İçindekiler
Dünya vatandaşlığı kavramı ortaya atılalı yaklaşık 100 yıl oluyor. Bahsi geçen kavramı kabul eden ülke sayısı çok fazla olmasa da bu durum, bir bakış açısı olarak kültür dünyamıza yerleşmiş durumda. İnsanlık, onlarca yıldır bir devlet akreditasyonu altında kurallar ve yasalar eşliğinde yaşıyor. Günümüz modern yaşamında her adımımız kurallara bağlanmış. Doğumumuzdan eğitim hayatımıza, gayrimenkul edinimimizden ölümümüze kadar bu devlet disiplini, her insanın karakterine uygun değil. Bu konunun aslında, yasalardan kaçmak olarak da algılanmaması gerekiyor. Özet bir ifadeyle dünya vatandaşı, günümüzde özgür ruh söyleminin farklı bir boyutu olarak da görülebilir.
Farklı Ülkelerin Vatandaşlığına Geçişlerde Artış Var
Son yıllarda dünyanın farklı bölgelerinde yaşamak için o ülkenin vatandaşlığına geçen kişi sayısında ciddi artış yaşanıyor. Dünya vatandaşı olmak belki resmî olarak mümkün değil. Ancak ırk, din ve dil farklılıklarından rahatsız olmadan kendi ülkesindeki yabancılarla rahatça yaşayabilen ya da farklı ülke vatandaşlığı altında da olsa insanca o ülkede kendisine bir hayat kuran insanlar, dünya vatandaşı olmanın temel özelliklerini taşıyorlar. Bu kavramın temel prensipleri içinde yemek alışkanlıklarından keşfetme hissine; farklı dil ve kültürlere hızlı adapte olmaktan yerleşik hayatın standartlarını reddetmeye değin birçok insani durum yer alıyor.
Sadece karada değil, buna okyanuslardaki uzun süreli yolculukları da dahil edebilirsiniz. Zira bu ruhtaki insanları, bazen bir tekne bazen de farklı gemilerle dünyayı gezerken görebilirsiniz.
Dünya vatandaşlığı kavramı asla bir pasaporta bağlı olmak anlamına gelmiyor… Asya ülkelerinde sıkça görülen bu durum, son yıllarda Avrupa’da da görülmeye başlandı. Uzaktan çalışmanın yaygınlaşması, çocukların eğitimindeki homeschooling (ev okulluluk) uygulamalarının artmasıyla; insanların dünyanın farklı ülkelerini ziyaret ederek ve belirli bir süre oralarda bulunarak hayatlarını yaşadıklarını görmeye devam edeceğiz. Örneğin özellikle yeni tip koronavirüs (COVID-19) pandemisi sonrası ortaya çıkan bireysel tatil anlayışı nedeniyle karavan ile dünya tur planlamaları artıyor.
Dünya Vatandaşlığı Kavramı, Konut Sektörünü de Etkiliyor
Dünya vatandaşlığının, paylaşımcı konut alanlarındaki ihtiyacı arttıracağı da konuşuluyor. Bu noktada paylaşım ekonomisi adıyla bilinen dönemsel konut projeleri için ayrıca bir fırsat oluştuğu söylenebilir. Tüm bu konuştuğumuz sürecin içerisinde ülkemizin yer alması için konut planlamalarının ve yasal süreçlerin global bir zemine oturtulması, teknolojilerin güncellenmesi ve dünya çapında kitlelere hitap eden rezervasyon ve ulaşım uygulamalarına tam entegre olunması gibi süreçlerin tamamlanması gerekiyor. Konutun ve turizmin sentezindeki bu yüksek verimli alanın; ülkemizin ekonomisi ve tanıtımında oluşturacağı çarpan etkisi, yeni dünya düzeninde kaçırılmaması gereken bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan Türkiye’nin farklı şehirlerindeki liman yatırımlarının artması ile kruvaziyer ve yat turizmi noktasında da ülkemiz, dünyadaki yeni duraklar arasına giriyor. Galataport gibi İstanbul’un içerisindeki liman yatırımlarının, ülkemizin pazarlanmasındaki rolü tartışılamaz.
Yeni Dünya Düzeninde İnsan Irkı, Yeni Bir Formata Girdi
Yeni dünya düzeninde insan ırkı, hayatı algılama ve yaşama şeklinde yeni bir formata girmiş bulunuyor. Ulus toplum, güvenlikçi politikalar ya da milliyetçi akımlar; yerini dünyanın her yerinde yaşayabilen, çok dilli ve kültürlü toplumları benimseyebilen, teknolojiyi en ileri seviyede kullanabilen insanlara bırakıyor. Bu kitleye Z kuşağı demenin bir anlamı olmadığı kanaatindeyim. Zira asıl anlamlı olan, hangi yaş grubunda olunursa olunsun dünyanın geldiği nokta itibarıyla yenilikçi akımların kabullenilmesi, zamanın ruhuna uyum sağlanması gerekliliği…
İşte böyle bir denklemin içerisinde yeşeren dünya vatandaşlığı kavramı, insanların yeniyi keşfetme, yeni kişilerle tanışma ve yeni tatları deneyimleme eylemini yanında getiriyor. Üreticisinden pazarlayıcısına gayrimenkul sektörünün tüm aktörleri olarak bizlerin de bu yeni sürece uygun projeler geliştirme, paylaşım ekonomisiyle bağdaşan modeller üzerine planlamalar yapma ve ülkemizi bu noktalarda öne çıkarma üzerine çalışmalar gerçekleştirmemiz gerekiyor.