İçindekiler
Son birkaç yılda yaşadığımız afetler, şehirlerimizin afete dirençli ve korunaklı olarak tasarlanmadığını gösteriyor. Peki neden?
Şehirleşmenin başlamasıyla, ihtiyacımız olan yaşam alanlarının tasarlanması ve doğru üretilmesi aslında uzun vade planına bağlıdır. Bu durumda önce kadastro ve parselasyon ile ana donatıların doğru ve planlanması gerekmektedir. Şehirlerimiz, orta/uzun vade nüfus ve ihtiyaçlara göre planlanmamıştır. Ayrıca kadastral parselleme geometrileri de ana plan olmaması nedeniyle biçimsiz ve geometrik olarak orantısız hâle gelmiştir.
Avrupa’nın eski şehirlerini incelediğimizde eski ve yeni dönem yapılaşmaları bariz bir şekilde birbirinden ayrılmıştır. Yeni dönem yapılaşmaları, şehrin beklenen göç ihtiyaçlarını da düzenlemekte hatta göçü yönetmektedir. Konut alanlarında ise insanların minimum yaşamsal mekanları çözümlenmiştir. Londra’da balkonu olmayan konut, güneş görmeyen pencere yoktur. Her yaşam alanı çevresinde yeşil alan, çocuk oyun alanı ve otopark alanları çözümlenmiştir. Yüksek katlı binalar nadiren otel, genelde ise ticari mekânlar olarak kullanılmaktadır.
Beklenen büyük deprem açısından İstanbul şehrini ele aldığımızda ise, çok küçük alanlarda yüksek yoğunluklu yaşam alanlarının dikey mimaride tasarlandığı ve üretildiğini görmekteyiz. İstanbul, sosyal donatıların çözümlenmediği, insanların gündelik hayatlarında dinlenme ve minimum konfor olanaklarının sağlanmadığı bir şehir hâline gelmiştir. Gelinen bu durum, afet sırasında ve sonrasında aşılması çok zor olacak büyük problemlere yol açacaktır.
Peki, şehirlerin deprem, sel vb. gibi doğal afetlerden etkilenmemesi ya da en az şekilde etkilenerek hayat kalitesinin düşmemesi için nasıl bir kent sistemi geliştirilmeli? Ekolojik yapı malzemeleri bu noktada nasıl bir öneme sahiptir?
Ekolojik Yapı Malzemeleri Neden Önemlidir?
Yatay mimari açısından Almanya’nın Freiburg şehri, çok iyi bir örnek olarak ele alınabilir. Dünya, tersine göç ile kentlerden kırsala dönüş için zemin hazırlamaktadır. Sürdürülebilir ve akıllı köyler oluşturulması için AR&GE faaliyetleri, çeşitli hibe fonlarıyla da desteklenmektedir.
Freiburg örneğinde, her yere 15 dakikalık yürüme mesafesinde ve kolaylığında bir kasabayı görmekteyiz. Şehir ulaşımda düşük karbon (hatta sıfır karbon) bakış açısıyla planlanmıştır. Yeni yapılar için de artık ekolojik malzemeler ön plana çıkmakta, 1900’lerde hayatımıza giren betonarme artık tahtını ahşap yapılara bırakmaktadır. Bu noktada, kent planlamalarını/tasarımlarını yaparken riskli durumlara karşı üretilebilecek ekolojik ve inovatif çözümler üzerinde durabiliriz.
Kent Planlamalarında Ekolojik ve İnovatif Çözümler
Teknoloji, inşaat sektörüne de oldukça verimli çözümleri getirdi. Deprem sonrası çeşitli yapı malzemelerinin yanında daha ileri teknolojiye sahip cihazlar gibi hareketli parçaları olan yeni çözüm önerileri de artık ulaşılabilir oldu. Ülkemizde de çeşitli firmalar, sürtünmeli sarkaç tipi ya da kurşun çekirdekli kauçuk izolatörler üretmektedir. Ancak burada çok önemli bir husus vardır. Bu yapıların tasarlanması konvansiyonel bir yapı tasarımından daha derin mühendislik hizmeti gerektirmektedir.
Sonuç olarak, son yıllarda inşaat sektöründe dramatik ve köklü değişimleri gözlemliyoruz. Gelecek, umut verici bir şekilde doğaya daha uyumlu hâle gelmiş yeni ve modern yaşam alanlarının olacak. Tüm dünya çok hızlı dönüşüyor ve bizler buna çok hızlı adapte olmak zorundayız.
Çünkü; hayatta kalanlar en güçlüler değil, doğaya en kolay uyum gösterenlerdir.