İçindekiler
Ülkemizde enerji ihtiyacının %74’ü dışa bağımlı olarak çözümlenmektedir. Bunun yanında cari açığımızın neredeyse tamamı enerji giderleri nedeniyle oluşmaktadır. Cari fazlası verecek kadar ihracat yapabilen bir ülke iken, enerji problemimizi kendi içimizde halledemediğimiz için cari açık vermekteyiz. Bu da hem ekonomik hem de siyasal açıdan bizi enerji politikalarında çok dikkatli davranmaya zorlamaktadır.
2023 yılında Ukrayna – Rusya savaşı sonrası Avrupa’da yaşanan ve etkileri devam eden enerji krizini sürekli aklımızda tutmalı ve enerjide dışa bağımlı olmaktan bir an önce kendimizi kurtarmalıyız. “Özellikle fosil kökenli yer altı enerji kaynaklarımız sınırlı iken bunu nasıl yapacağız?” sorusu bu anlamda akla gelen ilk sorulardan biridir.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Yönelmeliyiz
Kaynaklarımız kısıtlı, ancak ülkemizin bulunduğu coğrafyanın bize yenilenebilir enerjide sağladığı avantajları göz ardı etmemeliyiz. Özellikle güneş enerji santralleri (GES), rüzgar enerji santralleri (RES) hidroelektrik santralleri (HES), biyokütle gibi yenilenebilir enerji konularında daha çok çalışmalı, bu dönüşüm için daha çok imkân ve kredi yaratmalıyız. Fosil kökenli yakıt kullanımı hızla yerini yenilenebilir enerji kaynaklarına bırakmalıdır.
Rusya ile ülkemiz arasında yapılan doğal gaz sözleşmesi ile ilk olarak 1988 yılında Ankara’da ticari ve evsel tüketimli doğal gaz kullanılmaya başlanmıştır. Aradan geçen 36 yıl içerisinde ülkemizde ilçeler dahil olmak üzere doğal gazın evsel ve ticari olarak kullanım oranı %66’ya kadar çıkmıştır. Dışa bağımlı olduğumuz bir enerji türünde 2023 yılı itibarıyla sadece konutlarda abone sayısı 19,8 milyon kişidir. Ortalama bir konutu 4 kişinin kullandığını varsayarsak doğal gazla ilgili yaşanacak bir sıkıntıda ülkemizin neredeyse tamamı bireysel olarak da etkilenecektir.
Özellikle iklimin daha yumuşak olduğu, soğutma sezonunun daha uzun sürdüğü sahil ilçelerinde bile hâlâ doğal gaza geçiş süreci için yapılan çalışmaların doğruluğu birçok teknik platformda tartışılmaktadır. Altyapı masrafları ile birlikte doğal gazı bu beldelere yaygınlaştırmaya çalışmaktansa ısı pompalarının teşvik edilmesi ve ucuz olarak kredilendirilme yolu ile yaygınlaştırılması önceliklendirilmelidir.
Doğal Gazın Konutlarda Kullanımı Masraf Yaratıyor
Dışa bağımlı olduğumuz ve dövizle temin ettiğimiz doğal gazın konutlarda bu kadar yaygınlaştırılması, dövizdeki her yükselişle birlikte doğal gaza gelen zamlar, halkın enerji yoksulluğu çekmesine ve birçok evde kombilerin çalıştırılmamasına neden olmaktadır. Oysaki doğal gazın daha çok sanayide ve elektrik çevrim santrallerinde kullanılması tercih edilseydi bu kadar altyapı masrafı olmayacaktı.
Elbette eleştirimizi yaparken o dönemde alınan bu kararda, aslında doğal gazın bacadan çıkan yanma ürünlerinin daha temiz olması ve hava kirliliğini önleyen temiz bir yakıt özelliği taşıması nedeniyle kabul edilebilir olduğu gerekçelerini de göz ardı etmemeliyiz. Ancak bu kadar yaygınlaştırıldıktan sonra artık doğal gazın sadece çevrim santrallerinde ve sanayide kullanılması ile ilgili trendin kaçırıldığını ve 1980’li yıllarda başlayıp çeşitli ülkelerle yapılan politikalara bağlı maddi kayıpların oluştuğunu da söyleyebiliriz.
Enerjide Dönüşüm Elektrikle Başlayacak
Ülkemizde ısınma ve soğutmada elektrik ve özellikle de ısı pompası kullanımına geçiş sürecinin hızlandırılması gerekmektedir. Aynı zamanda çatı GES’lerle bireysel aboneliklerin yolu açılmış olduğu için çatı GES’ler ve ısı pompası sistemleri ile enerjide yine bir dönüşüm sürecinin başladığını öngörmek artık sürpriz değildir.
Elektrikli araçların çoğalması, ısıtma ve soğutmada ısı pompalarının yaygınlaşma sürecinin başlaması bize artık elektriğin birincil enerji olarak yerini hızla almaya başladığını göstermektedir. Önümüzdeki yıllarda mühendislerin uğraşacağı en önemli konulardan biri de yine enerji dönüşüm sistemleri olacaktır. Ancak bu noktada doğal gaz dönüşümü esnasında yapılan hataların yapılmaması gerekir. Özellikle ısı pompasında yerli ürünlerin kalitesinin arttırılarak tüm paranın dışarıya aktarılmasının önüne geçilmelidir.
Doğal gaza dönüşüm esnasında yerli mühendislik firmaları daha çok ithal ürünlerin satış ve montajından düşük oranlarda kâr edebilmişlerdir. Oysaki zaman içerisinde yerli sanayiciler eş değer kalitede ürünleri piyasaya sunabilmiştir. Ama bu çok zaman almıştır. Bu yeni dönemde ısı pompası üreticilerinin ithal ürünlerle kalite konusunda rekabet edebilmesi için gerekli destekler sağlanmalı ve uluslararası rekabet gücü olan ürünler ve markalar oluşturulmalıdır.
Elektrikli otomobil için yapılan seferberlik şeklindeki destek, (kullanılan enerjinin %30’unu binaların ısıtma ve soğutma sistemlerinde kullandığımız gerçeğini de göz önünde bulundurduğumuzda) ısıtma soğutma alanında kullanılacak olan ısı pompaları için de verilmelidir. Bunun yanında uluslararası rekabet gücü olan, yüksek verimli, uzun ömürlü, otomasyon sistemleriyle uyumlu; yerli üreticilerin hava, su ya da toprak kaynaklı üreteceği ısı pompalarının piyasada yerini alması için çalışmalar yapılmalı, bunun için destek ve krediler oluşturulmalıdır.