İçindekiler
Gerekli koşulları sağlayan pek çok gencimiz, uzunca bir zamandır haziran ayında gerçekleştirilecek üniversite sınavına hazırlanıyor. Takdir edersiniz ki insan hayatını ciddi anlamda etkileyecek meslek seçimi de en az sınav kadar önemli… Bu noktadan hareketle yazımda, mimar olma hedefi bulunan ve bölüm seçimini de buna göre yapacak gençlere meslekle ilgili naçizane birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Mimarlık, Sanatla Yoğrulabilen Bir Meslektir
Mimarlık; sanatla yoğrulabilen, yeteneğin ön planda olduğu ve farklı disiplinleri âdeta orkestra şefi gibi bir araya getirerek bunların uyumlu birlikteliğini sağlayan önemli mesleklerden biridir… Sözlük anlamına gelecek olursak mimarlık; “yapıları estetik ilkeler doğrultusunda dizayn eden, bunu yaparken kullanıcı isteklerini göz önünde bulunduran ve genellikle yapım sürecinin de kontrolünü gerçekleştiren uzman kişi” olarak tanımlanmaktadır. İşin en temelinde ise mimarlık, disiplin gerektiren bir meslektir…
Mimarlık Mesleği Neden Seçilmeli?
“Peki, güzel sanatların da bir kolu sayılabilen mimarlık mesleği neden seçilmeli, ülkemizde bu mesleği seçenler mutlu olabiliyor mu, mimarların yarattığı mekânlar kullanıcıları mutlu edebiliyor mu?” Mimar olmak isteyen gençler, özellikle bu gibi soruların yanıtı üzerinde düşünmelidir.
Öncelikle başarılı bir mimar; kullanıcının talep ettiği yapının işlevine uygun fonksiyonel mekânlar yaratırken, estetik kaygılar da taşımalıdır. Bu nedenle mimarlığı meslek olarak seçenler, ciddi bir eğitimin yanı sıra yeteneklerini de bu amaçla kullanmalıdır.
Statik, mekanik ve elektrik tesisatların mimari yapının tasarımına uygun olduğunda, ortaya başarılı bir eser çıkarılabilir. Zira farklı disiplinlerin tek başına başarıya ulaşması oldukça nadir görülen bir durumdur. Yine bunların yanı sıra en önemlisi mimar olmak için öncelikle dürüstlük ilkesi benimsenmeli, fiziksel çevre etkileşimine uyumlu ve saygılı yaklaşımlara sahip olunmalıdır.
Başarılı Bir Mimar, Kullanıcısının Çevresini ve Kültürünü Göz Ardı Edemez
Bir mimar ne yaratırsa yaratsın, eğer kullanıcısının çevresini ve kültürünü göz önünde bulundurmazsa insanları mutlu edemez. Bu noktada Arkitera organizasyonuyla bir dönem Harbiye’de konferans veren dünyaca ünlü mimarlara sorulan soruyu anımsatmak isterim…
Bahsi geçen etkinlikte mimarlara, “İstanbul’da bir proje teklifi gelseydi, ne yapmayı düşünürdünüz?” sorusu yöneltilmişti. Buna cevap olarak da uzman tarafından, “İstanbul’da eser yaratmam için bir süre İstanbul’da yaşamam gerekiyor” ifadeleri kullanılmıştı. Aslında bu cevap, mimarlığı açıklayan prensiplerden biridir. Zira çevresel etkilerin insanlar üzerine etkisi araştırıldıktan sonra eser yaratılması, amacına uygun ve başarı sağlayacak bir tutumdur.
Ülkemizde ne yazık ki çevresel etkenleri doğru kullanabilen mimarların sayısı çok fazla değildir. Ciddi bir eğitimin ardından mimarlık mesleğini bu anlamda yapan meslektaşlarım da elbette vardır, ancak genele göre bahsi geçen kişilerin sayısı ne yazık ki oldukça azdır.
Diplomayı Aldınız, Ya Sonrası?
Üniversite eğitimini tamamlayıp diplomasını alan genç mimarlar, öncelikle gelecekleri için sektörde tecrübe kazanmaya gayret göstermelidir. Örneğin kişiler, mezuniyetin ardından 5-10 yıl gibi bir süre çok çeşitli işlerde (konut, ofis, hastane, dekorasyon projeleri vb.) bulunmalı ve hangisine yakın olunduğuna karar vermelidir. Bu süre zarfında piyasa koşullarına göre maddi anlamda ciddi bir getiri sağlanamayabilir ancak kazanılan tecrübe, gelecek için çok kıymetlidir.
Kamu Personel Seçme Sınavı’ndan (KPSS) gerekli puanı almak ve sonrasındaki koşulları sağlamak şartıyla mimarlık mesleğinin kamuda da iş imkânı bulunmaktadır. Buralarda da genellikle mesleki denetim ve kontrollük hizmetlerinin daha yoğun olduğu söylenebilir.
Mimarlık Mesleği, Yaşam Biçimi Hâline Getirilmeli
Mimarlık mesleğinde başarıya ulaşmak, her zaman çok çalışmayı ve bu mesleği yaşam biçimi hâline getirmeyi gerektirir. Zira iş ofiste bırakılmayıp tüm hayata adapte edildiğinde, bu mesleğin vazgeçilmez bir tutku hâline geldiği görülecektir. Bahsi geçen tutkuyla çalışılan projeler de hiç şüphesiz toplumda kalıcı izler bırakacaktır.
Son olarak belirtmek isterim ki ülkemizde mimarlık, müzisyenlik veya ressamlık gibi sanat icra edilen mesleklerin eğitimine güzel sanatlar liselerinden (ne yazık ki sayıları çok azdır) başlanırsa, üniversite eğitimine daha donanımlı geçilebilecektir. Burada doğru yönlendirme konusunda ailelere de görev düşmektedir.
Tüm bunların yanı sıra üniversite eğitimi döneminde de yaratıcılık konusunda öğretim üyelerinin bilgi birikimlerinden, mümkün olduğunca çok faydalanılmalıdır. Nitekim bu durum; iş hayatında kişilere ciddi anlamda fayda sağlayacaktır.
Hangi meslek seçilirse seçilsin eğitimde nihai amaç, topluma fayda sağlayacak projeler gerçekleştirmek olmalıdır.