İçindekiler
Kentler, günümüzde dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğuna ev sahipliği yapmaktadır. 2007 yılında kentsel nüfusun ilk kez kırsal nüfusu aştığı bilgisi, Birleşmiş Milletler’in 1950 ve 2014 yılları arasını kapsayan ‘‘Dünya Kentleşme Beklentileri’’ raporunda yer almaktadır.
1950-2014 yılları arasındaki kentsel nüfusun artışı ise oldukça dikkat çekicidir. Dünya nüfusunun yaklaşık %70’i kırsal alanlarda, geri kalan yaklaşık %30’u ise 1950 yılında kentlerde yaşamakta iken 2014 yılına bakıldığında, kentsel nüfus oranının %54’e çıktığı görülmektedir. Önümüzdeki yıllarda kentleşmedeki bu oranın artışı sürdürerek 2050 yılına gelindiğinde %66’ya yükselmesi öngörülmektedir.
Kentleşme kavramı genel itibarıyla nüfusun kırsal alandan kente göç etmesi, kentlerin hem nüfus ve alansal açıdan büyümesi veya toplam nüfus içerisinde kentsel nüfus oranının artması şeklinde tanımlanabilir. Kentler iyi yönetildikleri takdirde ekonomik kalkınma, inovasyon, istihdam, modern yaşam, kadın hakları ve sosyal hareketliliğin odak noktası hâline dönüşmektedirler. Fakat gelişen hızlı ve çarpık kentleşme, sürdürülebilir kalkınmayı tehdit etmeye başlamıştır. Bu duruma yol açanlar arasında gerekli altyapının oluşturulamaması ve kent fırsatlarının adaletli paylaşımının sağlanamaması gibi etkenleri sıralamak mümkündür.
Olumsuz faktörler arasında sayılabilecek düşük yaşam standartları, çarpık kentleşme ve dengesiz gelişme gibi durumlar, kentlerde hızlı ve çarpık yayılma, çevresel kirlenme, sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim alışkanlıkları gibi kritik sorunlara yol açmaktadır.
Kentsel Sürdürülebilirlik Nedir?
Kentsel ihtiyaçların yerel ve küresel kaynakların sürdürülebilirliğine zarar vermeden giderilmesi, kentsel sürdürülebilirlik kavramını açıklamaktadır. Kentler, yerel ve küresel çevreyi ve ekosistemi çeşitli yollarla etkileyebilen yapılardır. Kentler, bir mekânı hem meydana getirebilmekte hem de onu değiştirebilmektedirler. Kentler içerisinde çok büyük miktarlarda besin, su ve enerji kullanımı neticesinde yüksek oranda karbon salımı ve atık oluşmakta, ayrıca kentlerdeki birçok alt sistem, çeşitli yerel ve küresel ekolojik işlevlerle gerçekleşmektedir. Bu açıdan kentsel sürdürülebilirlik, fiziksel yapının ve habitatın doğrudan dönüşümü, yenilenebilir ve yenilenemez doğal kaynakların kullanımı, gaz salımı, atıklar, insan sağlığı ve refahı gibi düzlemlerde ele alınmalıdır.
Kentsel Sürdürülebilirlikte Yerel Yönetimlerin Rolü
Yerel yönetimlerin kentsel sürdürülebilirliğin sağlanmasındaki fonksiyonu ile ilgili oldukça güçlü bir pozisyondan söz edebiliriz. Varlık nedenlerinden birinin sürdürülebilirlik olduğunu söyleyebileceğimiz yerel yönetimler, merkezi yönetimlere göre yasal ve ekonomik açıdan daha güçsüz bir pozisyonda yer almalarına rağmen, yerel seviyedeki değişim ve dönüşümleri doğrudan doğruya teşvik etmek açısından kilit bir noktadadırlar.
