İçindekiler
Deprem, Hayatımızın Bir Gerçeği
1999 yılı ve öncesinde inşa edilmiş olan yapıların genel olarak yenilenmesi, deprem güvenliği açısından çok önemli ve acil bir konudur. Deprem, mevcut teknolojik imkânlarla ne zaman olacağını veya ne şiddette gerçekleşeceğini önceden bilemediğimiz, tarihsel kayıtlara göre istatistiki veriler ışığında gelecekle ilgili yalnızca tahmini öngörülerde bulunulabilecek ve her an hazırlıklı olmamız gereken doğal bir afettir.
Özellikle dünyanın deprem kuşaklarına yakın bölgelerinde yer alan şehirler, var oldukları sürece bu gerçekle yaşamak durumunda kalırlar. Deprem, “sadece olduğunda hatırlanacak bir konu” değildir.
Şehirleşme stratejileri, yapı üretim süreçleri, planlama, mevzuat, acil eylem planları, afet yönetim sistemi ve kent yönetimi organizasyonu vb. tüm hazırlıklar depremin her an gerçekleşebileceği hassasiyetiyle yapılmalıdır. Deprem, hayatımızın bir gerçeği… Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
Depreme Hazırlık, Yapısal Gelişimle Mümkün
Türkiye, coğrafi olarak depremlerin yoğunlukta yaşandığı bir bölgede bulunmaktadır. Şehirleşme ve inşaat üretim süreçleri açısından bir dönüm noktası olan 1999 depremini Yalova’da yaşamış biri olarak bu yazının, afetin hem kendisinin ne kadar sarsıcı olduğunun hem de afet sonrası yaşananların ne kadar karmaşık ve üzücü olduğunun bilinciyle kaleme alındığını söyleyebilirim.
Mimar ve inşaat yüksek mühendisi olmanın verdiği mesleki bakış açısıyla da değerlendirdiğimizde deprem odağında yapısal gelişimin önemini çeşitli açılardan ele alabiliriz. Kentsel dönüşümü daha önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi yapısal gelişim vizyonu doğrultusunda değerlendirmekteyiz.
Depremlerin ortaya çıkardığı hasar, büyük ölçüde önlenemez. Ancak, depremlerin hasarını azaltmak için yapılabilecek işler ve önlemler vardır. Söz konusu önlemleri içeren kentsel dönüşüm uygulamaları, çeşitli alanlarda gerçekleştirilmesi gereken planlama stratejilerini içeren bir süreçtir. Bunlar; kentsel dönüşüm, toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknolojik faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşur.
Kentsel dönüşüm, binaların daha güvenli ve dayanıklı olmasını sağlamak için tasarlanmış bir planlama ve yapılaşma stratejisidir. Bu stratejiler, depremlerin hasarını azaltmak için önlemleri içerir.
Türkiye, depreme dayanıklı binaların üretimi için gerekli olan kentsel dönüşüm stratejilerini uygulamaya uzun zamandır başlamıştır. Bu stratejiler, eski binaların güçlendirilmesi, yeni binaların tasarlanması veya binaların yeniden inşa edilmesi gibi çeşitli çözümler içermektedir. Özellikle deprem bölgelerinde, yapıların depreme dayanıklı olması için yapılmakta olan dönüşüm uygulamaları daha sağlıklı bir çevre oluşturulması açısından stratejik öneme sahiptir. Nitekim insanların can güvenliğinden daha önemli ne olabilir.
Depremlerin hasarını azaltmak için alınan önlemler, sadece yapıları koruma yoluyla değil, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve ekolojik boyutları da kapsayacak şekilde ele alınmalıdır. Kentsel dönüşüm, ülkeyi depremlerden daha iyi koruyacak ve yaşam kalitesini artıracak şekilde uygulanmalıdır. Dönüşüm derken; estetikten yoksun, tek tip, betonlaşmaya mahkûm edilmiş bir şehirleşme düşünülmemelidir. Bu sebeple kentsel dönüşüm yerine yapısal gelişim kavramının ön planda olmasını önemsiyoruz. Nitekim dönüşüm eksi yönde de gerçekleşebilir ama gelişim muhakkak pozitif istikamette olur.
