İçindekiler
Teknolojinin ve sanayileşmenin gelişmesi, nüfus artışı gibi nedenlerden dolayı çevre kaynaklarının tüketimi hızlanmış, çevrenin dengesi bozulmuş ve böylece çevresel sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Zamanla artan bu sorunlar insan yaşamını tehdit eder hâle gelmiştir. Özellikle yaşanan son 6 Şubat Depremi’nin sebeplerinden birinin bu olduğu da görülmektedir. Bu kapsamda Türk Ceza Kanunu’nda da çevreye karşı suçlar düzenlenmiştir.
İmar kirliliği suçu, 5237 sayılı TCK’nin 184. maddesinde “Çevreye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu nedenle, bu suç tipi ile korunan hukuki değer çevre olarak değerlendirilmelidir. İmar kirliliği, topluma karşı işlenen bir suç olarak kabul edildiğinden suçun mağduru toplumdur. Suç, genel kastla işlenebilmekte olup taksirli hâli kanunda düzenlenmemiştir.
İmar kirliliği suçunu düzenleyen TCK’nin 184. maddesinde:
- Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
- Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
- Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirmesi hâlinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
- İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz, hükümleri amirdir.
Kanun maddesinden yola çıkarak suçun unsurlarını incelemek gerekirse;
Yapı Ruhsatı Almadan ve Alınan Ruhsata Aykırı Şekilde Bina Yapmak veya Yaptırmak (TCK 184 / 1)
Yapı ruhsatı, sahibine bina yapma, yeniden inşa etme, tamir etme veya değişiklik yapma yetkisi veren ve imar planına uygun olarak gerekli belgelerin hazır olduğunun idare tarafından onaylandığını gösteren izin belgesi olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu fıkrada düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binalardır. Bu nedenle özel bir imar rejimi alanında bulunmayan yahut belediye sınırları içerisinde kalmayan binalar, imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturmamaktadır. Bu hususa ilişkin olarak;
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2022 / 13549 E., 2023 / 8193 K. Sayılı ve 05.06.2024 Tarihli Kararında “Ancak; 5237 sayılı Kanun’un 184 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için taşınmazın belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerde olması gerektiği, mücavir alanda bulunması hâlinde ise suçun oluşmayacağı göz önüne alındığında; somut olayda; iddianamede suça konu yerin mücavir alan içerisinde kaldığının belirtilmesi karşısında, söz konusu yerin, yapıldığı tarihte, belediye sınırları içerisinde veya özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,” şeklinde hüküm kurularak verilen mahkumiyet kararının hukuka aykırı olduğuna kanaat getirilmiştir. Görüleceği üzere belediyelerin sorumluluğunda olsa dahi belediye sınırları içerisinde olmayan yani mücavir alanlarda anılan suçun gerçekleşmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Bina Kavramı ve İmar Kirliliği
Yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak imar kirliliğine neden olma suçuna vücut verdiği yukarıda belirtilmişti. İmar kirliliğinde neden olma suçunun meydana gelmesi için imalatın yapı niteliğinde olması yeterli değildir, imalatın mutlaka bina niteliğinde olması şarttır.
Bina kavramı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmamıştır. Bu nedenle, TCK m. 184 / 1’de düzenlenen suç tipinin konusunu meydana getiren bina kavramının belirlenmesinde imar mevzuatındaki tanımlamalardan yola çıkmak gerekmektedir. İmar Kanunu’nun 5. maddesinde “Bina; kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır” şeklinde tanımlama yapılmıştır. Tanım incelendiğinde üstü kapalı ibaresine yer verildiği görülmektedir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (CGK 2018 Tarihli Kararı).
Binalarda esaslı tadilat yapı ruhsatiyesi alınmadan yapılamamaktadır. Bu nedenle esaslı tadilat işleminin varlığı hâlinde yapı ruhsatı bulunmamaktaysa imar kirliliği suçu gündeme gelmektedir. Esaslı tadilat, yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen veya yapı inşaat alanını veya emsale konu alanını veya taban alanını veya bağımsız bölüm sayısını veya ortak alanların veya bağımsız bölümlerin alanını veya kullanım amacını veya ruhsat eki projelerini değiştiren işlemlerdir (Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği m.4 / y). Özellikle yapılan tadilatın taşıyıcı sistemlerde değişiklik yapması, yapının statiğini bozması veya binanın alanında artışa neden olması gibi hususların tespit edilmesi hâlinde imar kirliliği suçunun meydana geldiği kabul edilmektedir.
Nitekim; Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2021 / 38822 E., 2024 / 9078 K. Sayılı ve 25.06.2024 Tarihli Kararında “Bölge Adliye Mahkemesince, katılan vekilinin istinaf başvurusu üzerine duruşmalı olarak yapılan incelemede; sanığın, devraldığı iş yerinde var olan sundurma şeklindeki imalatların tamamını kaldırıldığı, yerine beton zemin üzerine yanları kısmen taş duvar olacak şekilde demir dikme ve demir profillerle sabitlenen imalatın yanları açılır kapanır cam ve üstü yine açılır kapanır pergole ile oluşturulduğu, camlar ve pergole kapandığında ilave alan kazanımının olduğu hususlarının sanık savunması, İlk Derece Mahkemesince yapılan keşif icrası ve Bölge Adliye Mahkemesince temin edilen hava fotoğrafları ile tüm dosya kapsamına göre sabit görülmüş ve böylelikle suçun yasal unsurlarının oluştuğu gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesinin beraate ilişkin hükmünün kaldırılarak mahkûmiyetine hükmedilmiştir.” şeklinde hüküm kurularak yapılan yapının ilave alan kazandırması nedeniyle verilen mahkumiyet kararını onamıştır.
