İçindekiler
Günümüzde iş sağlığı ve güvenliği (İSG), birçok işletmenin önemli bir bölümünün yasal gereklilikleri yerine getirme adına sisteme entegre etmek durumunda kaldığı bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu konunun kurumlar tarafından ne kadar doğru anlaşıldığı ve uygulandığı, büyük bir soru işareti olarak yerini korumaktadır. Kurumsal kültürdeki bazı çarpık ve yanlış uygulamaların, iş sağlığı ve güvenliğinin insanı önceliklendiren hedeflerine zarar verdiği görülmektedir. Bu durum, özel sektörün realitelerini zaman zaman egale etmesi nedeniyle bilimsel bir yaklaşım olan iş sağlığı ve güvenliğini asgari yasal gereklilikleri karşılayacak biçimde sistemin içerisinde tutup süreçlerin iyileştirilmesi için pratikte yapılması gereken aşamada ise sistem dışına itmektedir.
İSG Eğitimlerinin Yetersizliği İş Kazalarını ve Meslek Hastalıklarını Artırır
Birçok şirkette İSG politikaları sadece yasal gereklilikleri yerine getirmek amacıyla oluşturulmaktadır. Kurum kültüründe iş sağlığı ve güvenliği sadece bir “formaliteden” ibaret olduğunda, dolaylı yoldan etkilenen roller yer alırken direkt olarak etkilenen kesimde ise maalesef sermayenin oluşmasında en önemli kesim olan çalışanlar yer almaktadır. Eğitimler ve denetimler yalnızca kağıt üzerinde olmakta, iş yerlerinde gerçek güvenlik bilinci ise daima ikinci plana atılmaktadır. Bu yaklaşım, kaza risklerini artırırken, çalışanların güvenlik kaygılarını da göz ardı eder. Daha da kötüsü insanların yanlışa alet olması ile toplumun bir nevi temel değerleri zedelenmiş olur. İş sağlığı ve güvenliği konusunda sadece kayıtlar üzerinde kalan önlemler ve politikalar, pratikte uygulamaya konmadığında hem icracılar hem de icraya muhatap çalışanlar birçok olumsuzlukla karşı karşıya kalır.
İş sağlığı ve güvenliğinin etkili olabilmesi için çalışanların sürekli eğitilmesi ve bilgilendirilmesi gerekmektedir. Ancak bazı kurumlarda bu eğitimler sadece teoride kalır. Çalışanlara yalnızca başlangıçta verilen kısa süreli eğitimlerle yetinilir ve sürekli bir bilgi güncellemesi yapılmaz. Bu da güvenlik kurallarının zamanla unutulmasına ve uygulanmamasına neden olur. Eğitimlerin yetersizliği, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını artıran önemli faktörlerden biridir. Eğitim süreçlerinin formalite olarak görülmesi, uzun vadede çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmemesine yol açar.
Yasalar Pratikte Ne Kadar Uygulanabilir?
Burada eleştirilmesi gereken bir diğer durum ise yasaların pratikteki uygulama imkânsızlıklarıdır. Örneğin bir uzmanın tehlikeli sınıfta yer alan iş yerindeki 5 çalışana toplamda her ay 100 dakika, iş yeri hekiminin 50 dakika ayırması gerekir. Burada önemli nokta şudur ki; uzman ve hekim yasal olarak tehlikeli sınıfta yer alan çalışanların en az 12 saatlik eğitimlerini nasıl tamamlamalıdır?
Yasal gereklilikleri yerine getirmek adına bu eğitimi bir yıl içerisinde zamana yayarak yapacaklarını farz edelim: İş yeri atama sınırının olmadığı bir durumda ve ek mesai ile 195 saat çalışan İSG profesyonelleri ay içerisinde yüzlerce firmaya nasıl bir operasyonel süreç ortaya koymalı ki bu eğitimler yerinde ve doğru bir biçimde gerçekleşebilsin. Buradaki altı çizilmesi gereken husus, eğitimleri yerine getirme yükümlülüğünün işveren veya vekiline ait olmasıdır. Bu insanların bu sorumluluğu alması normal görülebilir mi? Görülse bile eğitimi talep edeceği hizmet sağlayıcısı uzman ve hekim bu yasal gerekliliği nasıl yerine getirebilir? Diyelim ki bir şekilde eğitimler verildi ancak bu defa risk analizi, acil durum eylem planı gibi onlarca yerine getirilmesi gereken araştırma, gözlem ve kayıt belgeleri ne şekilde oluşturulacak? Bu soruların cevap bulması kurgu hatalarını sorgulamamıza katkıda bulunacaktır.
İş sağlığı ve güvenliğinin bir şirketin yönetim ekibi tarafından desteklenmemesi de başka bir büyük sorundur. Kurum liderlerinin güvenlik konusunda örnek olmaması, kurumsal kültürde ciddi çatlaklar oluşturur. Yönetim tarafından desteklenmeyen bir güvenlik kültürü, çalışanların güvenlik önlemlerini görmezden gelme eğiliminde olmalarına neden olur. Yönetimin güvenlik konusundaki kayıtsızlığı, çalışanların motivasyonunu düşürerek, iş yerinde güvenliğin önemini azaltır. Bu durum, uzun vadede iş kazalarına davetiye çıkarır ve güvenlik kültürünün zayıflamasına yol açar.
Geri Bildirimlerin Ciddiye Alınmaması Güvenlik Algısını Zedeler
Kurumsal kültürde sık karşılaşılan bir diğer sorun, çalışanların güvenlik endişelerinin ve geri bildirimlerinin ciddiye alınmamasıdır. Çalışanlar, karşılaştıkları riskleri veya güvenlik sorunlarını yönetime bildirdiğinde bu geri bildirimlerin dikkate alınmaması veya küçümsenmesi, çalışanların güvenlik algısını zedeler. Uzun vadede, bu durum iş kazalarına ve çalışan memnuniyetsizliğine yol açar. Çalışanların kendilerini güvende hissetmediği bir ortamda, güvenlik kültürü sürdürülebilir olmaz.
Kurumsal hedeflerin güvenlikten daha öncelikli görülmesi, bir başka ciddi sorundur. Özellikle rekabetçi sektörlerde, üretim hızını veya verimliliği artırma baskısı, çalışanların güvenliğini riske atan uygulamalara yol açabilir. Kısa vadede hedeflere ulaşma arzusu, uzun vadede çok daha maliyetli ve tehlikeli sonuçlara neden olabilir. İşin performansı üzerinde güvenliğe öncelik verilmemesi, iş kazalarının artmasına ve iş yerinde huzursuzluğa neden olur.
Sonuç olarak, iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları yalnızca birer yönetmelik veya prosedür olarak görülmemeli aynı zamanda doğru ve gerçekçi yasal düzenlemelerle ortaya konularak kurum kültürünün bir parçası olmalıdır. Yönetim ekiplerinden saha çalışanlarına kadar herkesin bu konuda sorumluluk taşıması ve güvenlik bilincini sürekli canlı tutması gerekmektedir. Yanlış uygulamaların, kaza ve meslek hastalıkları risklerini nasıl artırdığı göz önüne alındığında, şirketlerin bu konudaki yaklaşımlarını yeniden değerlendirmeleri zorunlu hâle gelmektedir. İSG’nin; çalışanların refahını, iş verimliliğini ve uzun vadeli kurumsal başarıyı garanti altına almak için ne kadar önemli olduğunu unutmamalıyız. Yanlış uygulamaların ve kültürel sapmaların, güvenliği tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramadığını bilmeliyiz.