İçindekiler
Projelerin etkinliğini ve yeterliliğini hem bireysel hem de kurumsal düzeyde sıralamak için gelişen gereksinimleri ele almak üzere mevcut yaklaşımlara revizyonlar yapma ihtiyacı oluşmuştur. Bu revizyonları yaparken aşağıda sıraladığımız, kaliteye doğrudan etki eden beş faktör öne çıkmıştır:
- Maliyet ve zaman
- Kalite
- Müşteri memnuniyeti
- İş sağlığı ve güvenliği
- Sosyal çevre
Maliyet ve Zaman
İnşaat şirketi yöneticilerinin temel amacı, projeyi öngörülen zaman diliminde ve planlanan bütçe dahilinde tamamlamaktır. Çoğu projede diğer faktörler daha sonra gelmektedir. Bu, ilerlemenin ve planlamaların sürekli değerlendirilmesini ve gerektiğinde düzeltici önlemlerin alınmasını içerdiği için sıkıcı bir görev olarak algılanmaktadır.
Maliyet; ilgili tüm taraflarca benimsenmekle birlikte bir bina projesinde başarının en önemli performans göstergesi olarak kabul edilir. Sadece organizasyonun etkinliğini sergilemek değil aynı zamanda öngörülen bütçe dahilinde kalmak, verimlilik açısından başlı başına bir faydadır.
İnşaat sektörü gecikme ve bütçeyi aşma konusunda kötü bir üne sahiptir. Bunun başlıca nedenleri kısaca şöyle sıralanabilir:
- Sürekli yapılan tasarım değişiklikleri
- Maliyet tahminlerinde yapılan hatalar
- Müteahhitlerin finansman kabiliyetleri
- Ödemelerdeki gecikmeler
- Kalifiye olmayan deneyimsiz işçiler
- Yanlış proje ve saha yönetimi
Projenin zamanında tamamlanması tüm paydaşlar tarafından bir başarı olarak görülmektedir. Bu, bina projelerinin performansını ölçmek için kullanılan en basit tekniktir ve dünya çapında oy birliğiyle kabul edilen tek faktördür.
Her proje yöneticisi, bina projelerinde verimliliği artırmak ve maliyetleri yönetmek için önceden belirlenmiş iş programına ve bütçeye uymaya çalışır. Müşteriler bile binalarını zamanında tamamlayıp teslim eden, yani şantiyenin hazırlanmasından konutlarını teslim alana kadar geçen sürede gecikme yaşatmayan müteahhitleri yüksek itibarlı olarak değerlendirmektedirler.
Ancak çoklu kontrol teknikleri ve proje yönetim yazılımlarının benimsenmesi ile erişilebilirliği ne ölçüde kolay olursa olsun, bina projelerinin çoğunun maliyet ve zaman hedeflerini gerçekleştiremediği de bir gerçektir.
Bunun nedeni, inşaat sektöründe projelerin birbiri ile aynı olmaması, karmaşıklığın ve belirsizliğin sürekli hatta kalıcı hâle gelmesidir. Projenin maliyet ve zaman hedefleri gerçekleşse bile, olumsuzluk gösteren etkenlerin çoğu araziye özgü olduğu için bir mimarın veya mühendisin bir başka projede aynı sorunları ya da avantajları yaşama şansı çok azdır.
Kalite
Kalite, ticari alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar tarafından müşteriye sunulan herhangi bir ürünün pazardaki yerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu, inşaat girişimleri için de geçerlidir. Kalite sadece müşteri memnuniyetini artırmakla kalmaz, aynı zamanda uzun vadeli sürdürülebilirliği ve rekabeti de teşvik eder.
Kalite yönetimi ise; birbiriyle ilişkili kaynakların, sistemlerin ve faaliyetlerin uygulanabileceği bir ortam oluşturarak operasyonel verimliliği etkili bir şekilde teşvik eder. Böylece bir inşaat şirketi için kalite yönetiminin bağımsız bir fonksiyon olmadığı, operasyonel ve yönetimsel stratejilerle iç içe geçtiği gerçeği ortaya çıkmış olur.
Kalite ve proje yönetiminin bu birleşimi; kalite planlama, güvence ve kontrol kavramlarını uygular, ayrıca çeşitli matematiksel ve istatistiksel araçlar ile çeşitli teknikleri kullanır.
