İçindekiler
Her ne kadar son deprem felaketi yıkıcılık bakımından çok geniş bir alanda büyük hasar oluşturmuş olsa da şehirlerimizin karşı karşıya kaldığı tek risk deprem değildir. Depremler ve daha önce yaşadığımız yangın ve sel felaketleri, şehirlerimizin afet risklerine karşı duyarlı bir şekilde planlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Öngörülebilir afetlerden yalnızca biri olan depremlerin yanı sıra ekosisteme kalıcı hasar veren uygulamalar nedeniyle henüz öngörülemeyen daha çeşitli felaketlerle karşılaşma riski her daim gözetilmelidir. Şehirlerimizi depreme hazırlarken, aynı zamanda iklim değişikliğinin olası sonuçları arasında öngörülen; sel, yangın, gıda ve su krizi, biyoçeşitliliğin azalması gibi ekolojik yıkımlar için de hazırlıklı olmalıyız. Bunu yapmak için ekosistemin tüm bileşenlerini gözeten bir süreç yönetimi uygulamamız gerekmektedir.
Afet riskleri ile mücadelede bütüncül yaklaşımı hayata geçirirken, çoklu risk değerlendirmesi yapmak da önemlidir. Bu, bir şehrin veya bölgenin maruz kaldığı; deprem, sel, yangın gibi afet risklerini aynı anda ele almayı ve bu risklerin etkileşimini değerlendirmeyi içerir. Örneğin bir deprem sonrası sel riskinin artabileceği bölgeler belirlenerek bu alanlarda ek önlemler alınabilir.
Afetle Mücadelede Yeşil Dönüşüm Yaklaşımı Benimsenmeli
Geçici ve kalıcı yerleşim alanlarını belirlemekten başlayarak, tüm şehir planlama ve altyapı tasarımlarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Artık tüm altyapılarımızı, tüm binalarımızı, tüm mahallelerimizi iklim değişikliği ve afet risklerini dikkate alarak inşa etmeliyiz.
Şehir planlama çalışmalarında yeşil dönüşüm yaklaşımını benimseyerek hem deprem riskleri hem de iklim değişikliğinin olası etkileri ile aynı anda mücadele edebilen bir planlama sürecini tasarlamalıyız. Bu yaklaşım çerçevesinde yerel yönetimlerin tüm projelerini, sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve iklim değişikliği gündemi ile ilişkilendirmeliyiz. Yerel yönetimlerde yürütülen projelerin iklim değişikliği ile mücadeleye katkılarının ölçülmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi ve raporlamasına yönelik bilgi sistemi altyapısı oluşturmalıyız.
İmar planlarını, iklim planlarını ya da afet planlarını ayrı ayrı hazırlayıp, ayrı ayrı uygulamak bugün karşılaştığımız tabloyu değiştirmeyecektir. Tüm bu planların bir bütün içinde ilgili kurumların ve vatandaşların katılımı ile hazırlanması gerekmektedir.
CBS Tabanlı Bilgi ve Veri Bankası, Mekânsal Planlamaya Entegre Edilmeli
Ülkemizde plan hazırlık aşamasında, tüm ilgili kurumların teknik görüşleri alınarak planlama ve altyapı tasarım çalışmaları yürütülmektedir. Ancak farklı platformlarda ve formatlarda toplanan kurum görüşleri, tüm riskler dikkate alarak hazırlanan planlama ve altyapı çalışmalarının uygulama süreçlerini geciktirmekte ya da görüşlerin istenilen şekilde alınamamasına sebebiyet vermektedir.
Bu çerçevede, günümüz teknolojik altyapısı ile mekânsal planların entegrasyonu sayesinde çok daha hızlı ve etkin bir şekilde kurumlardan alınan teknik görüşleri harmanlayabilir ve dirençli şehirler için planlar ile altyapı tasarımları oluşturabiliriz. Dolayısıyla “bilgi temelli ve veriye dayalı akıllı şehir uygulamaları” ile “iklime duyarlı ve afet risklerine dirençli altyapı yaklaşımını” birleştiren bir planlama çerçevesine ihtiyaç duymaktayız.
Planlama ile Projelendirme, Çok Sektörlü ve Çok Aktörlü İlerlemeli
Bu yeni çerçeve bize, neleri yapmamızı söylediği kadar bunları nasıl yapmamız gerektiğini de açıklamaktadır. Bahse konu hedefi ayrı ayrı, birbirinden kopuk çalışmalar ile gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Tüm paydaşlarla birlikte, bir bütünlük ve sinerji içerisinde çalışılmalıdır. Yeni dönem çok sektörlü ve çok paydaşlı, katılımcı bir mekanizmayı zorunlu kılmaktadır. İklim değişikliği ya da afet yönetimi konuları münferit proje alanları olarak ele alınmamalı, bu konular enerji verimliliğini de gözeterek tüm altyapı projelerinin mütemmim cüzü hâline gelmelidir.
Örnek vermek gerekirse su yönetiminde kayıp – kaçağın azaltılması birçok sektörü kesen yatay bir konudur. Söz konusu başlık; iklim değişikliğine bağlı kuraklık, havzalar arası su transferi, ekolojik denge, biyolojik çeşitlilik, finansal sürdürülebilirlik, adil ve erişilebilir kentsel hizmet sunumu, enerji verimliliği (buna bağlı olarak cari açık) ve diğer birçok konuyu ilgilendirmektedir. Su kayıplarının azaltılmasına yönelik yapılacak çalışmalar su kıtlığı ile mücadele bakımından iklim değişikliği mücadelesine katkı verirken, enerji maliyetlerini düşürerek finansal sürdürülebilirliği sağlamaktadır.
