İçindekiler
Nüfusun hızla artması ve karbon ayak izinin yükselmesiyle birlikte ortaya çıkan iklim krizine temel çözüm olarak toprağın doğru yönetilmesi gerekliliği karşımıza çıkmaktadır. Dünya genelinde iklim krizine çözüm arayan ülkeler sürdürülebilir/yeşil büyümeye yönelik stratejik eylem hedefleri belirlemiştir. Türkiye de sürdürülebilir kentsel büyümeyi hedefleyen ve buna bağlı şehir planlama ilkeleri geliştirmeye çalışan ülkeler arasında yer almaktadır.
Sürdürülebilir kentsel büyüme; en genel tabiriyle bir kentin tüm doğal kaynaklarıyla sürekli bir şekilde kendi kendine yetebilmesidir. Tüm kentlilerin ortak geleceği için; su ve gıda yönetimi, afet yönetimi, yenilenebilir doğal kaynakların kullanımının sağlanması, artan nüfusun istihdamı ve barınması gibi kenti besleyen tüm temel gerekliliklerin nitelikli şehir planları birlikte yapılandırılarak sürdürülebilir kentleşme sağlanmalıdır.
Sürdürülebilir İnşaat Projeleri için Arazi Seçimi
Tüm yapı üreticileri için “gerçek ihtiyaca yönelik ve satılabilir projeler üretmek” yeni proje alanlarının ve proje büyüklüğünün belirlenmesinde temel ve ilk koşuldur. Müteahhit firmaların yeni başlayacakları projeleri belirlerken kentlilerin yeni yaşam trendlerini ve kentin içindeki tercih edilen lokasyonları dikkatli izlemeleri gerekmektedir. Ek olarak, doğru konum ve proje alanı belirlendikten sonra satılabilirlik hedefini tutturabilmek için proje büyüklüğüne (daire/villa/iş yeri sayısı) ve türüne de (karma proje/konut projesi/AVM projesi vb.) kent yönetimleri tarafından da desteklenen analizler ile karar verilmesi gerekmektedir.
Sektörel bazlı analizler sonucu yapı üreticilerinin tespit ve ihtiyaçlarını kent yöneticilerine ve plan yapan kurumlara iletebilmesi ve aynı şekilde plan yapan kurumların da “projeler için sürdürülebilir ve doğru arazi seçimi” hedefiyle yapı üreticilerini kentteki gelişme aksları ve büyüme verilerine göre yönlendirebileceği şeffaf platformlar yaratmaları gerekmektedir.
Böylelikle, kentlinin yaşam alanı olarak tercih ettiği büyük popülasyona sahip noktalarda plan yapımları hızlandırılarak, altyapısı hazır olmayan ve ekosisteme zararlı olabilecek plansız yapılaşmaların önüne geçilmesiyle sürdürülebilir kentleşme için akılcı ve kentin gerçek ihtiyaçlarına uyumlu proje alanları belirlenebilecektir.
Nitelikli Şehir Planları ile Sektörel İhtiyaçlara Cevap Veren Arazi Üretimi
Dünyada ve ülkemizde şehir planlarının teknik boyuttan çıkıp sosyal boyutları da ele alması ve teknolojiden yararlanılarak daha nitelikli hâle gelmesi son 20 yıllık süreci kapsamaktadır.
Bu şekilde düşünüldüğünde şehir planlarının 2 boyutlu ve fiziksel bir disiplin olmaktan çıkıp; sosyal boyutları ile kenti kavrayan, kentlinin ve kentin gerçek ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran ve teknolojik gelişmeler ile kenti 3 boyutlu düşünebilen, daha kısa vadeli ve esnek kent planlarının oluşumunu konu edinmesi çok yeni gelişmelerdir.
Geçmişte kent planlarının 10-20 yıllık uzun vadeli senaryolar üzerinden belirlenen nüfus projeksiyonları ile yapılandırılması günümüzdeki hızlı değişen sosyo-ekonomik süreçlere ve hatta konut talebine uyum sağlayamamaktadır.
Sonuç olarak, günceli yakalayamayan planlama süreçleri, kırılgan şehir dinamikleri ile plansız yapılaşmaya neden olmaktadır. Gelişen teknoloji ve akılcı/katılımcı planlama ile şehrin pandemi gibi ani değişimlere cevap verebilecek adaptif planlara ihtiyaç duyduğu görülmektedir.
Kentlerin sürdürülebilir büyümesini hedef alan şehir planları oluşturabilmek için; kentin doğal koruma alanları, su havzaları, tarımsal değeri ve üretim potansiyeli yüksek olan alanlarla birlikte ekosistem için önem taşıyan alanlar gibi kentsel bölgelerin kesin suretle korunarak gelecek nesillere aktarılması sağlanmalıdır. Aynı zamanda hızla artan kentsel nüfusun barınma ve istihdam alanlarının afet riski taşıyan bölgelerden çekilerek daha güvenli yerleşim seçimlerinin yapılması gerekmektedir.
Kent yönetimleri, şehir planlama büroları, akademik çevreler ve en önemlisi müteahhit firmaların bütüncül bir planlama anlayışı çerçevesinde katılımcı anlayışla hareket etmeleri de önem kazanmıştır. Son yıllarda katılımcı planlama için tüm kent paydaşlarının bir arada olduğu kentsel çalıştaylar düzenlense de uygulanan planlardaki bütüncül olmayan yaklaşımlar hala sürdürülebilir kentsel büyüme için engel teşkil etmektedir.
Kentteki yapı üreticilerinin, konut ve diğer tüm farklı nitelikteki eğitim tesisi, sanayi yapıları, ofis ve iş merkezleri gibi binaların proje geliştirme ve arazi seçimi süreçlerinde hem bu binaları kullanacak kitlenin gerçek ve uzun vadeli ihtiyaçlarını anlamaları hem de kent yönetimleri ve plan yapıcı kuruluşlar ile koordineli hareket etmeleri, sürdürülebilir yaşam alanlarının oluşumunda en önemli basamaktır.