Konuyu biraz daha açacak olursak; binalarda kalitenin göstergesi, sadece “müşterilerin” değil “ilgili tüm tarafların memnuniyeti” olarak kabul edilmelidir. Bunun nedeni ise bir inşaat projesinin birkaç aşamadan geçen uzun süreli bir çalışmanın ürünü olmasıdır.
Bu aşamalara kısaca bir göz atalım:
- Yatırım planlaması
- Ön tasarım
- Kaynaklara yönelik piyasa araştırması
- Satışa yönelik fizibilite çalışması
- Hukuksal çalışmalar
- Uygulamaya yönelik tasarım
- Kaynaklara ait tedarik planlaması
- İnşaat işleri
- Test ve devreye almalar
- İşlerin kabulü
- İşletme
- Bakım/onarım işleri
- Garanti süreci
Bir projenin kalite yönü, proje yaşam döngüsünün tüm aşamalarında etkin kalite yönetimini gerektirir. Ancak proje kalitesinin belirgin şekilde etkilendiği en kritik iki aşama “tasarım ve inşaatın yapımı” aşamalarıdır.
İş Sağlığı ve Güvenliği
İş sağlığı ve güvenliği, inşaat projelerinin zorunlu bir uygulamasıdır. Herhangi bir eksiklik veya ihmal, yalnızca proje yönetimi başarısının kilit göstergeleri olan maliyet, kalite ve zaman çizelgesi değil, aynı zamanda pazar payının sürdürülebilirliği üzerinde de olumsuz bir etki yaratır.
İnşaat sahasındaki kazalar ve hasarlar, projenin ilerlemesini geciktirir ve projenin toplam maliyetine önemli ölçüde etki eder. Bunun yanında iş gücü genel giderleri ve olası yasal sonuçlardan doğan tazminatlar da maliyetlere olumsuz yönde yansır.
Doğası gereği inşaat sektöründe mala ve cana zarar gelme olasılığının yüksek olmasından ötürü iş sağlığı ve güvenliği riskleri, bu sektördeki en önemli risklerin başında gelir. Kurallara, düzenlemelere, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki bilince rağmen, inşaat sektörü hâlâ en yüksek risk taşıyan ve ölümlerin en çok olduğu sektördür.
Tüm bu nedenlerden dolayı inşaat şirketlerinin bir emniyet risk değerlendirme çalışması yaparak potansiyel tehlikeleri tanımlamaları ve bunlardan kaynaklanabilecek olumsuzlukları dikkatlice değerlendirmeleri zorunludur.
Risklerin önceden düşünülmesi; projenin planlanması, bütçelenmesi ve yönetimi için hayati bir önem taşır. Sağlık ve güvenlik normlarının inşaat projelerine dahil edilmesi, kaza oranlarının minimum düzeyde tutulmasına büyük ölçüde yardımcı olur ve proje maliyetlerini azaltır.
Bu noktada öncelikle tasarım aşamasına daha fazla odaklanmak gerekmektedir. Zira bu dönemin riskleri oluşturacak bölgelerin ortaya çıkmasında öncü olma olasılığı, oldukça yüksektir.
Müşteri Memnuniyeti
İş dünyası, müşteri memnuniyeti ve sadakatini geliştirmeyi, kalıcı bir gelir yaratma kaynağı sağlamanın ön koşulu olarak kabul etmiştir. Müşteri memnuniyeti, yeni müşteriler çekmekten ziyade uzun vadede çok daha kârlı olan alıcı-satıcı ilişkisine uzun ömür katar. Bu yaklaşım, rekabetin yoğunlaştığı ve müşteri beklentilerinin sürekli arttığı inşaat sektöründe de geçerlidir.
Uzmanlar, inşaat projelerinin performansını üç temel faktör olan “maliyet, zaman ve kalite” kapsamında değerlendirmeye yönelik geleneksel yaklaşımı reddediyorlar. İnşaat şirketleri, müşteri memnuniyetini geleneksel üçlü kısıtlamalarla birlikte performans değerlendirmesinin hayati bir faktörü olarak görüyorlar. Şirketler bununla birlikte müşterilerin, değer zincirinin itaatkâr ortağı olarak algılanmadığı daha kapsamlı bir müşteri portföyünü benimsiyorlar.
