İçindekiler
Acımızın tarifi yok. 84 yılın en büyük felaketini yaşadığımız bugünlerde pek çoğumuz yakınlarını, evlerini, düzenini kaybetti. Tek yürek tek bilek diyerek milletçe yaraları sarmaya, birbirimize destek olmaya çalışacağız.
Kayıp canlar geri gelmeyecek, biliyoruz. Ama en azından bundan sonra yeni canları kaybetmemenin çözümlerine odaklanmalıyız.
Artık mevcut sistemleri değiştirmeliyiz, yoksa doğa beklemiyor. İnsanoğlu yapmazsa doğanın ta kendisi; depremler yoluyla kentleşme ve planlama anlayışını değiştirecek gibi görünüyor.
Hükûmet, Türkiye Mekânsal Strateji Planı’nı (TMSP) mart ayında açıklamaya hazırlanıyordu. 2013 yılından beri devam eden bir dizi çalışmanın sonucunda ortaya çıkan TMSP sayesinde mevcut planlama düzeni değişecek ve güncellenecekti. Özetle deprem ve iklim değişikliği gibi tehditleri öngören ve mevcut kalkınma planlarına da uygun olan yeni bir planlama anlayışı geliştirilecekti.
Planın ayrıntıları da mart ayında açıklanacaktı. Kanaatimce bu planla birlikte mevcut yapı stokunun dönüşümüne ilişkin önemli maddeler de ortaya konacaktı. Ancak belirttiğim gibi tabii ki doğa bunu beklemedi ve kendimizi tarifi mümkün olmayan bir acının içerisinde bulduk…
Kahramanmaraş depremleri, doğanın bu konuda ne kadar ciddi ve tehditkâr olduğunu ortaya koydu. Bu doğrultuda Türkiye’de kentlerin yapısal dönüşümünü daha fazla ciddiye almak ve elimizi çabuk tutmak zorundayız. Deprem kuşaklarındaki yerleşim alanlarını depreme dayanıklı duruma getirmek mecburiyetindeyiz.
Diri Fay Hatlarına Göre Yapılaşma Kısıtlanmalı
Türkiye’de özellikle fay hattı üzerindeki İstanbul başta olmak üzere 24 şehir ve 80 ilçedeki yapılaşma, diri deprem fay hatlarına göre bazı kısıtlamalar getirilerek yeniden düzenlenmeli. Diri fay zonları üzerinde kalan yapı stokunun belirlenmesi, bunların gerekiyorsa güçlendirilmesi veya yıkılması şeklindeki kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmesi gerekiyor.
Kentsel dönüşüm gerek zemin gerekse de altyapı anlamında sağlıklı ve güvenli bir kent yaşamına izin vermeyen bölgelerin ıslah edilmesidir. Islah ise tehlikeli yapıların yıkılarak yenilerinin modern teknolojiye uygun, sağlam, depreme dayanıklı şekilde yeniden inşa edilmesi suretiyle yapılır.
Deprem riski altındaki Türkiye’de riskli 6,5 milyon konut bulunmakta ve her yıl 1 milyon konutun dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Kamu tarafında binlerce konutluk birçok proje yürütülürken, vatandaşlar da çeşitli desteklerle kendi evini dönüştürmektedir.
Binaların Dönüşümü, Vatandaşın Tercihine Bırakılamaz
Herhangi bir binanın kentsel dönüşüme başlayabilmesi mülk sahiplerinin onayı ile mümkündür ve bu konuda toplumda farklı gerekçelerle dirençler söz konusudur. Ancak söz konusu durum, kişilerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemlidir…
Kentsel dönüşüme ilişkin direncin kırılabilmesi adına dayanıksız veya ağır hasarlı binaların kamulaştırması ivedilikle yapılmalı ve bu konu vatandaşın tercihine bırakılmamalıdır. Buna ilişkin yasalar ve yönetmelikler acil olarak çıkartılıp işleme alınmalıdır.
Kentsel Dönüşümde Teşvikler Söz Konusu
Kentsel dönüşüm/kentsel yenileme adıyla ağır hasarlı veya büyük risk taşıyan binalar yıkılarak yenilenmektedir. Hükûmet bu konuda kredi ve kira yardımı gibi çeşitli destekler de sağlamaktadır. Hatta bugünlerde kentsel dönüşüme verilen kredi faizlerinin yüzde 1’in altına düşürülmesi ve vadenin 10 yılın üzerine çıkarılması yönünde yeni çalışmalar da söz konusudur. Elbette bunlar teşvik edici adımlardır…
Yazımın bu noktasında bina güçlendirme konusuna da dikkat çekmek isterim. Bu önerim şu anda Kahramanmaraş depremi için acil bir çözüm değil ama İstanbul gibi diğer şehirler için hayati önemde.
Bankalar, Kentsel Dönüşüm İçin Elini Taşın Altına Koymalı
Ekonomik ve zamansal açıdan tüm binaları yıkmak mümkün olamayacağına göre, rapor tutularak binaların güçlendirilmesi teşvik edilmelidir. Bugünkü ekonomik koşullarda bina sakinleri için bunu yapmak zor olabilir. Burada da bugüne kadar yüksek kâr elde eden bankaların elini taşın altına koyarak devletin zorlamasına gerek kalmadan, düşük faizli finansmanla süreci finanse etmesinin önemi büyüktür.
İmar Barışı Kapsamına Giren Binalar Denetlenmeli
Son günlerde yine gündeme getirilen imar barışı konusuna da değinelim. Bazı eksik ve kusurlu binalar, ne yazık ki imar barışından faydalanılarak yasallaştırıldı. Ancak bunlardaki eksik ve kusurların bazıları, can güvenliğini tehdit eder durumda olabilir. Bu nedenle imar barışı kapsamına girmiş binaların da bir şekilde denetlenerek, eksiklerinin belirlenmesi lazım. Yapılarda hayati risk taşıyan unsurlar varsa, bina sakinlerinin gerekli önlemleri alması için teşvik edilmesi şart.
Kahramanmaraş Depremlerinde 3-5 Yıllık Yapılar Neden Yıkıldı?
Kahramanmaraş depremlerinden toplam 10 şehir doğrudan etkilendi. Bu şehirlerin genelinde yıkılan binalar 2000 yılından önce yapılanlar. Ama daha 3-5 yıl önce yapılmasına rağmen yıkılan siteler olduğunu da ne yazık ki gördük… Yani yapı denetimi yapılan ruhsatlı binalarda da risk var.
Söz konusu durum neden kaynaklanıyor, elbette araştırılacaktır. Ancak bu noktada kuvvetli bir ihtimal, zeminden kaynaklı hasarların söz konusu olduğu. Kimi belediyelerin, zemin ve temel etüt raporlarının mevcut mevzuata göre uygulanmasında ısrarcı olmadığı dile getiriliyor. Bu söylentinin mutlaka araştırılması gerekmektedir. Hatta zemin ve temel etüt denetimlerinin yapılması da gündeme getirilmelidir.
Geleceğimizin Güvenliği, Temennilerden Önce Önlemlere Bağlı
Yazımın sonunda bir daha böyle acılar yaşamayalım diyerek temennimizi dile getirelim. Ancak Türkiye bir deprem ülkesi ve artık geleceğimizin güvenliği, temennilerden öte önlemlere bağlı gibi görünüyor. Özetle herkes, seferberlik bilinciyle “canlarımıza” mal olan bu konu hakkında üzerine düşeni yapmalı…