İçindekiler
Bir afet ülkesi olarak bu zamana kadar büyük ölçekli birçok deprem atlatan Japonya ile diğer bir deprem ülkesi olan ve neredeyse kader ikizi derecesinde benzerlik gösteren Türkiye’nin deprem karşılaştırmasını yapacağız.
“Neredeyse” diye belirtmek gerekir. Zira henüz dokuz şiddetinin üzerinde ve Japonya kadar sık bir deprem geçmişimiz bulunmuyor. Ülkemiz her ne kadar Japonya kadar deprem şiddeti yaşamasa da çok daha büyük deprem kuşağında yer alan ülkeler kadar can ve mal kaybı yaşıyoruz. Peki nerede hata yapıyoruz?
Depremde Japonya Örneği
- Öncelikle Japonya devleti (2020 yılı içerisinde) bir dizi afet azaltma proje ve politikaları oluşturarak afet yönetimi için beş yılı kapsayan ve önemli bir bütçe olan 144.4 milyar dolar ayırmaktadır (nüfus sayısı: 126 milyon).
- Sıkı bir deprem yönetmeliği oluşturularak belirli periyotlarda denetimler ile yönetmeliğin sürdürülebilir hâle gelmesi sağlanmaktadır.
- Deprem ve afetlerle karşı küçük yaştan itibaren eğitimler yapılarak, tatbikatlar aracılığıyla bu bilinç kalıcı hâle getirilmektedir.
- İnsan popülasyonu ve yoğunluğu dikkate alınarak erken uyarı sistemleri devreye alınmış ve aktif olarak kullanılmaktadır. Bu sayede deprem esnasında 5-15 saniye bandında bir zaman kazanılmaktadır.
- Deprem olduğunda ev, iş yerleri ve araçlarda deprem sensörleri ile işleyiş anında durdurularak hâne halkı, çalışanlar ve yolcuların güvende tutulması sağlanmaktadır.
- TV yayınları ile güvenli bölgeler, artçı depremler ve olası tsunamiler hakkında bilgi verilmektedir.
- Japonya’da her aile, çalışan ve yolcunun deprem anında ulaşabileceği bir deprem çantası bulunmaktadır.
Depremde Türkiye Örneği
- AFAD bütçesi, 2023 yılında bir önceki yıla göre %32 azalarak 8.75 milyar Türk lirasına gerilemiştir (nüfus sayısı: 85 milyon).
- 2018’de yürürlüğe giren Bina Deprem Yönetmeliği ile yapı denetim firmalarındaki yanlış uygulamalar sonradan düzeltilmeye çalışılarak biraz toparlanmıştır. Ancak denetim mekanizması ile güvenlik kültürünün yetersizliği ve toplumun önceliklendirme sıralamasında bu tür kıstaslar olmaması nedeniyle nitelikli bir çalışma ortaya konulmamaktadır.
- Doğal afetler olduktan sonra hassasiyet oluşması nedeniyle okullarımızda depremler hakkında hızlıca ve tedbir amaçlı bilgilendirme yapıldığı bilinmektedir. Ancak son yaşadığımız acı deprem sonrası ancak bir üniversitemiz seviyesinde deprem konusu müfredata girmiş durumdadır (İzmir Ekonomi Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümü).
- Ülkemizde genel bir erken uyarı sistemimiz veya deprem sensörlerimiz bulunmamakta ve bununla ilgili henüz herhangi bir planlama ya da cebren uygulama yapılmamaktadır.
- Her ne kadar afet öncesi önlem alma çalışmalarında geri olsak da afet sonrası TV yayınları ve sosyal dayanışma çalışmalarında geçerli puan alacak bir tablo çizdiğimizi söyleyebiliriz.
Buradan anlaşılacağı üzere neler yapmamız ve yapmamamız gerektiği konusu açık ve net ortadadır. Güvenlik kültürünün “can güvenliği” anlamı taşıdığını idrak etmeli ve günlük yaşantımızı bu minvalde dizayn etmeliyiz.