İçindekiler
Hepimiz bir mekân tasarlarken ya da bir bina oluştururken “çok geniş mekanlara ihtiyaç var” diyoruz ama devlet tarafından getirilen bir kısıtlama var ve biz buna uymak zorundayız. Mimarlar da buna uymak zorunda iç mimarlar da. Elbette belli bir metrekare üzerinden çalışmalar yapılır ve tasarlanan alanı en doğru ve en iyi biçimde kullanmak gerekir. Bu süreçte bir santimin bile değeri çok fazladır.
Daha iyi yapılar tasarlamaları için mimarların çalışma ortamını biraz daha özgürleştirmek gerekir. Zira iç mimarların güzel mekân tasarlamaları da buna bağlıdır. Bu konuda belediyeler de biraz esneklik göstermelidir.
Bunun yanında müşterilerin de tasarımcılara daha fazla zaman tanımaları gerekir. Kısaca daha fazla zaman, özgürlük ve biraz da fazla bütçe ile çok daha başarılı mekânlar ve başarılı tasarımlar ortaya çıkabilir.
İç Mimari ile Mimari Beraber Tasarlanmalıdır
Mimarlık ve iç mimarlık hem birbirinden çok ayrı hem de bir aradadır. Bir yapıyı ele alırken iç mimari ile mimari beraber tasarlanmalıdır. Bu iki noktayı bir arada doğru kullandığınız zaman mükemmele yakın mekânlar elde edebilirsiniz. Bu noktada mimari ve iç mimari ofislerinin iş birliği yapması çok daha güzel projelerin ortaya çıkmasını sağlar.
İnternetin ve sosyal medyanın gelişmesi ile iç mimari işlerinde fazla tekrar ve aynı zamanda etkilenme olayı çok fazla oluyor. Tabii ki ilham alınabilir ancak bir mekânı olduğu gibi kopyalayıp başka bir mekâna yapıştırmak doğru bir yaklaşım biçimi değildir. Bir mekânı tasarlarken o mekânın özel bir mekân olduğunu unutmamak gerekir. Çevre, iklim ve ihtiyaçlar doğru belirlendikten sonra o mekânın tarzına göre bir tasarım çok rahat oluşturulabilir.
Mimaride Sürdürülebilirlik Mümkün mü?
Mimaride “sürdürülebilirlik” kavramı aslına bakarsanız imkânsıza yakın bir kavramdır. Çünkü her yapının belli bir ömrü vardır. Sürdürülebilirlik bir bakıma çevre ile uyum anlamına gelmektedir. Yapım aşamasında kullanılan strüktür yapısı ve malzemeleri konusunda doğru seçimler yapmak gerekir. Yapı tasarlanırken çevrenin zarar görmemesi hedeflenmeli ve çevre ile barışık bir yapı tasarlanmalıdır.
Geleceğe hitap eden yapıları tasarlarken öncelikle iklim koşullarını ele almak gerekir. Yapının iklime dayanıklı malzemelerle kaplanması ve çevreye duyarlı şekilde tasarlanması bu anlamda en önemli kriterdir.
İhtiyaçlara cevap veren ve fonksiyonları doğru bir şekilde kullanılan yapılar tasarlanarak mümkün olduğunca az enerji kullanımı gerektiren mühendislik sistemleri geliştirilmelidir. Bu anlamda uzun vadede güneş enerjisinden yararlanarak bu şekilde elektrik üretme ve ayrıca yağmur suyunu arıtarak içme suyuna dönüştürme gibi belli başlı çalışmaların yapılması gerekir.