İçindekiler
Avrupa Birliği (AB) 2015 yılındaki Paris Anlaşması’nın ardından kendi yol haritasını oluşturarak Aralık 2019’da Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı yayımladı. Bu mutabakat AB’ye üye olan, aynı zamanda AB ile iş birliği ve ticaret yapan ülkeler açısından çok ciddi ve geniş kapsamlı bir dönüşüm içeriyor.
2030’a gelindiğinde Avrupa’daki karbon salımını 1990 düzeyine kıyasla yüzde 55 düşürmeyi hedefleyen AB, bu hedefe uygun olarak hazırladığı bir kalkınma planı niteliğinde olan “Fit for 55 (55’e Uyum)” paketini de 2021 yılı temmuz ayında kamuoyu ile paylaştı. AB’nin nihai hedefi ise 2050 yılında dünyanın ilk karbon-nötr kıtası hâline gelmek. AB, Avrupa Konseyi 2030 İklim ve Enerji Politikaları Çerçevesi ve Avrupa Komisyonu’nun 2020 yılı sonrası küresel iklim değişikliği ile mücadele planını odağına alarak 6 Mart 2015’te iklim eylem planını sunan ilk büyük ekonomidir. AB hedefini bu belgede “2030 yılı için ekonomi genelindeki sera gazı emisyonunu en az %40 azaltmak” olarak ifade etmiştir. Bu hedef, Paris Anlaşması’nın orta vadeli hedefi ile de paraleldir.
AB açısından Paris Anlaşması’nın anlamı, özellikle istihdam ve büyüme alanlarında önemli fırsatların kapısını açmasıdır. Bu anlaşma ile düşük karbon ekonomisine geçiş, AB’nin yenilenebilir enerji alanında dünya lideri olma hedefini daha da ileriye taşıyarak, yenilenebilir enerji kapsamındaki yatırımları ve yenilikleri canlandıracaktır.
2050 yılına kadar yeşil ve dijital dönüşüm çerçevesinde kendisini tamamen dönüştürme yolunda ilerleyen AB’nin ticaret partnerleri arasında yer alan Türkiye’nin, bu ikiz dönüşüme kayıtsız kalması elbette imkânsızdı.
TBMM tarafından Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifinin kabul edilmesi ve 7 Ekim 2021 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmasıyla, Türkiye bu anlaşmaya resmen taraf olmuş ve aşağıdaki yükümlülüklerin altına girmiştir:
- Küresel sıcaklık artışını mümkünse 1,5 dereceye kadar düşürmek, 1850-1900 yılları arasındaki sanayi öncesi döneme kıyasla 2 dereceye kadar sınırlamak,
- 2050-2100 yılları arasında insan faktörü sonucu ortaya çıkan sera gazlarını; ağaç, toprak ve okyanusların doğal yollardan sindirebileceği bir noktaya indirmek,
- Ülke çapındaki karbon salınımını kesme performansını her beş senede bir yeniden ele almak ve yeni hedefler koymak,
- Anlaşma kapsamında öngörülen, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanı opsiyonları ile iklim değişikliğine karşı verilen mücadelede destekçi olmak.
Türkiye’nin iklim değişikliği adına Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü yükümlülükler uyarınca gerek üretim gerekse tüketim sektörlerinde çeşitli düzenlemelere giderek hızlıca harekete geçmesi beklenmektedir.
Karbon Salımının Yüzde 40’ından Binalar ve Yerleşimler Sorumlu
Günümüzde yaşanan iklim değişikliğinin bir sebebi de binalar ve yerleşimlerdir. Özellikle kentsel nüfusun hızla arttığı dünyada enerji tüketimi de doğru oranda artmakta ve üretilen enerjinin neredeyse yarısı yeni taleplere yanıt vermeye çalışan inşaat sektöründe kullanılmaktadır.
