İçindekiler
Anayasa Mahkemesi, Resmî Gazete’de yayımlanan 01/08/2023 tarihli kararı ile geç ödenen kamulaştırma bedeli için sadece kanuni faiz ödeneceğini öngören Kamulaştırma Kanunu’nun 10. madde / 9. fıkrasının Anayasa’ya aykırılığına ve iptaline karar vermiştir. İptal edilen kuralda, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilmesi öngörülmekteydi.
İptal kararının önemini anlamak adına öncelikle itiraz konusu kuralın ve uygulamadaki karşılığının izah edilmesinde fayda vardır.
Kamulaştırma Aşamaları Nelerdir?
İdare; tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda, öncelikle satın alma usulünü uygulamaktadır. Kamulaştırma kararının alınmasından sonra ise idare; konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan rapor almaktadır. Gerektiğinde sanayi ve ticaret odalarından ve mahalli emlak alım – satım bürolarından edineceği bilgilerden de faydalanan kurum, taşınmaz malın tahmini bedelini tespit etmek üzere kendi bünyesindeki en az üç kişiden oluşan bir veya birden fazla kıymet takdir komisyonunu görevlendirmektedir.
Kıymet Takdir Komisyonunun İdare Bünyesinden Oluşturulması, Hakkaniyete Aykırı
Söz konusu komisyonun idarenin kendi bünyesinde bulunan kişilerden oluşturulması da kanaatimce hakkaniyete aykırı bir durumdur. Zira bu durum; kamulaştırma bedellerinin taraflı kişilerce belirlenmesine sebep olmakta, taşınmazın değerinin oldukça düşük şekilde tespitine sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple kamulaştırma bedel tespitinin, bağımsız değerleme uzmanları tarafından yapılmasında fayda bulunmaktadır.
Büyükşehirlerde Basit Yargılama Usulünün Uygulanamaması, Mağduriyetlere Sebep Oluyor
İdare; kamulaştırmaya konu taşınmaz malı pazarlıkla ve anlaşarak satmak amacıyla komisyon tarafından belirlenen tarihte malikle pazarlık görüşmeleri yapar. Söz konusu görüşmelerin sonucunda bedelde anlaşmaya varılmaması hâlinde ise kurum; yaptırdığı bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesine müracaat eder. Burada da taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin peşin veya taksitle ödenmesi karşılığında idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Asliye hukuk mahkemesi, davayı basit yargılama usulüne göre yürütür. Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç 30 gün sonrası için duruşma günü belirler ve tarafları duruşmaya katılmaya çağırır. Basit yargılamanın amacı; dava sürecinin hızlı tamamlanmasını sağlayarak, kamulaştırma bedelinin dava açıldığı tarihte değer kaybetmeden gerçek karşılığının oluşmasını sağlamaktır. Zira taşınmazın bedelinin tespitinde, değerlendirme tarihi olarak davanın açıldığı tarih esas alınacaktır. Ancak ne yazık ki özellikle İstanbul gibi büyük ve kalabalık şehirlerde yargıdaki iş yükünün fazla olması, basit yargılama usulünün uygulamada vuku bulmamasına sebebiyet vermekte, bu da büyük mağduriyetlere neden olmaktadır.
Kamulaştırma Davalarında Faiz Başlangıcı
İzah edilen nedenlerle 30/04/2013 tarihinde yapılan değişiklikle Kamulaştırma Kanunu madde 10 / f. 9’a ekleme yapılarak; kamulaştırma tespit ve tescil davalarının dört ay içerisinde bitirilmesi, aksi hâlde kamulaştırma bedeline %9’luk yasal faiz işletileceği hüküm altına alınmıştır. Kamulaştırma bedelinin geç ödendiği durumlarda kanuni faiz işletilmesi, söz konusu bedelin ekonomik değerinin korunmasını temin eden araçlardan biridir. Ancak özellikle son yıllarda; enflasyonun olağanüstü boyuta ulaşması, alım gücü ve maliyetler arasındaki dengesizlikler, bedel tespit ve tescil davalarının basit yargılama usulüne tabi olmasına rağmen uzun süreçlere yayılması gibi sebepler, dört aylık yargılama süreci sonrasında işleyen yasal faizin de enflasyon karşısında değerini kaybetmesine sebep olmaktadır. İşte tam da bu noktada Anayasa Mahkemesinin 1 Ağustos 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan iptal kararının önemi anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Tarafından Verilen İptal Kararı Neden Önemli?
Anayasa Mahkemesi 05/04/2023 tarih, 2022/83 esas numaralı dosya ile vermiş olduğu kararda; kamulaştırma bedeline kanuni faiz işletilse de bu bedelin enflasyon etkisiyle yitirilen değerinin karşılanması gerektiğini vurgulamıştır. Aksi takdirde özellikle yüksek enflasyonlu dönemlerde devletin kamulaştırma nedeniyle borçlu olduğu tutar ve alacaklı hak sahibi tarafından nihai olarak alınan tutar arasındaki değer kayıplarını gidermek mümkün olamayacaktır.
Öte yandan idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında kamulaştırma bedeli, dava tarihi itibarıyla belirlenmektedir. Ancak itiraz konusu kuralla faizin başlangıç tarihi, yargılamanın dördüncü ayının sona erdiği zaman olarak belirlenmiştir. Bu durumda kamulaştırma bedelinin fiilen tahsis, kamulaştırılmış sayılma ve kamulaştırmaya esas rayiç bedelin belirlendiği tarihle faizin başlangıç zamanı arasındaki dört aylık sürede, hak sahibinin enflasyon etkisiyle makul olanın ötesinde bir ekonomik kayba uğrayabileceği açıktır. Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle kuralın; Anayasa’nın 13. maddesi ile Anayasa’nın sözüne / ruhuna, ölçülülük ilkesine aykırı olduğuna ve bu nedenle iptaline karar vermiştir.
İptal Kararı Öncesi, Mülkiyet Hakkı İhlal Ediliyordu
İptal kararı öncesinde kamulaştırma bedelinin yüksek enflasyon rakamlarına rağmen sadece yasal faizle ödenmesi, mülkiyet hakkı ihlaline sebebiyet vermekteydi. Bu nedenle bedel tespit ve tescil davasının sonunda enflasyon gerekçe gösterilerek munzam zararın karşılanması için davalar açılmaktaydı. İş yükü fazlalığı nedeniyle mülkiyet hakkı ihlaline sebebiyet veren yargı, bu defa munzam zarar sebebiyle açılan davalarla karşı karşıya kalmaktaydı. Sonrasında da yargılama süreci, kısır bir döngü hâlini almaktaydı.
Kamulaştırma Bedeline Uygulanacak Faiz, Enflasyon ile Uyumlu Olmalı
Bahse konu iptal kararı ile beraber Anayasa Mahkemesi, paranın değerinde oluşacak aşınmayı telafi edecek mekanizmaları geliştirerek devreye sokması noktasında devlete sorumluluk yüklemiştir. Öte yandan kanun hükmü iptal olduğundan, yasama organının yeni bir düzenleme yapması gerekmektedir. Kanaatimce öncelikle, kamulaştırma bedellerinin düşük belirlenmesinin önüne geçilmelidir.
Kamulaştırma bedeline uygulanacak faizin de enflasyon ile uyumlu olması şarttır. Yahut kamulaştırma bedel tespit ve tescil davalarında, Anayasa’nın 46 / son maddesinde düzenlenen kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde ölçülülük ilkesi göz önünde bulundurularak, kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı malike ödenebilecek ve temel insan haklarından olan mülkiyet hakkına müdahale en aza indirilebilecektir.