İçindekiler
Yazının içeriğini son 20 yılın en moda kavramı olan sürdürülebilirliğe bağlamadan önce, mimarlık üst başlığında mimari tasarımdan bahsetmek istiyorum. Mimari tasarım olmadan, sürdürülebilir mimarlık ürününden bahsetmek mümkün değildir. Özellikle inşaat sektöründe sürdürülebilirliği sadece malzemeye indirgemek eksiklik olacaktır.
Kentsel Dönüşümde Şans Kaçıyor mu?
Öncelikli olarak, ömrünü doldurmuş betonarme binaların yoğun şekilde dönüşüme girdiği bugünlerde elimizde çok kıymetli bir fırsat varken kullanamıyoruz. Yıkılan yapıların yerine yenisi yapılırken; kullanıcıların gereksinimlerini en iyi şekilde karşılayacak, iklimi, topoğrafyayı ve farklı jenerasyonların kullanımına olanak verecek esnekliği karşılayan konut çözümlerine gidilmiyor.
İmar yönetmeliklerinin tariflediği asgari ölçülerdeki mekânlar; bugünün orta yaş insanlarının ileri yaşlardaki kullanımına ya da herhangi bir engel içeren erişilebilirlik prensiplerini karşılayan kullanımlara cevap vermiyor.
Apartmanlardaki Özel Mekânsal Çözümler Eskide mi Kaldı?
1940’lı yıllarda; büyükşehirlerin, başta da İstanbul’un nüfusu bu kadar fazla değilken yapılmaya başlanan apartmanlarda özel mekânsal çözümlere rastlamak mümkün. Şişli’nin, Beşiktaş’ın, Suadiye’nin eski apartmanlarında bu özel mekânsal çözümler hâlâ mevcut.
O dönemin dairelerinde, kapısından içeriye girdiğinizde sokak ayakkabılarınızla basabildiğiniz giriş holü sizi karşılarken; elinizde poşetlerle direkt mutfağa ya da kilere ulaşabilirdiniz. Sonrasında tekrar giriş holüne dönebilir ya da evinizin içindeki herhangi bir odaya artık kirli ayaklarınızla girmeden geçiş sağlayabilirdiniz. Salondaki yaşam ve yemek yeme mekânı ayrıydı. Mutfaktan yemek masasına geçiş konforluydu ve servis yapan ev sahibinin alan rahatlığı vardı. Banyo kullanımında tekerlekli sandalyenin hareket imkânı mevcuttu. Keza mutfakta kahvaltı edebileceğiniz genişlikte mekânsal boşluk mümkündü. Ne yazık ki bu binaların sayısı giderek azalmaktadır.
Günümüzde Konutlar Neden Daha Küçük?
Maalesef bugün; toprağın kıymetinin artması, inşaat maliyetlerinin yüksek oluşu, imar planlarının kısıtları ile nüfus yoğunluğunu kaldırmaması ve yönetmeliklerdeki standartların asgari koşullarının dönüşüm mevzusunda kıstas kabul edilmesi sebebiyle, kentsel dönüşüm süreçlerinde yıkılıp yeniden yapılan binalarda konutların küçüldüğüne şahit olmaktayız.
Küçülen konutlarda ise asgari mekânsal gereksinimlerden ötürü “adaptable home”, yani fiziksel engelli ya da yaşlıların kullanımına olanak verecek şekilde değiştirilebilir / dönüştürülebilir mekânsal çözümler yaratılamamaktadır. Esasen, bu konu hiçbir zaman düşünülmemektedir. Sürdürülebilirlikten bahsederken yalnızca sağlamlık ve malzemenin yaşam döngüsünü ele almaktayız; inşa edilen yapıların mekânsal kullanımdaki esnekliğini göz ardı etmekteyiz.
Yeşil Bina Sertifikalarının İş Akışları İncelenmeli
Bu noktada, BREEAM ve LEED gibi yeşil bina sertifikalarını çok öğretici buluyorum. BREEAM konusunda geçtiğimiz 18 yıl içerisinde hem yüksek lisans aşamasında hem de profesyonel meslek hayatında çalışmalar yapmış, hatta 2011 yılında “BREAAM uluslararası denetçisi” ünvanını almış tasarımcı bir mimar olarak söyleyebilirim ki; başta müteahhitler ve belediye ekipleri için yeşil bina sertifikalarının iş akışları çok iyi incelenmelidir.
2011 yılında Türkiye ve Avrupa’da ilk BREEAM tasarım sertifikasını alan projenin geliştirici tarafında proje koordinatörüydüm. Sertifika kriterlerinden puan alabilmek için, konut tiplerinin her birinde dönüştürülebilir konut mantığını asgari düzeyde sağladığımızı ispat eden çizimleri yaptığımızı hatırlıyorum.
Mimari Tasarım Eksikliği Gündeme Taşınmalı
Kamusal alanlarda erişilebilirliği tartıştığımız bugünlerde; konutlarımızdaki yetersizliği, mimari tasarım eksikliğini hiç konuşmuyor, gündeme getirmiyoruz. Barınma krizi olarak karşımıza çıkan kısıtlı inşaat alanı kullanımını, yüksek yapım maliyetleri sonucunda sağlıklı konutlara sahip olamadığımızı, fiziksel ve ruhsal hastalıklarımız ortaya çıkmaya başladığında fark edeceğimizi düşünüyorum.
“Kentleri meydana getiren; insanlar, yapılar ve kamusal mekanlardır” dersek yanlış olmaz. Yapıların sağlamlığının tartışıldığı, altyapının teknik çerçevede yeniden değerlendirildiği, her kullanıcının bu konularda en iyiyi istediği şartlarda, mimari tasarım anlamında da iyi mimarlığın istenmesini biz mimarlar olarak gönülden talep ediyoruz.
Mimari tasarım aşaması kuvvetli, kaygılar içererek tasarlanmış, kullanıcının yaşamında esenliği ön plana alırken kentin içerisinde bir duruş sergileyen konut yapıları, fiziki çevre anlamında hepimize iyi gelecektir.