Dünyayı ve insanlığı her geçen gün daha fazla tehdit eden iklim değişikliği ve bu hızlı enerji tüketim artışının sonucu olarak sağlığımızı ve çevreyi tehdit eden atıklar ortaya çıkmaktadır. Bu atıkların en önemli kalemlerinden biri de karbondioksit gazıdır. Karbondioksit gazının miktarını ölçmek ve zararlarına dikkat çekmek amacıyla yapılan hesaplamaya kısaca karbon ayak izi diyoruz.
İklim değişikliği giderek dünyamızı ve geleceğimizi tehdit edecek boyutlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla konutlarda karbon salımının azaltılması, bir zorunluluk hâline gelmiştir. Buradan hareketle iklim değişikliğine engel olmada önemli bir adım olarak konutların inşası, ömürleri ve hatta yıkım aşamaları süresince karbon salımının azaltılması hatta sıfır karbon bina üretimi hedeflenmelidir. Bu hedefe ulaşabilmek için, konutlarda karbon salımının; tasarım, malzeme seçimi, inşaat ve bina işletme sürecinde en aza indirilmesi ve enerji verimliliğinin artırılması yönünde çevreye duyarlı yeni malzeme, yeni mimari tasarım ve inşaat uygulama teknolojilerinin belirlenmesi ve yaygın olarak kullanılması gerekmektedir.
Bu proje ile Türkiye ve özellikle inşaat sektörünün çok gelişmiş olduğu İstanbul özelinde, yeni üretilecek ve iyileştirilecek olan konutların üretim ve kullanım süreçlerinde karbon salımının en düşük seviyeye getirilmesi adına; malzeme seçimi, mimari tasarım ve inşaat süreçlerini kapsayacak şekilde, üretim önerisi ve yol gösterici kılavuz ile birlikte bir örnek model ortaya konmalıdır.
Konutlarda Karbon Salımının Azaltılması Nasıl Faydalar Sağlayacak?
Konutlarda karbon salımının azaltılması, sektörüne göre değişmekle birlikte aşağıdaki yenilikleri sağlayacaktır:
Yapı malzemeleri sektörü açısından
- Çevre dostu malzeme kullanımında kullanıcının bilgilendirilerek piyasada talep yaratılması,
- İç hava kalitesini artırarak sağlıklı iç mekanlar yaratacak kullanıcı dostu malzeme üretiminin artırılması,
- Enerji verimli malzeme kullanımının teşvik edilerek çevre dostu malzemelerin geliştirilmesi için rekabet ortamı yaratılması,
- Yapı malzemelerine dair teknik bilgilerinin yanı sıra, malzemelerin üretiminde harcanan enerji ve ortaya çıkan CO2 salımı miktarı gibi ekolojik özelliklerinin de kullanıcı ile paylaşılması.
İnşaat sektörü açısından
- İnşaat sektörünün dünya genelindeki toplam büyüklüğü göz önüne alındığında kalite, farklılaşma ve markalaşma yoluyla sektörün yerel ve küresel anlamda güvenilirliğinin artırılması,
- İnovasyon, yaratıcılık, sürdürülebilirlik, kalite kavramlarını örtüştürecek şirketlerin öne çıkması,
- Türk inşaat sanayiinde farkını ortaya koyarak çevre dostu ve enerji verimli çözümler üreten şirketlerin pazarlarda öne çıkması.
Mimarlık sektörü açısından
- Yaratım sürecinde malzeme ve uygulama konusunda iş birliği sağlayacak modellere erişim sağlanması,
- Mimari süreçlerin, küresel anlamda çevre koruma standartlarına uygun yaratımlarda bulunmasına teşvik edilmesi,
- Mimari ile ilgili yeni politikalara uyum sağlanması, çevre etkilerinin azaltılması, ekolojik yapılar, binalarda enerji verimliliği gibi konulara dikkat edilmesi ve yeni standartlara uyum gösterilmesi için farkındalık yaratılması.