İçindekiler
Bir mahallede yaşayan herkesin; okullar, parklar, eğlence merkezleri, sağlık kuruluşları veya marketler gibi tüm sosyal altyapı tesislerine 15 dakikalık kısa bir sürede kolayca erişebilmesi toplum üzerinde nasıl bir etki yaratırdı? Yerel ve merkezi yönetimler mahalli ekonomileri güçlendirmeye, yaşam ile çalışma alanlarını iyileştirmeye, sürdürülebilirlik hedeflerini yakalamaya çalışırken; gelin tüm bu sorunlara bütüncül bir çözüm sunabilecek “15 dakikalık şehir” konseptine beraber göz atalım.
15 Dakikalık Şehirler Neyi Hedefliyor?
Pantheon – Sorbonne Üniversitesi Profesörü Carlos Moreno tarafından geliştirilen 15 dakikalık şehir adlı kent planlama konsepti; insanların en temelde yaşamsal ihtiyaçlarını, sonra da öğrenme ve gelişme gibi sosyal gereksinimlerini karşılayan tesislere 15 dakikalık yürüyüş veya bisiklet yolculuğu mesafesinde erişebilecekleri yerleşimler yaratmayı amaçlamaktadır.
Konsept; yaşayanlara daha fazla hareket özgürlüğü ve fırsat sağlamak için güvenli ulaşım planlaması, kentsel tasarım ve karma kullanım planlaması gibi disiplinleri bir araya getirerek genel geçer politikalar ve gerçek hayat deneyimleri oluşturmanın yollarını aramaktadır.
15 Dakikalık Şehir Konsepti Ne Zaman Ortaya Çıktı?
2017 yılında önerilen bu konsept, esasen mahalle ölçeğindeki yerleşimler için çok uzun zamandır uygulanan şehir planlama ilkelerinin güncel bir yorumlamasıdır.
Mahalli ölçekteki planlama ilkelerinin tarihçesi, Clarence Perry’nin Amerika’daki mahalle birimi kavramını tanıttığı 1920’lere kadar uzanmaktadır. Perry, bu kavramı sanayi devriminden sonra hızlı sanayileşmeye ve kentleşmeye maruz kalan yerleşim yerlerinin kendi kendine yetebilmesini amaçlayan bir çerçeve olarak geliştirmiştir.
Aynı dönemlerde Avrupa’da ise ünlü İngiliz Şehir Plancısı Ebenezer Howard, “garden city” yani “bahçe kent” hareketinde benzer bir yaklaşımı benimsemiştir. 1943 Londra şehir planı; tüm ekonomik aktivitenin şehir merkezinde odaklanmasına engel olmayı, araba kullanımının artmasıyla ortaya çıkan kontrolsüz kentsel yayılmanın önüne geçmeyi ve merkezden uzaktaki topluluklar için de ekonomik ve sosyal fırsatlar yaratmayı amaçlamıştır.
2017 yılında önerilen konseptte farklı olan ise 1940’lardaki gibi kentsel yayılmanın önüne geçilmesinden ziyade kentsel dokusu hâlihazırda oturmuş mahallelerde yerel merkezlerin canlandırılmasıdır. Ek olarak; bisiklet, mikro mobilite ya da toplu taşıma araçları ile otomobile bağımlılığın azaltılması neticesinde çevresel sürdürülebilirliğe ulaşılması hedeflenmektedir. Yeni tip koronavirüs (COVID-19) pandemisinden önce birçok kent, zaten 15 dakikalık şehir konseptini benimsemeye başlamıştı. Fakat pandemiden sonra konsepte olan ilgi şüphesiz arttı.
15 Dakikalık Şehirlerin Faydaları Nelerdir?
15 dakikalık şehirler hem yerel hem de bölgesel ölçekte birçok fayda sağlayıp toplumların yaşam kalitesini tahmin edilenin de ötesinde iyileştirebilir.
