İçindekiler
Büyüklüğü 7,4 olan 17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 7,2 olan 12 Kasım 1999 Düzce depremleri sonrası gündemimizin en önemli maddelerinden biri “depreme dayanıklı yapı” konusu olmuştur. Bu bağlamda yapı taşıyıcı sistem seçimi, yapı tasarımı ve uygulama mühendisliği de büyük önem kazanmıştır.
Depremler; yer altı kuvvetlerinin meydana getirdiği yatay/düşey yöndeki gerilmeler nedeniyle, yer kabuğunu oluşturan ve genel olarak henüz yerleşmemiş kayaçların hareket etmesi sonucu oluşan jeolojik olaylardır. Başlıcaları; tektonik depremler, çöküntü depremleri ve volkanik depremlerdir. Tektonik depremler yaşanan yer sarsıntılarının önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Deprem Nedir ve Nasıl Oluşur?
Yer altı hareketinin sebebi, yer kabuğu altında bulunan magmadır (magma, yer yüzeyinin altında bulunan son derece sıcak ve yarı sıvı kayadır). Magmadaki yüksek ısı enerjisi ve gaz yükselmelerine bağlı olarak yer kabuğunu oluşturan levhalar hareket ederler (levha tektoniği).
Bu nedenle yer kabuğundaki “fay” adı verilen kırıkların üstünde biriken elastik deformasyon enerjisi, kayacın tutunabilme enerjisini aştığı anda depremler gerçekleşmekte ve bu sırada açığa çıkan enerji, sismik dalgalar halinde yayılarak deprem anında yapılarımıza ulaşmaktadır.
Deprem Kuvveti Nedir?
Deprem dalgalarının sebep olduğu hareketin yapıda oluşturduğu ivme ve yapının da ağırlığına bağlı olarak ortaya çıkan zıt yönlü atalet kuvveti, “yapıya etkiyen deprem kuvveti” olarak kabul edilir.
Deprem kuvveti bir yapıyı her yönde etkileyebilir. Bununla beraber yapı elemanlarının zaten düşey yüklere karşı güvenli olduğu ve yapı tasarımlarında bileşke kuvvetin yatay yönde etkidiği varsayılır. Deprem merkezinin derinliği ve yapıya uzaklığı, yer hareketinin hızı, ivmesi, genliği, süresi, yapı ve zeminin dinamik özellikleri ve yapının geometrisi bu hesaplamalarda rol alan faktörlerdir.
Doğru Yapısal Tasarım
Uygun mimari ve taşıyıcı sistem seçimi: Yapı mimarisi; yatay ve düşeyde olabildiğince sade, simetrik, taşıyıcı sistemin sürekliliğini bozmayacak biçimde tasarlanmalıdır. Taşıyıcı sistem de aynı şekilde düzenli ve sürekli olmalı, kolon/perde yön ve şekilleri yapıda burulmaya mahal vermeyecek biçimde oluşturulmalı, asimetriden kaçınılmalıdır.
Yapı projesi ile alakalı tüm tasarımcılar eş güdüm içinde olmalıdırlar. Taşıyıcı sistem düzensizlikleri; yapıda burulma, döşemelerde süreksizlik, planda çıkmalar, taşıyıcı eleman akslarının paralel ve sürekli olmama hali, komşu katlar arası dayanım (zayıf ve yumuşak kat) olarak özetlenebilir. Tasarımın esası, söz konusu düzensizliklerden kaçınmaya dayandırılmaktadır.
Yapıda yeterli dayanım (yapı elemanının rijit/katı olma hali) ve sünekliğin (yapının elastik olarak şekil değiştirme kapasitesi) sağlanması: Süneklik ve rijitlik ayrı düşünülmesi imkânsız olan, birbirlerini tamamlayan faktörlerdir. Rijitlik doğru malzeme seçimi, süneklik ise uygun donatı (yapı çeliği) düzenlemesi ile sağlanır.
Yukarıda ifade edilen her iki şıkta da izlenecek yol, hesap yöntemleri ile tahkikler, güncel deprem yönetmeliklerinde ve ilgili Türk Standartlarında yer almaktadır.
