İçindekiler
Ormanlar ve denizler, en önemli karbon temizleyiciler olarak bütün dünya için aynı oranda etki sağlayacak güçtedir. Küresel ısınmanın etkilerini yapısal teknolojiler üreterek ve kullanarak azaltmaya çalıştığımız bu çağda, doğal kaynakların da öneminin farkına varmamız gerekmektedir.
Tabiri yerindeyse ülkemizdeki denizlerin çığlıkları, (başta Marmara olmak üzere) son iki yıldır daha iyi duyulmaktadır. Bu çığlıkların sebeplerini inceleyen bilim insanları ise kök nedenlerinde, hep insan faktörünün olduğu sonucuna varmaktadır. Fabrikaları işletenlerden, yönetenlerden ve denetlemekle görevli olanlardan değişen ekolojik sisteme karşı duyarsız kalanlar; yaşanılan veya yaşanılacak sorunların birer parçasıdır.
Önceki yazımda, toprak arazilerinin toplulaştırılmasının kaynak verimliliğini arttıracağı ve sürdürülebilirlik etkilerinin her boyutta önemli kazanımlar getireceği üzerinde durmuştum. Bu defa biraz ormanların tarım arazilerine kazandırılması konusu biraz da başlıkta görüldüğü gibi özel mülkiyetin ormansızlaşmaya etkileri üzerine söz edeceğim.
En Fazla Olumsuz Etkilenen Doğal Alanlar: Ormanlar
İnsan faaliyetleri sonucu en fazla olumsuz etkilenen doğal alanlar, ormanlardır. Arazi kullanım değişikliklerinin ve orman alanlarının azalmasının; bilimsel olarak önemli iklim değişikliği sorunlarına yol açtığı tespit edilmiştir. “Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli- 2021” raporuna göre tüm dünyada 1750 ve 2011 yılları arasında gerçekleşen tahminen 555 milyar ton değerindeki karbon emisyonunun 375 milyar tonunun, fosil yakıt kullanımı ve çimento üretiminden; 180 milyar tonunun ise arazi kullanım değişiklikleri sonucu ve orman alanlarının azalmasından kaynaklandığı belirlenmiştir.
Bölge, Orman Niteliğini Nasıl Kaybeder?
2B arazileri; bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş arazilerin tarımsal faaliyete, özel mülkiyete açılması durumudur. Orman niteliğinin kaybedilmesi ise yangınlar, seller gibi abiyotik veya böcek, mantar gibi biyotik zararlılar nedeniyle gerçekleşebilmektedir.
Bu noktada önemli bir başka neden, uzun süre devam eden kuraklık durumudur. Öte yandan Orman Genel Müdürlüğü, tekrar ağaçlandırma gibi çeşitli yöntemler kullanarak bu alanlara yeniden orman niteliği kazandırabilmektedir.
Prof. Dr. Tolunay’ın “Dünyada ve Türkiye’de Ormansızlaşma” konulu araştırmasına göre; bu 2B kapsamında değerlendirilen 502 bin hektar alanın, insan işgali sonucunda orman niteliği kaybettirilmiş alanlar olması nedeniyle “ormansızlaşma” şeklinde kabul edilmesi gerekmektedir.
48.151 Hektar Alanda Ormandan Açma Suçu İçin Tutanak
1988-2016 yılları arasında 48.151 hektar alanda, “ormandan açma” suçu için tutanak düzenlenmiştir. Yerleşim amacıyla işgal edilen alanlar ise 30 bin hektar kadardır. Bu gibi bölgeler 10 yıldan uzun süre içinde ağaçlandırılmıyorsa, yine ormansızlaşma alanlardan kabul edilmelidir. Anayasamızda “ormanların işletilmesi ve yönetilmesi devletçe yapılır” hükmü bulunmaktadır.
Osmanlı devleti dönemine denk gelen 1870 yılından, 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman Kanunu’na kadar ormanların özel kontratlar ile yerli ve yabancı müteahhitlere tahsis edilmesi sonucu geri dönülemez sonuçlar ortaya çıkmıştır. Ormanların özelleştirilmesi, tarihimizde Antalya’daki sedir ağaçlarının ve birçok anıt ağacın kesilmesi gibi acı yaralar bırakmıştır.
Orman Alanlarıyla Birlikte Biyoçeşitlilik de Azalıyor
Orman alanlarının azalmasının bir diğer etkisi de biyoçeşitliliğin eksilmesidir. Canlıların habitatlarının yok olması ile çoğalmaları engellenmekte ve türler, bu yollarla yok olabilmektedir. Maalesef ülkemizdeki bazı stratejik havaalanı ve köprü projelerinin bu tip endemik canlıların habitatlarında oldukları, uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Ülkemizde yerli ve yabancı birçok firma, madencilik faaliyeti izni almak için başvurular yapmaktadır. Maden sahaları için verilen izinlerin son yıllarda artış gösterdiği ve özellikle de değerli orman arazilerinin üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Maden üretiminin ormansızlaşmaya neden olmadığı, zira yerine ağaçlandırılma yapıldığı söylense de ülkemizin birçok yerinde özellikle taş ve mermer sahalarının olduğu gibi bırakıldığı veya ormanın içinde bir yama gibi durduğunu kabul etmeliyiz.
Bilimsel araştırmalara göre Türkiye’de orman alanlarında verilen izinler nedeniyle yıllık karbon birikimlerindeki azalma, artmaktadır. Bu durumun iklim değişikliğine neden olduğu, dolayısıyla da çeşitli doğal afetlere yol açtığı sonucuna varılabilir. Öte yandan söz konusu izinlerin bölgesel olarak canlıların habitatlarına, yer altı ve yer üstü sularına zarar verebileceği önemle dikkate alınmalıdır.
Yarınlar İçin Doğayı Yaşanabilir Kılmalıyız
Sonuç olarak doğa, bizim için yaşamın kaynağıdır. Bu nedenle doğayı sadece bugünler için değil yarınlar için de yaşanabilir hâle getirmeye çaba göstermemiz elzemdir. Ağaçlandırma faaliyetlerine katılmak, bahsi geçen yollardan biri olabilir.