla çalışarak mutlu mekânlar kurgulamak olduğu için yaptığımız işlerde zihin payını ön plana alıp, hizmet verdiğimiz, çalıştığımız alışveriş merkezlerimizin öncelikle ziyaretçinin aklına gelmesini sağlayacak kurgulamayı yaptıktan sonra, onu içeride en uzun süreyle tutabileceğimiz karmaları sağlamaya dikkat ettik bugüne kadar.
Dolayısıyla o zaman payını aldığınız takdirde cüzdan payı çoğalıyor. Tabi tekrar tekrar gelmelerini de sağlamak için gönül payını düşünüp kalbinin bize akmasını sağlamaya çalışıyoruz projelerimizde. Bunun için de yerine ve kapsama alanının özelliklerine göre kurgu yapıyoruz.
Bizim işimizin en güzel ve sanatsal tarafı şu; her yere aynı formülü uygulayamıyorsunuz. Burada her derde deva aspirinimiz yok. O bölgenin, o şehrin, o alışveriş merkezinin yapısının el verdiği şekillerle mağaza karması kurgulamamız gerekiyor.
Lokasyon bizim için en önemli özellik. Konum iyi olacak. Konumu iyiyse oranın mutlaka iyi bir mağaza karması ve kurguyla gelişmesini sağladıktan sonra yönetilmesi çok önem kazanıyor. Bunu yaparken geçmişe dönüp baktığım zaman mesela Zorlu, İstinye Park, Vadistanbul ve Emaar Square ile yaptığımız gibi caddeleşen alışveriş merkezi ve alışveriş merkezi gibi yönetilen caddeler konusundaki örneği de Abdi İpekçi olarak vermek isterim.
Bu oluşumları sağlarken de İstinye Park’ta yaptığımız gibi İstanbul’un üç alışveriş caddesini bir proje içinde birleştirmeye çalışmıştık. Bir tarafı Abdi İpekçi ve Nişantaşı gibi kurgularken orta alanı İstiklal Caddesi kurgusunda oluşturduk, sağ tarafını da Bağdat Caddesi kurgusunda geliştirdik. Bir taraftan açık alanın çok fazla uluslararası mağazadan oluştuğunu görünce Türk olgusu kuvvetli ve yerel özellikli bir İstinye Pazarı örneğine gitmeye çalıştık. İstanbul’un üç alışveriş caddesini birleştirdiğimiz İstinye Park’tan sonra Zorlu’yu kurgularken İstanbul’un üç semtini bir araya getirdiğimiz bir Zorlu grubu söz konusu oldu. Nişantaşı’nın butikleri ve lüks mağazalarıyla Bebek’in kafelerini ve yeme içme birimlerini bir araya getirdiğimiz bir kurgunun ucuna bir de Ortaköy kondurmaya çalıştık arkasındaki bölgeler itibarıyla.
Yine belli yerlerde aile ve çocuk vurgusunu ön plana aldığımız, çocuklu aileleri daha fazla cezbetmeye çalıştığımız yerler olduğu gibi daha çok gençlere yönelik kurguladığımız yerler de oldu. Bütün bunları yaparken esas olan dediğim gibi zihin payı, cüzdan payı ve gönül payı.
Sektörün Geleceğine Dair Öngörüler
Ülkemiz ve dünya özelinde perakende sektörüne bir gelecek haritası çizmek istesek sizce yakın gelecekte sektörü neler bekliyor?
İngilizlerin kullandığı tabirle “street food” ve “street fashion”ın gelmekte olduğunu söylemek mümkün. Biz 90’lı yılların başında alışveriş merkezlerini kurgularken daha çok demografik özelliklerle hareket ediyorduk. Kadın, erkek ya da çocuk diye cinsiyet ve yaşa göre ya da gelir grubuna için daha pahalı ürünlerle daha düşük fiyatlıları harmanladığımız kurgulara gittik. Daha sonra tüketicilerin kendilerini ait hissettikleri yaşam tarzı segmentlerine yönelik kurgular oluşturduk. İstinye Park örneğinde verdiğim, bir taraf Abdi İpekçi, öbür tarafta Bağdat Caddesi kurgusunda olduğu gibi.
Şimdilerde ise yeni kurgulanacak olan alışveriş merkezlerinde değerlerin daha ön plana çıkacağını söylemek mümkün. Şöyle ki, örneğin çevreye özen göstermeyen markalardan alışveriş yapmayacak bir genç kitle geliyor. Her türlü iş güvenliği sağlığının olmadığı alışveriş merkezlerine gitmeyecek, belirli duyarlılıkta tüketici bilinçlenmesi oluşuyor.