Deprem Yönetmelikleri
Deprem bölgeleri ve zemin özellikleri dikkate alınarak, yapıların tasarımı ile inşaatı için gerekli olan azami şartlar ve de hesap yöntemlerinin belirlendiği yönetmelikler oluşturulmuştur.
Geçmişten günümüze dek 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998 yıllarında ve 2007 yılında yürürlükteki bina deprem yönetmelikleri tanzim edilmiştir. Öte yandan bina yönetmeliği dışında; hava meydanı, karayolları, demiryolları, tünel, köprü, kıyı ve liman yapıları ile ilgili özel yönetmelikler de bakanlıklar tarafından yayımlanmıştır.
Revizyonlu güncel bina deprem yönetmeliğinin; idealize edilmiş, son derece ayrıntılı, araştırma sonuçlarına dayalı, teknik yenilikler içeren bir kaynak olduğu kabul edilmektedir. Yönetmelik güncellenerek daha rasyonel hâle getirilmiştir. Bununla birlikte karmaşık olma özelliğinin yapı tasarım ve uygulamalarında aksaklıklar meydana getirdiği, bir kısım uygulayıcı tarafından ifade edilmektedir. Oysa depreme dayanıklı yapı üretiminin yönetmelikler ve standartların tam olarak uygulanmasına bağlı olduğu unutulmamalı, bu husus önemle gözetilmelidir.
Yazılı Kaynaklar/Araçlar ve Uygulayıcılar
1999 yılı depremleri sonrasında konuyla ilgili yayımlanan makale ve kitaplar önemli ölçüde artmış; mevzuat ve uygulamalar ile ilgili düzenlemeler, seminerler, eğitimler, kongreler ve çeşitli bilimsel çalışmalar yapılmış ve hâlen yapılmaktadır.
Deprem yönetmelikleri dışında, “TS 500 Betonarme Yapıların Hesap ve Yapım Kuralları” standardı ile yapı elemanlarının boyutlandırılması yapılmakta ve donatı düzenine ilişkin konstrüktif (yapısal) esaslar uygulanmaktadır. TS (Türk Standardı) 498 ile de tasarımda alınacak en az yük değerleri belirlenmiştir.
İlgili kurumlara, meslek odalarına ait deprem kayıtları, deprem haritaları, analiz raporları ile jeolojik etüt ve raporlar da kullanılan önemli kaynaklar arasındadır. Öte yandan, bilgisayar yazılımlarının yeterli kalite ve doğrulukta olması esastır. Uygulamanın programlarla yapılması, proje mühendisinin önemini azaltmamıştır. Bilgisayara yerinde verilerin girilmesi, sonuçların doğru yorumlanması, gerekli tahkiklerin yapılması, yapı mühendisinin deneyimi ve bilgisiyle orantılıdır. Bunun yanı sıra proje uygulamalarının standartlara uygun, kaliteli malzeme ve kalifiye işçilikle yapılması şarttır.
Sorumluluk ve Denetim
Geçmişte sorumlu fenni mesul esasına dayalı olmak üzere; denetim işlemleri ve onay, doğrudan belediyeler ve ilgili bakanlıklarca yapılırken, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun yürürlüğe girdikten sonra yapıların tasarım uygulamalarının fenni mesuliyeti öncelikli olarak, Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş “yapı denetim şirketlerine” verilmiştir.
Söz konusu kuruluşlar yapı projelerini inceleyip onaylayarak inşaatın uygulamasını da sürekli denetlerler. Tüm sorumlular ve yapılamayacak işler 4708 sayılı Kanunun 3. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Bakanlık, bu Kanunun uygulanmasında yapı denetim kuruluşları ile laboratuvar kuruluşlarının işlem ve faaliyetlerini denetleme yetkisine haizdir. 4708 sayılı Kanun ve yönetmeliği dışında, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri uygulanır. Bu çerçevede belediyeler; proje onayı, inşaat ruhsatı verme, temel/kat vize ve iskân işlemlerinde kendileri ile ilgili sorumlulukları yerine getirirler.