Deprem Odağında Kentsel Dönüşüm
Deprem odağında kentsel dönüşüm kavramı, bir kentsel alanda yaşanabilecek depremlerin yıkıcı hasarlarının önlenmesi veya hasarın minimize edilmesi açısından çok önemli bir konudur. Deprem odağında kentsel dönüşüm, alanın fiziksel ve sosyoekonomik yapısının korunmasına, yeniden yapılandırılmasına ve daha güvenli bir şehirleşme sağlamaya yardımcı olur. Böylece, deprem gerçeğiyle yaşayan insanlar daha güvenli bir ortamda yaşayabilir ve depreme dayanıklı mekânlara sahip olabilirler.
Kentsel dönüşüm, kentteki mekanların depreme dayanıklı hâle getirilmesi, ulaşım sistemlerinin güçlendirilmesi ve kamu hizmetlerinin geliştirilmesi gibi çok sayıda alanda yararlı olacaktır.
Kentsel dönüşüm, kentsel alanların değişmesini sağlayan bir süreç olarak tanımlanır ve toplumun çoğu zamanlarının büyük kısmını geçirdiği şehirlerin ve kentlerin yaşam kalitesini yükseltmek için uygulanan bir stratejidir. Son yıllarda, kentsel dönüşümün önemi ve ölçeği giderek artmaktadır ve kentsel sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik çalışmalar geniş bir hacme ulaşmıştır.
Çağdaş kentlerde yaşam kalitesinin artırılması ve kentsel sürdürülebilirliğin sağlanması için kentsel dönüşüme ihtiyaç duyulmaktadır. Kentsel alanlarda yaşayanların yaşam kalitesi çok önemlidir ve bu konuda kentsel dönüşüm büyük ölçüde yardımcı olabilir. Kentsel dönüşüm, fiziksel alanların yanı sıra sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları da kapsayan, kaliteli ve sürdürülebilir yaşam ve çalışma koşullarının yaratılmasına imkân sağlayan bir süreçtir.
Kentsel Dönüşümün Boyutları
Kentsel dönüşüm, çevresel, toplumsal ve ekonomik gelişimden kaynaklanan birçok faktöre dayanmaktadır. Bu faktörler arasında; kentsel planlama, mahalle kalkınması, sosyal uyum ve insan hakları, çevre koruma ve kentsel altyapı gibi konular sayılabilir. Kentsel dönüşüm sürecinde kullanılan çeşitli araçlar arasında fiziksel yeniden yapılanma, mevzuat, finansal teşvikler, kentsel finansman, sosyal yardımlar ve insani gelişme programları gibi araçlar sayılabilir.
Kentsel dönüşümün başarılı şekilde uygulanması için çok sayıda kurum ve kuruluşun ortak çalışması gerekir. Bu kurumlar arasında; ulusal ve yerel yönetimler, kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları sayılabilir. Kentsel dönüşümün başarılı olabilmesi için bu kuruluşların arasında karşılıklı etkileşimin olması gerekir. Yerel yönetimler, kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki ortak çalışmayı artırarak kentsel dönüşümün başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi mümkün olabilir.
Deprem bölgesinde kentsel dönüşüm uygulanması, çevresel kaliteyi arttırır ve altyapının gelişmesine yardımcı olur. Deprem bölgesindeki şehirlerde, modern ve güvenli konutlar inşa edilebileceği gibi, çeşitli altyapı projeleri gerçekleştirilebilir. Bu tür projeler tarafından sağlanan ekonomik avantajlar, özellikle sağlıklı bir yaşam ve çalışma ortamı oluşturmak için önemlidir. Genişletilmiş ve güçlendirilmiş altyapı, şehrin çekim gücünü artıracaktır. Bu da küçük ve orta ölçekli işletmelerin yatırımlarının artmasına ve ekonomik gelişmenin teşvik edilmesine yardımcı olur.