Dolayısıyla bütün bu değer yargılarıyla birlikte dünyada da daha çok kapsayıcılık içeren, “benim merkezime gel” mantığıyla da herkesi kapsayan her farklı yaşam tarzını içerebilen merkezlere doğru gidiş var.
Caddeler Kıta Avrupa’sında ölmüyor, yaşıyor. Dolayısıyla bizde de cadde canlanmalarının devam ettiğini söyleyebiliriz. Nişantaşı, İstiklal Caddesi ve Bağdat Caddesi örneğinde olduğu gibi. Alışveriş sadece alışveriş merkezlerinde değil, sadece e-ticaretin pazar yerlerinde değil, caddelerimizde de yaygın ve hızlı olarak devam edecek.
Bu yeni trendlerle beraber çevreyi daha fazla gözetenlerin de körüklediği bir yeni akım olarak yeniden kullanıma sunulan, satın alınmış ürünlerin tekrar kullanılabileceği ikinci el özellikli mağazaların da çıkacağı beklentisindeyim.
Aile eğlence merkezlerinin yaygınlaşması ve yeme içmenin de çeşitlenmesini buna ekleyebilirim. Farklı fiyat ve kalite düzeylerinde tüketimler, yani bir yandan street food olarak tabir edeceğimiz ayakta yeme, içme ve atıştırma ürünlerinden fast food gibi daha çabuk tüketilebilen ortak alanlarda oturmalı yerlerin çoğalması veya daha bistro tarzında ya da all day diner diyebileceğimiz gün boyunca kahvaltısından akşam yemeğine hatta gece çorbasına kadar 24 saat açık kalabilecek yerlerin de gelebileceğini öngörüyorum.
Yabancı Yatırımcıyı Çeken Orta ve Uzun Vadeli Planlar
Dünya gayrimenkul sektörünün en önemli fuarlarından olan MIPIM ile ilgili, “MIPIM, gayrimenkul ve turizm sektörünün el ele gelişen iki sektör olduğunu gösteren en önemli ve somut örneği” şeklinde yorumunuz var. MIPIM’i Türkiye’ye getirme hayalinize binaen, sizce bu iki alanda da fark yaratmak için yabancı yatırımcıyı çeken orta ve uzun vadeli planlar nasıl olmalı?
Uluslararası etkinlikleri mutlaka geliştirmeliyiz. Bunları kuvvetle vurgulamalıyız. Sonrasında gerek bu uluslararası etkinliklerde katılımcı olarak gerek bu tür etkinlikleri Türkiye’de düzenleyerek geliştirmeyi sonuna kadar zorlamamız gerektiğini savunuyorum. Bu uluslararası başı çeken fuarlar çok önemli. Onlara katılmaya ve ilişkileri gelişmeye devam etmemiz gerekiyor.
Genç Profesyonellere Kariyer Hedefleri İçin Tavsiyeler
Sektörün genç profesyonellerine daha başarılı bir kariyer için neler önerirsiniz? Sektörün gelişimi için genç temsilcilere düşen görevler nelerdir?
Duyarlılık, izlemek, takip etmek… Sahadaki gelişmeleri izleyebilecekleri her türlü kaynağa ve olanağa sahip bugünün gençleri. Benim zamanımda bir fotoğraf makinesi ile dünyanın birçok yerini dolaşmaya gidiyorduk. Bugün oralara gitmeye bile gerek kalmadan incelemeler ve değerlendirmeler yapmak mümkün olduğu gibi mutlaka uluslararası etkinlikleri de takip etmek gerektiğini savunuyorum.
Çok okumak, mutlaka yabacı dilleri geliştirmek gerekiyor. İzlemek istediklerinizi ne kadar kendi lisanından izleyip konuşup gereken bağlantıyı kurabilirseniz o kadar daha fazla gelişiyorsunuz. Dolayısıyla global gezgin olabilmeyi çok önemsiyorum. Çünkü gidip yerinde yaşayarak, üç boyutlu hissedip algılamak çok önemli. Ben seyahatlerimin kendi işlerime çok faydasını gördüm.
Bunların yanında çok çalışmak gerekiyor. Tabi sekiz saat uyku da lazım herkese ama yeter ki etkin, verimli ve sonuca götürecek çalışmalar yapılabilsin. Yenilikler mutlaka iyi takip edilsin ve de açık fikirli olunsun.