Diğer yandan oluşturulan basınç ölçme merkezleri ve akıllı vanalar, afet anında su yönetimini kolaylaştırmakta ve depremin yanında su baskınlarının oluşturduğu ilave yıkımları önlemektedir. Başka bir ifadeyle artık su yönetimini, enerji verimliliğinden ya da afet risk yönetiminden bağımsız düşünmememiz gerekmektedir. Aynı husus atık su, katı atık ya da ulaşım projeleri için de geçerlidir.
Afet riskleriyle mücadelede bütüncül yaklaşımın bir parçası olarak toplum bilincinin geliştirilmesi, son derece önemlidir. Sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve eğitim kurumları iş birliği yaparak afetlere karşı hazırlıklı olma konusunda halkı bilinçlendirmeli ve eğitmelidir. Afet anında yapılması gerekenler, acil iletişim yöntemleri ve toplanma noktaları gibi temel bilgiler halka aktarılmalıdır.
Şehir Altyapıları, Master Planlara Göre İnşa Edilmeli
Bu noktada en büyük eksikliği; şehirlerimiz için gerekli olan entegre veri bankasının bulunmaması ve master planlarımızın ya hiç hazırlanmaması ya da raflarda kalması oluşturmaktadır. Çünkü sadece planların hazırlanmış olması yeterli değildir. Bunları uygulamaya sokmak için eylem planlarına, iyi hazırlanmış proje fizibilitelerine, mali ve teknik analizlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Altyapı sektöründe iklim değişikliğine yönelik proje önceliklendirilmesi yapılabilmesi için yatırım alanları bazında etki ve fayda maliyet analizleri yapılmalı ve buna göre her bir yatırım alanındaki öncelikli proje konuları belirlenmelidir.
Altyapı Araştırma Merkezleriyle Sürekli Öğrenme Mekanizmaları Oluşturulmalı
Afetlere karşı dirençli altyapıyı inşa etmek için sürdürülebilir ve yeşil teknolojilere dayalı çözümleri benimsemeliyiz. Bu, enerji verimli binaların inşası, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, atık yönetimi ve su tasarrufu gibi uygulamaları içerebilir. Ayrıca akıllı şebeke sistemleri ve uzaktan izleme teknolojilerini kullanarak afet anında hızlı yanıt verme kapasitesini arttırabiliriz.
Bu dönüşüm sürecini desteklemek üzere iklim dostu ve akıllı altyapıların oluşturulmasına yönelik araştırma merkezleri, yaşayan laboratuvarlar, yenilik merkezleri ya da model altyapı gibi yenilikçi yöntemler de hayata geçirilmelidir. Buralarda üretilen yeni ürünleri ve teknolojileri tercih eden yerel yönetimlere finansal ve teknik destek sağlanabilir.
Satın Alma Süreçlerinde Dirençli Altyapılara Yönelik Revize Yapılmalı
Kamu ihale süreçleri en ucuz teklifi veren firmanın başarılı olduğu bir yapıda ilerlemektedir. Gerek ihale dosyası hazırlıklarında gerekse ihale değerlendirme süreçlerinde afet risklerinin yönetimi ve iklim değişikliği ile mücadeleye ilişkin unsurları derç etmemiz gerekmektedir. Bugüne kadar kullandığımız tip şartnameler ve standart sözleşmelerde; afet / iklim riskleri, iklim ve deprem sigortası, döngüsel ekonomi, enerji verimliliği, hasar tespiti gibi yenilikler ya da revizyonlar üzerinde çalışmamız gerekmektedir.
Acil Müdahale Ekip ve Malzemeleri İçin Envanter Sistemi Kurulmalı
Afet anında altyapı sistemlerinde yaşanan çöküntünün hızla düzeltilmesi ve yeniden inşa faaliyetlerinin planlanması için yeterli sayıda personel, malzeme, ekipman, araç – gereç bulundurulması amacıyla ulusal düzeyde bir ihtiyaç listesi belirlenmelidir. Söz konusu ihtiyaçlar, bölgeler itibarıyla erişilebilirlik ve lojistik hatlar dikkate alınarak planlanmalıdır. Bunun için tüm belediye ve il özel idarelerine, toplam personelin belirli bir yüzdesini afet yönetimi konusunda eğitme şartı getirilebilir.
Ayrıca, ülke genelinde belirlenen sayıda araç ve ekipmanın hazır bulundurulması için her bir belediye ve il özel idaresi için envanterinde tutması gereken araç, malzeme ve ekipman için temin koşulları getirilebilir. Yerel yönetimlerin büyüklük ve kapasitesine göre bunlar; hibe, kredi ya da hibe + kredi formülleri ile gerçekleştirilebilir.
İl Bazında Risk Değerlendirme Raporları Hazırlanmalı
Afet yönetimi konusunda yerelde eğitilen teknik personelin öncelikle şehirlerdeki tüm kritik altyapıları inceleyerek, altyapı risk değerlendirme raporlarını hazırlaması gereklidir. Bu raporlar doğrultusunda güçlendirme ya da yeniden inşa gerekli olan altyapılar için yatırım planlama süreci İLBANK ve Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yapılmalıdır.
Yedekleme Sistemleri Kurulmalı
Şehir yaşamı için vazgeçilmez olan belediye altyapı hizmetleri, kesintisiz ve sürekli şekilde sağlanmalıdır. Yedekleme sistemleri; doğal afetler, siber saldırılar veya diğer yıkıcı olaylar karşısında kritik hizmetlerin sürekliliğini sağlamaya yardımcı olabildikleri için altyapı dayanıklılık planlamasının önemli bileşenlerinden biridir. Yedekleme sistemleri; ilave ve ikame unsurları sağlayarak arıza sürelerini en aza indirmeye yardımcı olur ve kritik hizmetlerin dirençliliğini ve sürekliliğini temin eder.