İçindekiler
Sürdürülebilirlik, ekonomiden çevreye kadar çeşitli alanlarda farklı boyutları ile yer alan ve alana ilişkin anlamı üzerine farklı yorumlar yapılabilen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özünde sürdürülebilirlik, çevre olgusu ile ortaya çıkan ve yaygın olarak kabul edilen; içeriği siyasal süreçte hem sürekli hem de yeniden belirlenmeye çalışılan bir ahlak ilkesidir.
Özet bir ifadeyle sürdürülebilirlik, herhangi bir sistemin işleyişini bozmadan sürekli olmasını sağlamaktır. Sürdürülebilirlik hassasiyeti gösterilen durumlarda kaynaklar aşırı kullanılarak tüketilmez ve onlara taşıma kapasitelerinin üzerinde yükleme yapılmaz.
Kentler Yaşayan Organizmalardır
Kentler; insanların barınma, çalışma, dinlenme, eğlenme fonksiyonlarını giderdikleri, özellikle de kültürel gereksinimlerini karşıladıkları ve sürekli sosyal gelişim içinde bulundukları mekânlardır. Kentler yaşayan organizmalardır ve kentlerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için onlara özgü niteliklerin devamlı olması gerekmektedir. Sürdürülebilirlik bugünün ve gelecek kuşakların gereksinimlerini (karşılama olanaklarını azaltmadan) devam ettirme biçimi olarak da tanımlanabilmektedir.
Bu bağlamda her kuşağın, bir önceki dönemden elde ettiği kültürel değerleri diğer kültürlerle etkileşime girerek ve onlara yenilerini ekleyerek yeni kuşaklara aktarma sorumluluğu vardır. Sürdürülebilirlik, 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen Dünya Çevre Konferansı Raporu’nda yer alan “eko-gelişme” kavramı bağlamındaki tartışmalar doğrultusunda gelişmiş olup insan-yaşam ortamı değerlendirmesinin çok daha eski dönemlerde başladığı bilinmektedir. Ekologlar tarafından, çevre merkezci yaklaşımların ilk insan topluluklarının doğa ile ilişkileri sonrası başladığı ifade edilmektedir.
Sürdürülebilirlik ve Turizm Bölgeleri Çok Boyutlu İncelenmelidir
Sürdürülebilirlik; farklı alanlarda kaynakların devamlılığını hedef alarak insanı konu eden pek çok kavramsal çeşitlemelere sahiptir. Sürdürülebilirliğin turizm alanları ile ilişkilendirilebilmesi için sürdürülebilirlik ölçütlerinin altyapısını oluşturan; sosyal, ekolojik, ekonomik, mekânsal ve kültürel unsurlar çeşitli boyutlarda incelenmelidir.
Kalkınma ya da bölgesel gelişmede önemli bir alt sektör olarak nitelediğimiz turizm, çevre ve doğal kaynaklarla olan sıkı ilişkisinden dolayı kalkınma ve çevre çelişkisinin uyumluluğa dönüştürülmesi gereğini ortaya koymaktadır.
İşte bu noktada; çevre ve ekonomi ile turizmi gittikçe artan bir önemle birbirlerinin parçası olarak geliştirmek, çevre kalitesini sürdürmek, kalkınmayı eşitlemek gibi temel hedefleri içeren “sürdürülebilir turizm” kavramı ortaya çıkmaktadır.
Sürdürülebilir turizm, her aşamasında toplumsal sorumluluk, ekonomik verimlilik ve ekolojik duyarlılığı içermektedir. Bu bağlamda; yumuşak turizm, ekolojik turizm, doğa turizmi, kırsal turizm gibi çeşitli tanımlamalar kullanılmaktadır.
Sürdürülebilirlik, nitelikleri bağlamında kavramsal ölçütlere sahiptir. Bu ölçütler de sürdürülebilir kalkınma ve gelişmenin: sosyal, ekonomik, ekolojik, mekânsal ve kültürel açıdan özelliklerini ortaya koymaktadır.
Sürdürülebilirliğin Bileşenleri Nelerdir?
Sürdürülebilirlik bileşenleri içinde; halkın kararlara katılımı, toplumsal bilinci içeren sosyal yapı, doğada yer alan kaynakları koruma, optimum fayda edinme, gelecek nesiller için ekolojik devamlılığı sağlama açısından ekolojik politikalar esas olmalıdır.