Yapısal Gelişim Kapsamında Yapı Sağlığı İzleme Sistemi
Deprem meydana geldikten sonra en büyük problem, yıkılmayan ama hasar durumu da kısa sürede belirlenemeyen binaların ne şekilde kullanılacağının bilinememesidir. Hasar durumu tespitlerinin insan gücüyle kısa zamanda yapılabilmesi mümkün değildir. Acil eylem planı uygulayabilmek için hasar tespit işinin de otomasyona bağlanması en akılcı yol olacaktır. Bu ihtiyacı karşılayan dijital modele “yapı sağlığı izleme sistemi” denilmektedir.
Deprem sonrası duruma hazırlık için yapı sağlığı izleme sistemlerinin yeni yapılacak binalarda bir zorunluluk hâlinde getirilerek yapı davranışlarının dijital ortamda sürekli izlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde bu konuda çok ciddi çalışmalar mevcut. Dijital dönüşümü kentsel dönüşümle entegre etmek yapısal gelişimin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Beklenen İstanbul depremini düşünelim… Deprem sonrası hangi binanın ne durumda olduğunu manuel olarak belirleyebilmek uzun bir süre mümkün olamayacaktır. Yapı sağlığı izleme sistemi olan yapıların durumunu ise dakikalar içerisinde belirleyebiliriz, ama olmayanlar için durum çok vahim. Bu sistemi sadece yeni binalar için kullanılabilir şeklinde düşünmemek gerekiyor, bunu mevcut yapılar için de kullanabiliriz. Halihazırda inşa edilmiş bir yapıya da bu sistem kurulabilir. Bu konunun halka anlatılması, uygulama sahasının genişletilmesi, resmî kurumlar tarafından da teşvik edilmesi çok faydalı olacaktır.
Yapısal Gelişimin Ekonomik ve Sosyal Yansımaları
Kentlerin yenilenmesi için yapılan yatırımlar, nitelikli yaşam alanları üretmek ve şehirlerin deprem riskini azaltmak için doğru yönetilmelidir. Bu uygulamalar, ülke ekonomisine daha fazla yatırım ve istihdam sağlamasının yanı sıra, deprem bölgesindeki vatandaşların güvenliğini de azami ölçüde sağlayacaktır.
Yapısal gelişim uygulamaları, doğru bir planlama çerçevesinde, eskiyen mevcut çevreyi çağa uygun hâle getirerek çevreye duyarlı mimari ve estetik tasarımlarla, çevresel kaliteyi artırmak için de önemli bir fırsatı beraberinde getirir.
Deprem bölgesinde kentsel dönüşüm, kısa ve uzun vadede çok boyutlu yansımalar sağlamaktadır. Bu tür projeler, çevresel kaliteyi arttırarak, ülke ekonomisine katkıda bulunur ve deprem riskini azaltmak için gerekli altyapıyı sağlar. Bu nedenle, deprem bölgesinde kentsel dönüşüme yapılan yatırımların önemi giderek artmaktadır.
Sonuç olarak, deprem odağında yapısal gelişim kavramını ele aldığımızda, bunun kentsel sürdürülebilirliğin sağlanmasına ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olan çok önemli bir değer olarak günümüzde yükselmekte olduğunu söyleyebiliriz. Kentlerin sürdürülebilirliği için; çevresel, toplumsal ve ekonomik konuların üst ölçekte kapsamlı bir planlamayla ele alınması gerekmektedir. Kentsel dönüşümün başarılı olabilmesi ve yapısal gelişimi sağlayabilmesi için, çeşitli kurum ve kuruluşlar arasında karşılıklı etkileşimin olması gerekir.