Müşteri memnuniyeti, bina projeleri için modern zamanların önde gelen bir zorluğu olarak ortaya çıkmıştır. Konut projeleri bağlamında bakıldığında müşterilerin çeşitli tercihleri olduğunu ifade eden yatırımcılar ve emlak satış uzmanları, inşaat şirketlerinin geçmiş deneyimlerden ders almalarını sağlamanın önemli olduğunu söylüyorlar.
Milliyetçi bakış açısıyla bakıldığında bile binalar, ülkelerin sosyo-ekonomik gelişiminin bir anlamda yansımasıdır. Dolayısıyla, sosyal büyüme ile insanların yaşamlarına değer ve kalite katmaları zorunlu bir hale gelmiştir.
Sosyal Çevre
Hiçbir kuruluş tek başına çalışamaz. Bu nedenle dış çevre faktörünün kuruluşun işleyişi üzerinde bir miktar etkisi olacağı açıktır. Bu, gelişmekte olan ülkeler bağlamında bir yerin sosyal, ekonomik ve çevresel değerlerini kapsadığı için inşaat sektörüyle daha fazla ilgilidir. Gelişmekte olan ülkelerdeki projelerin maliyet ve sürelerinin, inşaat başlamadan önce bile arttığı açıkça görülmektedir. Bunun nedeni, toplumun genel olarak kendi üzerinde yarattığı ve inşaat şirketlerinin herhangi bir etkide bulunamadığı zorluklardır.
Siyasi senaryodan kaynaklanan bu içsel faktörlerin bazıları; gereksiz bürokratik sözleşme prosedürleri, yollar, ulaşım sistemleri, enerji kaynakları ve dağıtım ağı, telekomünikasyon ağları ve güvenlik gibi altyapı hizmetlerinin yetersizliği olarak sayılabilir.
Çevresel faktörler; politik, yasal, kurumsal, kültürel, sosyolojik, ekonomik ve teknolojik etmenler olarak sıralanabilir. Ayrıca, inşaat projelerinin performans kalitesini etkileyen en önemli dış çevresel durumlar; yerel toplumsal kaygılar, hava koşulları, ekonomik istikrar ve hükümet politikalarıdır.
Herhangi bir hukuki sonucun topluma can kaybı ve olumsuz maliyet şeklinde zarar vermemesi için inşaat sektöründe sorumlu iş uygulamalarını devreye alma yükümlülüğünün köklü hale gelmesi gerekmektedir. Bu nedenle yapı kalitesinin korunmasında ve kalite uygulamalarının sağlanmasında inşaat şirketlerinin işleyişinin ve yerleşik yönetmeliklere bağlılığının, ticari işletmelere devredilmeden, bürokratik sistemi düzenleyen kamu kurumları tarafından bizzat denetlenmesi gerekir.
İnşaat sektörünün bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasında oynadığı rol, inşaat işlerinde kalitenin korunma ihtiyacını artırmaktadır. Sıkı düzenlemelere ve kalite parametrelerine uyulmaması, kaynakların israf edilmesinin yanı sıra kaza riski yaratır.
Genel riskleri kontrol etmek zor olsa da aşağıda sıraladığımız bazı teknik faktörler kolayca kontrol edilebilir:
- Tasarım ve uygulama projelerinin teknik olarak eksik durumdayken onaylanmaması
- Onaylı projelerde değişiklik yapılmaması
- Kamu veya özel müşteri kullanımı için onay olmadan bir proje inşa edilmemesi
- Yürürlükteki mevcut yasalara ve yönetmeliklere uyulmaması
Bu faktörlerin doğru yönetimi, kaza olasılığını ve kaynak israfını azaltma konusunda büyük önem taşır. Böylece güvenliğin yanı sıra kaynakların optimal kullanımı da mümkün olacaktır.
Sonuç olarak bir bina projesinin inşaatında başarılı şekilde uygulanacak kalite yönetimi, sürdürülebilir kalkınma fırsatı yaratmanın yanı sıra insanların refahının en üst düzeye çıkartılmasına da önemli bir katkı sağlar.
“Binaların Kalite Performansını Belirleyen Faktörler” yazı dizimizin birinci bölümünü okumak için tıklayınız…