Yerel topluluklarda acil sosyal ihtiyaçlar ve sosyal yatırımlarla ilgili bilinci artırıcı bir fonksiyonu olan yerel yönetim kuruluşları ayrıca sosyal refahın sağlanması noktasında da rekabet piyasası, topluluklar ve diğer yönetim mekanizmaları gibi sektörler arasında iş birliğini sağlamak adına büyük sorumluluklar yüklenebilmektedirler.
Kentlerin Başlıca Performans Kategorileri
Günümüz rekabet piyasasında yatırımcıların ve araştırmacıların yoğun ilgi gösterdikleri raporlamalar, kısaca “sürdürülebilirlik performansı” olarak ifade edilmektedir. Sürdürülebilirlik raporlarına gösterilen ilgi günbegün artmakta, bu bağlamda yerel yönetimler, sürdürülebilirlik konuları ile hizmet ettikleri yerel topluluklar arasında bağ kurmada en önemli rollerden birini üstlenmektedirler.
Kentler için geçerli olan beş önemli performans kategorisini şöyle sıralamak mümkündür:
- Kent sakinlerine ve kenti çevreleyen ekosisteme yansıyan çevresel maliyetleri minimum seviyeye indirmek,
- Birey başına açık alanların nitelik ve niceliğini artırarak kent sakinleri için yüksek kalitede bir kent doğası meydana getirmek,
- İnsan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve hizmet üretiminde çevresel kaynakların zarar görmesini engelleyerek sürdürülebilir tüketimi sağlamakla ilgili tedbirleri almak,
- Kentsel nüfusu korumak için enfeksiyonik ve parazitik hastalıkları kontrol etmek, bu hastalıkların etkilerini en aza indirmek, çöp toplama hizmetlerini geliştirmek, yeterli suyu tüm kentlilere ve işletmelere sağlamak,
- Kimyasal ve fiziksel tehlikeleri ikametler, iş yerleri ve şehrin genelinde en aza indirmek.
Bir kentin performans ölçümü, kente uzun dönemli çevresel sermayenin korunması yolunda önemli bir avantaj sunmaktadır. Ancak bu ölçümün geleneksel yöntemlerle yapılması ekonomik kalkınma, kentsel toplum ve çevre arasındaki karşılıklı bağımlılığın anlaşılabilmesi için yeterli değildir.
Kentlerin performans ölçümünde doğru bir yaklaşım için yoksulluğu önlemek, çevresel şartlarda gelişim sağlamak ve ekonomik üretkenliği artırmak gibi kenti ilgilendiren ekonomik, sosyal ve çevresel alanlardaki gelişimi izlemek gerekir. Bunun yanında sürdürülebilirlik temelinde oluşturulmuş kapsamlı kentsel planlama araçlarından faydalanılmalıdır.
Kentlerde Sürdürülebilirlik Ölçümü Neden Önemlidir?
Kentsel sürdürülebilirlik göstergeleri; şehir plancılarına, yerel yöneticilere ve politika yapıcılara kentin sosyo-ekonomik ve çevresel performansını ölçme olanağı sunmaktadır. Bu göstergeler; sorunların tanımlanmasına yardımcı olduğu gibi, iyi yönetişim ve bilimsel çalışmalar neticesinde gelişme sağlanan alanların tespit edilmesine de yardımcı olabilmektedir.
Çeşitli kentler arasında kentsel sürdürülebilirlik performansının karşılaştırılmasında birtakım zorluklar yaşanmaktadır. Bu durum, biraz da kentlerin mevcut durumu ve çevresel sorunlara bakış açısıyla ilgilidir. Örneğin, birtakım kentler çevresel sağlık göstergelerinde daha iyi bir performans gösterirken; bazı kentler ise kaynakların verimli kullanılması, katı atık ve sera gazı salımı oranlarının düşürülmesi gibi göstergelerde üstünlük sağlamaktadır. Bu açıdan, her kentin kendi yapısına ve sürdürülebilirlik gereksinimlerine özgü performans göstergeleri belirlemesinde yarar vardır.