- Mevcut olan en az kaynak girdisi ile yatırım ve tüketim dengesini gözeten ekonomik ölçütler,
- Kırsal ve kent arasındaki dengeli yapılaşma ile yerleşimin sağlanmasını öngören mekânsal sürdürülebilirlik,
- Kültürel değerlerin devamlılığı için koruma politikalarının geliştirilmesi gibi kültürel boyutlar, sürdürülebilir gelişmelerin sağlanabilmesi için önemli bileşenlerdendir.
Dünya Turizm Örgütü (WTO), sürdürülebilir turizmi şu ifadelerle tanımlamaktadır: “Turizmde sürdürülebilir gelişme; gelecekteki fırsatları koruyarak geliştirmeyi hedeflerken, günümüzde turistlerin ve ev sahipliği yapan destinasyonların ihtiyaçlarının karşılanma ilkesini benimsemektedir. Bu şekilde tüm kaynakların yönetimi; kültürel bütünlüğün, zorunlu ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşam destek sistemlerinin devamlılığı sağlanırken, ekonomik, sosyal ve estetik gereksinmelerin giderilecek biçimde öne çıkarılması beklenmektedir. Sürdürülebilir turizm ürünleri; turistik kalkınma ile zarar görmek yerine yararlı olan yerel çevre, toplum ve kültürlerle uyum içinde işlenen ürünlerdir.”
Turizmin tamamlayıcı unsurları olarak düşünüldüğünde sürdürülebilirlik, çevre ile dost, yerel ile barışık ve ekonomik alanda kazanç sağlayabilen bir yapıya sahiptir.
Sürdürülebilir turizm kavramının ortaya çıkmasında 1960’ların en önemli turizm hareketlerini oluşturan kitle turizminin hızlı bir şekilde yükselişinden başlayarak, günümüze kadar turizmin geçirdiği tarihsel gelişim süreçleri, önemli izler bırakmıştır. 1970’li yıllarda, turizmin özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerindeki rolü ve olumsuz potansiyel etkileri konularına dikkat çekilmiştir. Yine bu yıllarda ziyaretçi yönetimi kavramı gelişmiştir. Turizmin ekonomik, fiziksel ve sosyal etkileri konusunda 1980’li yıllarda yazılan eserler dünya çapında büyük bir etki yaratmıştır. Bu yıllarda turizm ve ev sahibi toplum arasındaki ilişkiler ilk defa detaylı olarak tartışılmıştır.
Yeşil Turizm, Çevresel Konulara İlgiyi Artırdı
Turizmle ilgili bu sorgulamalar sonucunda “yeşil turizm” kavramı ortaya çıkmıştır. Yeşil turizm kavramının sıkça tartışılması ile de çevresel konulara olan ilgi artmaya başlamıştır.
Turizmin çevresel faydalarını en üst düzeye çıkaran ve tüm çevresel maliyetleri azaltan bir turizm şekli olan yeşil turizm, devletler düzeyinde geniş bir etki yaratmıştır. Örneğin, 1991 yılında İngiliz Turizm Kurulu, “Turizm ve Çevre: Dengenin Sürdürülmesi” isimli bir rapor yayınlamıştır. Bu rapor, turizmin gelişmesinde mevcuttakilerden daha çevre dostu kuralları ortaya koymuştur. 1992 yılında yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansıyla birlikte “Sürdürülebilir Kalkınma” ile ilgili uygulamalar konusunda “Gündem 21” ortaya çıkmış ve sürdürülebilir kalkınma ile ilgili ilkeler dünyaya duyurulmuştur.
Bugün turizmin, faaliyet gösterdiği alanlardaki doğal ve kültürel kaynaklar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler, sürdürülebilirlik anlayışının turizm ile ilişkilendirilmesine ve turizme yönelik sürdürülebilirlik bilincinin oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu bağlamda turizm alanlarında doğal, kültürel ve tarihi değerlerin çevre ile bütünleşik bir biçimde değerlendirilmesi, bu alanların sürdürülebilirliği açısından büyük öneme sahiptir.
Sürdürülebilir turizm ile turizmin toplum ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirilerek; yerel ekonomiye, doğal ve kültürel mirasın korunmasına, bölge halkı ile ziyaretçilerin yaşam kalitelerinin artmasına katkı sağlanmaktadır.