Şantiyelere Elektrik, Su veya Telefon Bağlantısı Yapılmasına Müsaade Etme (TCK 184 / 2)
Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere, elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade edilmesi imar kirliliğine neden olma suçuna vücut vermektedir. Şantiye, inşaatın devamı süresinde kullanılıp yıkılmak üzere yapılacak yapı ve alan olarak tanımlanmaktadır. Kanun, şantiyeye altyapı hizmetleri sunulmasını cezai yaptırıma bağlamıştır. Şantiye mahiyetinde bulunmayan binalara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması TCK m.184 / 2 hükmü çerçevesinde cezalandırılamaz. Ruhsat alınmadan yapılarak tamamlanmış binaya altyapı hizmeti sağlanması suç kapsamında değildir. Örneğin, Yargıtay kaçak yapılarak tamamlanan bağ evine elektrik bağlanmasını TCK m.184 / 2 kapsamında suç olarak kabul etmemiştir. Suç elektrik, su, telefon bağlantısına müsaade edilmesiyle gerçekleşeceğinden, fiilen bağlantıyı yapan teknisyenler değil, bağlantı yapılmasına müsaade eden idareciler TCK m.184 / 2’de düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçunu işlemiş sayılacaklardır.
Yapı Kullanma İzni Alınmamış Binalarda Herhangi Bir Sınai Faaliyetin İcrasına Müsaade Etmek (TCK m.184 / 3)
Yapı kullanma izni, yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için idareden (belediye veya valilik) alınan izindir. (İmar Kanunu m.30).
Belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde olmasa bile, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai (sanayi) faaliyetin icrasına müsaade eden kişi de imar kirliliği suçunun cezası ile cezalandırılmaktadır. Burada belirtmek gerekir ki; kanun maddesinde “sınai faaliyet” kavramı kullanıldığı için, yapı kullanma izni alınmamış binalarda sınai faaliyet dışında yapılan faaliyetlerin icrasına müsaade etmek bu suçu oluşturmamaktadır. Örneğin, yapı kullanma izni alınmayan binalarda ticari bir işletimin yapılmasına müsaade edilmesi TCK m.184 / 3 kapsamında suç olarak değerlendirilmemektedir.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunda Şikayet, Yetkili Mahkeme ve Zaman Aşımı
İmar kirliliğine neden olma suçu soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı olan suçlardan biri değildir. Bu nedenle savcılık tarafından resen soruşturma yürütülür. Yetkili ve görevli mahkeme ise suçun işlendiği yani yapının bulunduğu yerdeki asliye ceza mahkemesi olarak belirlenmiştir.
Suçun dava zaman aşımı süresi 8 yıldır. Yani, savcılık tarafından suçun işlenmesinden itibaren en geç 8 yıl içinde soruşturma başlatılabilir.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunun Cezası
İmar kirliliğine neden olma suçunun cezası, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Söz konusu hapis cezası para cezasına çevrilebilmektedir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki; imar kirliliğine neden olma suçu hakkında HAGB kararı verilememektedir. Nitekim bu hususa ilişkin olarak;
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2022 / 15760 E., 2024 / 8948 K. Sayılı ve 25.06.2024 tarihli kararında “İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun … getirerek 5237 sayılı Kanun’un 184. maddesinin beşinci fıkrasındaki özel düzenlemeden yararlanma imkânı bulunan fail hakkında 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Buna göre, daha lehe hükümleri kapsadığı konusunda tereddüt bulunmayan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmüne göre özel bir düzenleme olan 5237 sayılı Kanun’un 184. maddesinin beşinci fıkrasının gereğini yerine getirmeyen sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin ayrıca bir değerlendirme yapılması gerekmediğinin kabulü zorunludur.” Şeklindeki kabule göre “Sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 23. maddesinin uygulanmaması yönünde Yerel Mahkemenin takdir ve gerekçesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu ve Etkin Pişmanlık
İmar kirliliğine neden olma suçu açsından özel bir etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir. TCK’nin 184. maddesinin beşinci fıkrasına göre kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirmesi durumunda, fail hakkında kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmaktadır. Nitekim bu hususa ilişkin olarak;
“Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022 / 1456 E., 2024 / 8880 K. Sayılı ve 24.06.2024 tarihli kararında “yapı kayıt belgesi alınmasının 5237 sayılı Kanun’un 184 üncü maddesinin beşinci fıkrası kapsamında kabul edilebilecek bir etkin pişmanlık imkanı olması karşısında hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.” şeklinde hüküm kurularak yapı kayıt belgesi alınması hâlinde TCK 184 / 5’teki etkin pişmanlık müessesinin uygulanarak düşme kararının verilmesi gerektiği, beraat kararının hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu ve Fikri İçtima
İmar kirliliğine neden olma suçu için özel bir içtima hükmü düzenlenmediğinden, genel hükümler uygulanmaktadır. Aynı suç işleme kararıyla, birden fazla kez imar kirliliğine neden olma suçu işlenirse zincirleme suç hükümleri uygulanır ve faile her suç için ayrı ayrı ceza verilmeyip, tek suç üzerinden artırılarak ceza uygulanmaktadır.