İçindekiler
Yatırımcıların ilgisi özellikle pandemi döneminden bu yana toprak yatırımlarına doğru kaymış durumda. Toprağa yatırım verimdir, berekettir fakat her şeyden önce geleceğe dair en büyük güvencedir. Bu yazımızda toprak yatırımında dikkat edilmesi gereken hususları detaylarıyla ele alacağız.
Toprağa Yatırım Uzun Vadeli Düşünülmelidir
Geride bıraktığımız pandemi döneminde toprağın değeri daha da anlaşıldı ve herkesin ilgisi toprak yatırımına kaydı. Bu noktada tüm yatırımcılar açısından dikkat edilmesi gereken şudur: toprak yatırımı tüm zaman dilimlerinde kazandırsa da ana kazanç uzun vadede elde edilir. Kısa sürede elde edilen kazançlar diğer yatırım araçlarından daha çok gelir sağlasa bile bu kazanç, orta ve uzun vadedeki kazanımlarla karşılaştırıldığında aslında bir kayıptır.
Toprak Yatırımı Diğer Yatırım Araçları ile Mukayese Edilmemelidir
Toprak, kendi değerini katlayan bir yatırım aracı olduğu için, toprak yatırımının kazancını diğer yatırım araçları ile mukayese etmek doğru olmaz. Toprağı alım tarihinden itibaren başlayan yükseliş, özellikle üçüncü yıl dolduktan sonra şaşırtıcı rakamlara dönüşür. Özellikle arazi niteliği olan gayrimenkule yapılan yatırım, arsa niteliğine dönüştüğünde ya da arazi mücavir alan kapsamına alındığında bambaşka bir çerçeve ortaya çıkar.
Özetle toprak yatırımı hem kazanç hem de niteliksel anlamda doğurgandır. Bunu fark edebilmek ve faydalanabilmek için biraz sabır gerekir.
Toprak Yalnızca Yatırım Aracı ya da Gelecek Güvencesi Değildir
Çağın en önemli yatırım aracı toprak desek yeridir. Çünkü yerine yenisi konamayacak iki varlıktan biri su, diğeri topraktır. Tam da bundan dolayı ülkemizde değeri geç anlaşılan toprak yatırımı, sadece Türkiye’de değil tüm dünyadaki en önemli yatırım aracıdır. Peki, toprağa sadece bir yatırım aracı ve gelecek güvencesi olarak bakmak doğru mu? Hayır elbette değil. Toprak, tüm bunlardan çok daha fazlasıdır.
1960’lı yıllardan itibaren önüne geçilemeyen köyden kente göç hareketinin özellikle son 10 yılda kentten köye göç hâline dönüşmesinin altında yatan temel neden, doğanın öneminin geç anlaşılmış olmasıdır. Çünkü insan hayatının tekrarı yok ve bu hayatı sağlık, mutluluk ve huzur içinde yaşamanın rotası da doğadan geçiyor.
İçinde yaşadığımız büyükşehirlerin sıkıntılı, stresli ortamında geçen yoğun hayat telaşı insanları sık sık “buna neden katlanayım” sorgusu ile doğaya itiyor. Doğanın huzurlu atmosferini gören pek çok kişi şehir hayatını sonlandırarak doğaya yerleşmeyi hedefliyor. Bu hedefe ulaşmanın ilk yolu da sınırlı birikimlerle de olsa arazi satın alıp geleceği planlamaktan geçiyor. Bu planı hayata geçirmek için önceden hedeflenen “emekli olma” dönemi de artık sona ermiş durumda.
İnsanlar yaşamlarının en verimli dönemlerini huzurla ve sağlıkla yaşamak için bir an evvel doğaya yerleşmeyi ana hedef olarak belirliyor. O kadar ki çocukların da doğada büyümeleri, toprağı tanımaları ve sağlıklı bireyler olarak yetişmeleri adına bu adım çok önem taşıyor. Daha sayamayacağımız kadar çok nedenle toprağın zirvedeki yeri hem yaşam hem de yatırım açısından asırlar da geçse değişmeyecektir.