İçindekiler
Karbon ayak izi artışı konusunda binalar, diğer sektörlerin de önünde. Doğal kaynakların üçte birini kullanan yapılar taze suyun %15’ini tüketiyor. Bunun yanında binalar, toplam katı atığın %40’ından sorumlular. Peki çözüm ne?
Yeşil Bina Nedir?
Yapılı olan bir çevrenin, doğaya ve insan sağlığına negatif yansımalarını en aza indirecek şekilde tasarlanan ve işletilen binalar, kısaca yeşil bina olarak ifade ediliyor.
Yeşil Binalar Neden Önemli?
Yeşil binaların varlığı kısaca;
- Enerjinin, suyun ve diğer kaynakların etkin kullanımı,
- Kullanıcıların sağlığının korunması
- Çalışanların verimliliğinin arttırılması,
- Atık, kirlilik ve çevresel bozulmanın azaltılması konularında önemli avantajlar sunar.
Yeşil Binalar Çevreyi Nasıl Korur?
Yaşam Kalitesini Düşürmeden Enerji Tasarrufu
Enerji kaynağı olarak kullanılan fosil yakıtlar, yüksek oranda karbondioksit salımına yol açıyor. Enerji kredileri, enerji tüketimini azaltmak ve alternatif enerji kullanımını teşvik etmek açısından yeşil binalar, birçok yol sunuyor.
Enerji verimliliğini yükseltmek maksadıyla binaların tasarım evrelerinde enerji modellemeleri gerçekleştiriliyor. Bu çalışmalardan ortaya çıkan sonuçlara göre tasarımlar da değişebiliyor. Binalarda, yaşayanların hayat kalitesini düşürmeden enerji tasarrufu yapmak için verimli cihazlar ile otomasyon sistemlerinin kullanılması ve ısı yalıtımı yapılması gerekebiliyor.
Kontrollü Su Tüketimi
Yeryüzündeki suyun yaklaşık %2,5’i, tatlı su olarak ifade edilerek içme, endüstri ve sağlık alanlarında kullanılıyor. Bu suyun yalnızca üçte birine göl, dere ve ırmak yoluyla ulaşabiliyor ve suyun yarısından fazlasını kullanıyoruz. Uzmanlar mevcut eğilimler devam ederse, tatlı su talebinin önümüzdeki yıllarda iki katına çıkacağını belirtiyorlar. Tasarım sürecinin herhangi bir aşamasına ya da inşaat sürecine, su verimliliği teknolojileri ve stratejileri kolayca dahil edilebiliyor.
Su tasarrufu konusunda peyzaj alanlarında sulama talebini düşürme stratejisi açısından, bitkilerin gruplanarak dikilmesi, çim alanlarının azaltılması ve iklim koşullarına uygun bitki türlerinin seçilmesi yer alıyor. Su tüketimini %30 ila 50 oranında azaltmak için damla sulama sistemleri kullanılabiliyor. Bunun yanında yağmur suyundan da faydalanılarak depolama sistemi aktif hâle getiriliyor, sarnıçlar, yeraltı tankları veya havuzlarda yağış sırasında yağmur suyu depolanıyor.
Su tasarrufuna önemli katkı sağlayan yöntemlerden biri de gri su sistemleri (lavabo ve duştan çıkan suların klozette kullanılması). Bunun yanında verimli armatürler kullanılması da temiz su tüketimini %50’ye kadar azaltabiliyor. Ayrıca su tüketen makinelerin doldukça kullanılması, suyun gereksiz yere açık bırakılmaması gibi davranışlar da edineceğimiz önemli alışkanlıklardan.
Yerel ve Geri Dönüşümlü Malzeme Kullanımı
Dünyadaki malzemelerin %40’ını yapı malzemeleri oluşturuyor. İnşaat malzemesi olarak kullanılmak için her yıl dev miktarda taş, kum, mineral, ahşap, petrol ve diğer malzemeler çıkarılarak çeşitli çevresel etkiler yaratan bir dizi işlemden geçiyor. Bu çevresel etkiler; doğal ortama zarar vermek, habitat kaybına yol açmak, yan ürünlerden kaynaklı katı atık üretimine neden olmak ve işlemin bütün aşamalarında enerji tüketimi şeklinde sıralanabilir.
Mümkün olduğunca yerel ve geri dönüşümlü malzeme kullanımı, yeşil bina uygulamalarında proje maliyetlerini azaltmak ve çevreye zararı en aza indirmek için önemli bir kriter. Kullanılan malzemelerin çevreye duyarlı olduğu kadar bina kullanıcılarına da zararsız olması bekleniyor.
İç Hava Kalitesinin Artırılması
Zamanımızın neredeyse tamamını (%90’ından fazlasını) iç ortamlarda geçiriyoruz. Sonuç olarak bu ortamlardaki kirleticiler ortaya çıkabilecek kısa ve uzun vadeli sağlık etkileri açısından önemli bir role sahip. Amerikan Çevre Ajansı raporları, iç ortam hava kirletici seviyelerinin dış ortama göre 2-5 kat fazla olduğunu ifade ediyorlar.
Yeşil binalarda iç ortam kalitesi yakından takip ediliyor. Örneğin, karbondioksit seviyeleri yükseldiğinde, havalandırmalar otomatik olarak hava değişimi yapmak üzere harekete geçiyor. Yeşil binalarda; ısıl konforun sağlanması, doğal aydınlatmadan yararlanılması, gürültünün azaltılması da iç hava kalitesi konusunda dikkat edilen unsurlar arasında. Dikkatle uygulanan bu adımlar sonrasında ofislerde verimliliğin arttığı, okullarda başarı oranının yükseldiği, okul ve iş yerlerinde devamsızlığın azaldığı, hastanelerde taburcu süresinin kısaldığı gözlemleniyor.
Temel Kriter: Sürdürülebilirlik
Yeşil bina sistemlerine dair veriler, bu şekilde tasarlanan binaların geleneksel yöntemlerle yapılan ve işletilen ortalama binalara göre enerji kullanımında %24 ile %50 arasında, karbon emisyonlarında %33 ile %39 arasında, su tüketiminde %30 ile %50 arasında, katı atık miktarında %70 oranında, bakım maliyetlerinde ise %13 oranında tasarruf sağlanabileceğini ifade ediyor.
İklim değişikliğinin yarattığı tehditleri düşündüğümüzde bu faydaların hayata geçmesi için adımlar atmakta hızlanmamız gerektiğini net olarak idrak ediyoruz. Sürdürülebilirlik konusu, afetlere dayanıklı şehirler inşa ederken de göz önüne alınması gereken en temel kriter olarak karşımıza çıkıyor.