İçindekiler
Dünya genelinde son beş yılın hızlı ve radikal şekilde değişen; ekonomik, politik, teknolojik, ekolojik vb. süreçleri, arazi geliştirme ile proje üretimi yöntemlerini doğrudan etkilemektedir. Bununla birlikte proje üretim metodları da kentlerdeki sosyo-ekonomik süreçleri şekillendiren en önemli etkendir.
Kentlerin tüm faktörleriyle sürdürülebilir ve yaşanabilir şekilde büyüyebilmesi için mevcut arazi stoklarının en çağdaş şekilde ve yeni şekillenen dünya düzeninin farkında olarak planlanması ve buna bağlı olarak nitelikli, çevre dostu, ekonomik/erişilebilir ve kentte bütünsel olarak birbirini besleyebilecek projeler ile geliştirilmesi gerekmektedir.
Proje geliştirme süreçlerinde özellikle pandemi sonrası yeni oluşan dünya düzenini anlamak ve sürdürülebilir kent hedeflerine ulaşabilmenin temel noktası; insanların yeni ihtiyaç ve talepleri ile kent/ülke bütünündeki ihtiyaçların tüm ekonomik, politik, çevresel, sosyal ve mekânsal boyutlarıyla tespit edilip ortak zeminde buluşturulmasıdır.
Aşağıdan yukarı bir planlama ve yönetişim ortamı oluşturularak kentlinin ihtiyaçları kentin bütünsel ihtiyaçları ile buluşturulduğunda yaşanabilir kentler yaratılarak sürdürülebilir ve her faktörüyle büyüyen güçlü kent kurguları oluşturulabilecektir.
Sürdürülebilir şehirler için arazinin üzerinde üretilen projelerin kente etkisi ve kentin ihtiyaçlarının da arazilerin doğru planlanıp projelendirilmesine bağlı olduğunun bilincinde olunmalıdır. Bunun yanında yeni dünya düzenini anlamak adına teknolojik, ekonomik, sosyal ve mekânsal tüm faktörleri incelemek gerekmektedir.
Sosyo-Mekânsal Sürdürülebilirlik için Kentlinin ve Kentin Değişen İhtiyaçları
Sosyal boyutta kentlinin en önemli değişen ihtiyaçları arasında hepimizin günlük yaşamını sürdürülebilir kılması adına “ekonomik unsurlar” yer almaktadır. Dünya nüfusunun hızlı artışı, buna bağlı yaşanan küresel kriz ve pandeminin etkileri ile yükselen enflasyon ortamı “erişilebilir konut” talebini yükseltmektedir.
Sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için arazi fiyatları ve buna bağlı proje fiyatlarının minimalize edilmesi için devlet ve özel bankalar ile yeni proje geliştirme finansmanı modellerine gidilmelidir. Yapı müteahhitlerinin arsa sahipleri ile ortak olarak proje üretebileceği hasılat paylaşımı modeli de doğru ifade edilerek buna ek olarak hem devlet hem özel kuruluşlarca yeni finansman modelleri geliştirilmelidir. Ayrıca, konut fiyatları için bölgesel endeksler belirlenerek her zaman erişilebilir konuta yönelik rezerv alanlar yaratılmalıdır. Konut sahipliğinin artırılması, döngüsel bir ekonomi yaratarak kentin ekonomik büyümesini besleyen en ana unsurlardan biridir.
Dünya’da ve ülkemizde hızla yaygınlaşan “tiny house” modeli de kentlinin uygun konut ihtiyacına cevap verme güdüsüyle başlamış olup, şu anda geldiğimiz noktada arazi fiyatlarındaki artış sebebiyle lükse evrilmiş durumdadır. Amerika ve Avustralya’da tiny house modelinde temelsiz yapılar düşük gelir grubunun ihtiyacını karşılamaya yönelik başladıktan sonra aynı zamanda çevre dostu da olması sebebiyle popülerlik kazanmıştır.
Ülkemizdeki uygulamalarına baktığımızda ise tiny house’ların çevre dostu (sıfır enerji) tasarımı olması ve erişilebilir konut modeli olması yönündeki potansiyel, plansız gelişme sebebiyle fark edilememektedir. Gerekli yasal düzenlemeler ve plansal çerçevenin oluşturulması sonrası bu yeni nesil evler, doğru tasarım ile kentlerdeki karbon salınımını indirgeyebilmeleri açısından avantaj olarak görülmektedir.
Arazi Geliştirmede Yeni Nesil Teknolojilerin Etkisi
Pandemi öncesi akıllı şehir teknolojileri ile görünür olan ve pandemi ile hayatımızda kullanım alanı bulan yeni nesil teknolojiler, proje geliştirme süreçlerinde kentlerin sürdürülebilir gelişimi için potansiyel vadetmektedir.
Proje süreçlerindeki genel kurgularda nesnelerin interneti gibi unsurlardan yararlanılarak gerçekleştirilen akıllı projelerin üretimi, enerji verimliliği sağlayarak uzun vadede kentlerin sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sunmaktadır. Bu kapsamda yeni teknolojilerin projelere nasıl entegre olabileceği konusuna daha çok odaklanılması gerekmektedir.
Modüler Yapı Gerçeği
Yine kentlerin gelecekte mevcut nüfusa yeterince konut sağlayamayacağı düşünülerek özellikle Avrupa’daki gayrimenkul geliştiricileri ve akademik çevre tarafından “modüler yapılar” öngörülmektedir.
Modüler yapılar, teknolojiden yararlanılıp doğal ve geri dönüştürülebilir yapı malzemeleri kullanılarak yıllar içinde değişen ihtiyaçlara göre iç mekanda uyarlanabilir ve değiştirilebilir şekilde gerçekleştirilen tasarımı ifade etmektedir. Bu şekilde meydana getirilen yapılarda yıllar sonra iç mekanda daha küçük birimler oluşturularak aynı binada yükselen nüfus için daha çok bağımsız birim sağlanabilmektedir.
Yeni dünya düzeninde kentlilerin alışveriş, iş ve sağlık gibi birçok ihtiyacını online olarak sürdürmek istemesi de proje kurgularında yer almalıdır. Aynı bina içinde birçok farklı fonksiyonun yer alması, hatta aynı bağımsız birimin gerektiğinde ofis/eğitim/konut/spor gibi farklı kurgularda kullanılabilir şekilde tasarlanması gerekli bir adımdır.
Proje Geliştirme Süreçlerinde Potansiyel Bir Faktör: Sanat
Son yıllarda projeye katma değer sağlayan unsurlara bakıldığında başta pek akla gelmeyen “sanat” faktörünün öne çıktığı fark edilmektedir. Karma projelerde alışveriş ve yemek bölümleri eskiden projeyi besleyen bir unsur olarak görülmekteyken artık kentlilerin görünür olmak ve yeni deneyimler kazanmak adına içinde daha çok sanatsal ögeler barındıran projeleri tercih ettikleri görülmektedir.
Proje kurgularında kişilerin içinde yeni deneyimler elde edecekleri ve aidiyet hissi oluşturabilecekleri “çağdaş sanat ögeleri” yer almalıdır. Hatta hem iç hem dış mekanda yaratılan projelere sanatçı gözünden bakıldığında bunların kentte anlamlı bir çevre yaratırken, kentin marka değeri ve bilinirliğine çok büyük katkılar sağlayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.