Öncelikle 15 dakikalık şehirler yerel ekonomiler için canlandırıcı etkiye sahiptir. Söz konusu ilkelerle planlanmış yerleşimlerin alışveriş caddelerinde daha fazla yaya trafiği olur ve bu da ticaret hacmini ve dolaylı olarak yerel istihdam olanaklarını arttırır.
15 dakikalık şehir konsepti daha adil, kapsayıcı bir kent ve daha güçlü bir topluluk duygusu sağlar. Örneğin araba sahipliğinin daha az olduğu mahallelerde toplu taşıma ihtiyacı yüksektir. Dolayısıyla bahsi geçen konsept her mahalle için yaygın ve adil ulaşım imkânları sağlanmasını esas alır. Ayrıca özellikle sosyal altyapının yetersiz olduğu yerlerde yaşayanların bir araya gelebileceği ve çocukların oyun oynayabileceği daha fazla kamusal alan yaratılması aidiyet duygusunu arttırır. Mahallesini sahiplenenler yerel işletmeleri de sahiplenir ve insanlardaki girişimcilik duygularını tetikler.
Hareketli yaşam tarzının, temiz havanın, sağlıklı gıdaya kolay erişimin, kaliteli yeşil alanların ve yalnızlığı azaltan daha güçlü topluluk bağlarının fiziksel ve zihinsel sağlığa faydaları aşikârdır. Özellikle pandemi sonrasında toplumların hem fiziksel sağlıklarına hem de psikolojilerine her zamankinden daha fazla dikkat ettiği gözlemlenmiştir. Dolayısıyla yerel ölçekte açık alanlara erişmek daha da önem kazanmıştır.
Son olarak 15 dakikalık şehir konsepti gereksiz ve istenmeyen otomobil seyahatlerini azaltarak yerel yönetimlerin sürdürülebilirlik ve sıfır karbon hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştıracaktır. Daha fazla ağaç, bitki örtüsü ve yeşil alan kentsel ısı adalarını yok ederek sel riskini azaltacak ve biyolojik çeşitliliği iyileştirerek toplum sağlığını arttıracaktır.
15 Dakikalık Şehir Konseptinin Zorlukları Var mı?
Her mahalle veya yerel yönetim biriminin kendine özgü hizmet örgüsü, altyapı donanımı ve sosyoekonomik / demografik yapısı vardır. Daha varlıklı olan yerleşimler daha fazla kaynağa erişebilmektedir. Bu nedenle mahalle ölçeğinde yaşam kalitesini iyileştirmenin her bölge için özelleştirilmiş yollarını bulmak gerekmektedir. Ayrıca özellikle İstanbul gibi köklü kentsel dokuya sahip şehirlerde bu konsept daha zor uygulanabilir; fakat burada ideal olmasa da ideale yakın bir yaklaşım benimsenebilir.
Geleceğe Bakış
Toplumların hayat standardını geliştirmek veya kendine yeten mahalleler inşa etmek isteyen yerel yönetimler için 15 dakikalık şehir konsepti etkili bir araç olabilir. Belediyelerin coğrafi büyüklüğüne, nüfus yapısına, ihtiyaçlarına ve düzenine bağlı olarak her yerel yönetimin bu kavramdan çıkarabileceği dersler vardır.
Konseptin temel amacı; kentsel sosyal ve fiziksel altyapının tamı tamına 15 dakikada bir tekrarlaması değil, yerel yönetim birimlerinin kendine yeten, insan odaklı tasarımı ön planda tutan, güvenli, ekonomik ve sosyal olarak canlı / yürünebilir mahalleler tasarlamasıdır. Bu konuda en büyük sorumluluk yerel yönetimlerin olsa da merkezi idarenin de yerel yönetimlerin bu çabalarını destekleyici tutumları kritiktir. Yeterli çaba gösterilirse 15 dakikalık şehirler kent planlamasının geleceği olabilir.