İçindekiler
Kiraların hızla artması, ev sahiplerinin “satış hilesine” başvurmasına sebep oluyor. Buraya dikkat çekmek isteriz. Mülk sahipleri “ya kirayı arttır ya da evi satarım” tehdidi ile kiracıları bezdirmiş durumda. Bu tip durumlarda tahliye davalarının mahkemelerde daha titiz incelenmesi gerekiyor. Böyle bir durum var ise kiracıların açılan tahliye davalarında bu danışıklı durumu mahkemeye ifade etmesi önemli! Belki bu konuda bir düzenleme ya da HSK’nın bir genelge yayınlayarak mahkemelerin dikkatini çekmesi gerekebilir.
Yine ev kirasını olduğundan düşük gösterip kalan tutarı elden alan ev sahibi ve bunu onaylayan kiracının bu durumu ispat etmesi hâlinde de malikleri vergisel sorunların bekleyeceği açık. Bu durumda resmî sözleşmeler ile gerçek ilişkinin nasıl ilerlediğinin de tespiti gerekiyor.
Sabitleme Konusu
Sabitleme konusu, üzerinde sık durulan bir konu… Teorik olarak bir engel yok, ancak nasıl ve hangi kriterlere göre bunu yapacağımız meçhul. Yerel yönetimlere bırakılması düşünülebilir ancak bu da idare edilmesi güç bir sürece işaret edecektir. Bunun mevcut kira artış oranlarını dolanmak için uygulanan yollara yenisini ekleyeceğini net bir şekilde söyleyebiliriz. Yani muvazaalı işlemler doğurması ve daha büyük sorunları da ortaya çıkarması söz konusu olabilir.
Bir de sabitlemeye ihtiyaç duyulmasının ardında yatan sebep, mevcut yasal oranın ihtiyaçlara cevap vermemesi… Yani kiraya veren memnun olsa, böyle bir yola tevessül etmeyecek. Sabitlemek ve oran belirlemek kendi içinde yeni sorunlar doğurabilir.
Türkiye’de emsal olgusu gelişmediği için bir bölgede yan yana gecekondu ile rezidans görmek mümkün. Bunu oda sayısına göre mi, alana göre mi, konuma göre mi tasnif edeceğiz? Yani işi gücü bırakıp tasnifle mi uğraşacağız? Bunun için tüm tarafları memnun edecek daha makul ve gerçekçi çözümler gerekiyor bence. Taraflara kendi aralarında sorunu çözme imkânı vermek lazım ve bunu resmî bir izleğe tabi kılmak gerekiyor.
Bakanlıklar Devrede
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Adalet ve Maliye Bakanlıkları bu konuda toplantılarına devam ediyorlar. Bundan birkaç sonuç çıkması bekleniyor: Öncelikle fahiş artışların takip edilmesi ve ilgililer hakkında cezai işlem uygulanması, ev kiralarında tutar ve ekonomik sınıflandırmaların bölge bölge belirlenerek, belirlenen rakamın üzerinde artış istenememesi gibi durumlar, beklenenler arasında. TOKİ ve belediyeler üzerinden kentsel alanlarda uygun konut yapılması ise orta ve uzun vadedeki çözüm. Yapılacak düzenlemeler ile bu taşınmazlara vergi istisnaları uygulanacağı için bu gayrimenkullerin maliyeti, piyasadaki benzerlerinden daha düşük olacak.
Arabuluculuk!
Gelişen koşullar birçok konu gibi, bu konuda da “yeni” çözümler düşünmemizi ve tartışmamızı gerektiriyor. Örneğin, evin emsali 5000 TL olmuş ve kiracı, mukavelesine göre 2000 TL’ye oturuyor. Yasal artırım %34 olabiliyor. Böylece kiranın en fazla 2680 TL olması gerekiyor. Bu durum kiraya vereni tatmin etmiyor ve kiracıyı da tedirgin bir sürece itiyor. Bu konuda öncelik, kiraların sabitlenmesinden ziyade tarafların makul bir tutarda anlaşmalarının zeminini oluşturmak olmalı. Biraz önceki örnekten hareketle 5000 TL tutarı bulmanın imkânsız olduğu, ancak artık 2860 TL’ye oturmanın da söz konusu olamayacağı ve tüm bunların yasal bir düzenleme yerine tarafların anlaşması ile sonuçlanacağı bir süreçten bahsediyoruz.
Arabuluculuk mekanizmasının bu uyuşmazlıklara hızlı biçimde adapte edilmesi ve belki de bu konularda arabuluculara bir belirleme yetkisi verilmesi gibi bir yöntemin acilen gündeme alınması gerekiyor. Zira taşınma ve ev bulma masrafları bir yanda, kiracı çıkınca yeni kiracı bulamama ihtimali bir yanda olunca tarafların makul çözüm bulmasının, hukukun da tam olarak istediği şey olduğunu düşünenlerdenim.
“Fahiş Kira Sorunu” yazı dizimizin birinci bölümünü okumak için tıklayın.