İçindekiler
Mimarlık ve mühendislik alanında faaliyet gösteren meslek odaları, emlak sektöründe satış ve kiralama süreçlerine önemli faydalar sağlayabilir. Bu metinde meslek odalarının emlak sektöründe nasıl bir etki yaratabileceği ve özellikle yapı kiralama ve satış süreçlerini nasıl etkileyebileceği üzerine odaklanılmaktadır.
Doğal Kaynaklardan Faydalanan Çevreci Yapıların İnşası
Ülkemizde ve dünya genelinde artan küresel ısınma sorunları, maddi ve manevi kayıplara neden olarak çevresel önlemlerin artmasına yol açmıştır. Kyoto Sözleşmesi’nin ülkelerce uygulanmaması ve zamanla yaşanan doğal felaketlerin birçok ülkede ciddi kayıplara neden olması, tedbirlerin artırılmasının şart olduğunu ortaya koymaktadır. Bu önlemlerin başında karbon salımlarının minimum düzeyde tutulması gerekliliği gelmektedir. Pek çok gelişmiş ülkede ve aynı zamanda ülkemizde de başta otomobil sektörü olmak üzere bu çabaların çeşitli alanlarda uygulandığını görmekteyiz.
Buradan hareketle artık çevreci mimari yapılarla da sıkça karşılaşmaya başladık. Karbon salımını düşürme hareketinin gelecekte emlak sektörünü de şekillendiren en önemli faktör olacağını öngörebiliriz. Ülkemizde bu anlamda (mimarlık ve mühendislik açısından) Çevre ve Şehircilik Bakanlığının girişimi ile alınan en somut karar, 2017 yılındaki (bazı istisna sınıfında bulunan yapılar haricinde) tüm yapılar için “enerji kimlik belgesi alınması” zorunluluğudur. Bu karara göre yeni yapılarda enerji kimlik belgesi alınabilmesi için, yapıların enerji verimliliğinin en az C sınıfı olması gerekmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kararına göre bu konuda gerekli çalışmaları, yetkilendirilmiş şirketler veya mühendisler / mimarlar sağlamaktadır. Bu şekilde enerji tasarrufu sağlayan çevreci yapılar oluşturulması en önemli hedeflerden biridir. Kanunlar sayesinde, sadece çevre kirliliği yaratmayan hibrit otomobiller değil, doğal kaynaklardan maksimum faydalanan çevreci yapılar oluşturulması mümkün hâle gelecektir.
Yapı Kalite Sınıflarının Oluşturulması
Çevre duyarlılığı, arsa ve yapıların mali değerini etkileyen önemli bir faktör olacaktır. Böylece emlak sektörü bu durumdan doğrudan etkilenecektir diyebiliriz. Bunun için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin (TMMOB) himayesinde tüm meslek gruplarının bu konuda mesleki disiplin ve uzlaşma içerisinde bir araya getirilmesi ile (maliyeti arttıran unsurlar gözetilerek) kalite sınıfları oluşturulması sağlanabilir. TMMOB önceden proje ve uygulama hizmet bedellerini formüle ettiği gibi bu kez “arsa veya yapı bedeli” benzeri bir yöntem oluşturabilir.
Piyasa Koşullarına Göre Fiyatlandırma Yapılması
Mimar ve mühendislerle birlikte tüm meslek odalarının ortaklaşa kararıyla yapı kalite sınıflarının belirlenmesi sonrasında yapıların asgari ve azami kira / satış bedelleri ortaya çıkarılabilir. Burada arazi yapısı ve yapı inşaatında kullanılan malzemelerin kalitesi belgelerle ispatlandığı için ve ayrıca mimari tasarımda enerji kullanımı da zaten enerji kimlik belgesi ile oluşturulduğundan, yapı normunun hangi aşamada olduğu inşaat sırasında yapılan tespitlerle belirlenebilir.
Güvenli Yatırım Ortamı Sağlanması
Kullanım amaçlarına göre (konut, ofis vb.) gerçekleştirilen sınıflandırmalarla yapıların “gerçek piyasa koşullarına göre” önerilen kiralama ve satış fiyatları ortaya çıkarılıp, bu fiyatların kanunlar içinde de yer alması sağlanarak; yatırımcı, mülk sahibi ve kiracıların daha sağlıklı ve dengeli bir emlak piyasasında hareket etmesi sağlanabilir. Emlak sektöründe stabil bir piyasa oluşması için ülkemizde iç ve dış yatırımcılara güven ortamı sağlanarak, milli gelirin artmasının da önü açılabilir.
Yapı Kalitesinin Artırılması
Mimari açıdan yapının araziye uyumlu tasarlanması, çevresel etki faktörlerinin doğru kullanılması, atık suların geri dönüşümü sağlanarak yapıya kazandırılması ve doğayı kirletmeyen malzemelerin tercih edilmesi gibi pek çok faktör, meslek uzmanlarının ortak görüşüyle “yapı kalitesini artıran unsurlar” arasında sayılabilir. Ayrıca gelişmiş ülkelerdeki bu tip yaklaşımlar araştırılarak, kendi değerleri çerçevesinde ülkemiz için de en doğru yaklaşımlar değerlendirilebilir.
Tarihi ve Kültürel Eserlerin Gerçek Değerine Ulaşması
Doğal ve tarihi yapılar açısından zengin olan ülkemizde restorasyon amacıyla yenilenen yapıların bambaşka bir cepheye bürünmesi trajik bir konudur. Restorasyonu doğru yapılmış yapıların sınıf kalitesi yüksek tutulup, kira ve satış bedellerinin bu kalite sınıfına göre belirlenmesi, yanlış restore edilmiş yapıların değerini yitirmesi ile satış ve kira değerinin düşmesini sağlayacaktır. Bu şekilde ülkemizin en değerli tarihi ve kültürel eserlerinin de gerçek emlak değerine ulaşması sağlanabilir.