İçindekiler
Sürdürülebilir Tasarım Nedir?
Sürdürülebilir tasarım; çevreye karşı duyarlı, kaynak verimliliğini önemseyen bir yaklaşımdır. Enerji, su gibi tüm kaynakların bilinçli ve verimli kullanılmasını amaçlayan bu yaklaşımda; mühendislik, mimarlık disiplinleri başta olmak üzere kullanıcı ihtiyaçlarının tespitini sağlayacak uzmanlar etkin olarak rol alır.
Sürdürülebilir Tasarım İlkeleri
Sürdürülebilir tasarımın temel ilkelerinden biri, gelecek nesillerin yaşam koşullarının daha fazla bozulmasının önüne geçilmesidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı sürdürülebilir tasarımlara sahip binaların yapım aşamasında faydalanılan tüm malzemelerin, en verimli şekilde kullanılması sağlanmalıdır. Bu yapılar doğa dostu olduğu kadar insanların sağlık ve konforunu da koruyacak şekilde tasarlanmalıdır.
Sürdürülebilir tasarımların sadece yapı ölçeğinde ele alınması yeterli değildir. Şehir ölçeğinde de doğa dostu, kentin ekolojik yapısına saygılı, sağlıklı ve güvenli sürdürülebilir tasarımların yapılması sağlanarak sürdürülebilir kentler oluşturulmalıdır.
Binalar ile kentler yaşayan mekanizmalardır. Söz konusu yaşamsal devamlılığın doğru ve konforlu bir şekilde sağlanabilmesi için de mühendislik hizmetlerinin çok doğru yapılması gerekmektedir. Bu noktada güncel teknolojiler takip edilmeli, tasarımlar kaynak verimliliğini sağlayacak şekilde oluşturulmalıdır.
Bu yazımda, sürdürülebilir kent yaşamında çok önemli bir yer tutan su kaynaklarımızın doğru yönetilmesine de dikkat çekeceğim.
İklim Değişikliği ile Mücadelede Suyun Doğru Yönetilmesi
Bilindiği üzere dünyadaki miktarı sabit olan suyun kapalı bir döngüsü vardır. Su hâl değiştirse de toplam miktarında bir değişiklik olmaz. Bahsi geçen döngüye göre yağış gerçekleştiğinde bunun bir miktarı bitki örtüsü tarafından emilir, bir miktarı göletlerde veya toprakta tutulur, bir miktarı buharlaşır ve geri kalanı ise karasal alanda yüzey akışı olarak dolaşır.
Küresel iklim değişikliği tüm yaşam alanlarımızda etkisini göstermektedir. Özellikle son yıllarda sık sık sel felaketlerine bağlı olarak yaşadığımız can ve mal kayıpları ile sarsılmaktayız. Bir yandan sel felaketleri yaşanırken bir yandan da mevsimlik yağışların beklenen zamanlarda olmaması nedeniyle susuzluk çekilmekte ve özellikle tarımda, kuraklığa bağlı olarak verim düşüklüğü yaşanmaktadır.
Su Yönetimi Nedir?
Karada dolaşan suyun depolanarak kontrol altında tutulabilmesi, nehir yataklarında meydana gelebilecek taşkınların doğru yönlendirilerek şehirlere ve yaşama zarar vermesinin önüne geçilebilmesi; su yönetiminin konularıdır ve esasında ülkelerin mühendislik kabiliyetleri ile de ilgilidir.
Türkiye, Su Fakiri Olmaya Aday
Ülkemiz nüfus artış hızı ve küresel iklim değişikliği etkilerine bağlı olarak her geçen gün su fakiri olmaya adaydır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından yayınlanan resmî verilere bakıldığında Türkiye’de 2020 yılı itibarıyla kişi başına düşen ortalama yıllık su tüketimi 1.300 m3’tür. Bu değer bize, uluslararası değerlendirme kriteri olan Falkenmark İndeksi’ne göre su sıkıntısı çeken ülkeler konumunda olduğumuzu göstermektedir. 2030-2040 yıllarına geldiğimizde söz konusu değerin 1.120 m3 olması beklenmektedir. Bu da Falkenmark İndeksi verilerinde yer alan 500-1.000 m3 olan su kıtlığı değeri sınırına yaklaşacağımızı göstermektedir.
Türkiye’de Su Yönetimi
Bütün bu veriler bizlere; Türkiye’de su yönetimi konusunda kent ölçeğinde çok ciddi çalışmaların yapılmasının, suyun doğru kullanılmasının, yağan her yağışın mümkün olduğunca depolanmasının, yüzey akışlarının sellere sebebiyet vermemesi için gerekli önlemlerin alınmasının ulusal bir sorumluluk olduğunu göstermektedir.
FALKENMARK İNDEKS DEĞERLERİ | |
Su (m3/kişi/yıl) | Sınıflandırma |
1.700 ve üstü | Su baskısı yok |
1.700-1.000 | Su sıkıntısı |
1.000-500 | Su kıtlığı |
500 ve altı | Mutlak su kıtlığı |
Su Kaynakları Yönetimi
Su sıkıntısı çeken bir ülke olarak su kaynaklarımızın yönetimini yaparken; bazı önlemler almak zorundayız. Bu önlemlerle ilgili konu başlıkları ise aşağıdaki gibidir:
- Su tüketimini azaltmaya yönelik önlemler,
- Su kaybını ve israfını azaltmaya yönelik önlemler,
- Suyun tekrar kullanılmasını sağlamak,
- Suyu geri dönüştürmek,
- Alternatif kaynaklara yönelmek (Yağmur toplama sistemleri, sis bulutu makineleri ile su üretmek vb.).
Özellikle ortak kullanım alanlarındaki fotoselli lavabo ve pisuvar armatürleri, az su tüketimli bataryalar, çift kademeli rezervuarlar önemli ölçüde su tasarrufu sağlamaktadır. Ancak özellikle tatlı suyun daha çok tarımda sulama amaçlı olarak kullanıldığını ve yine park ve bahçelerdeki peyzaj alanlarındaki kullanımların azaltılamadığını görmekteyiz.
Tarımda Su Tasarrufu Sağlanmalı
Tarımda suyun buharlaşarak ziyan olmasından dolayı büyük alanlardaki açık sulama kanallarından tamamen vazgeçilmesi, seralarda ve bahçelerde damla sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, tarımla uğraşan çiftçilerin bilinçlendirilerek söz konusu dönüşümlerin sağlanması ve teşvik edilmesi çok önemlidir.
Peyzaj Alanlarında Nasıl Su Tasarrufu Yapılır?
Peyzaj alanlarında ise özellikle 13.0lt/m2 su ihtiyacı olan çim alanların mümkün olduğu kadar azaltılması daha az su ile yeşil ve güzel görünümler sağlayan çalı türü bitkilerle estetik görünümün sağlanması tercih edilmelidir. Bu tip bitkilerde damla sulama ile verimli sulama sağlanmaktadır. Otomatik sulama sistemlerinde selenoid vanaların çalışma saatlerini mümkün olduğu kadar sabah serinliğinde veya akşam güneş battıktan sonra ayarlamak da yine buharlaşmanın önüne geçmek için dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Sanayide Su Tasarrufu
Endüstriyel tesislerde yapılan üretime bağlı olarak ihtiyaçlar da farklılık göstermektedir. Ancak özellikle soğutma amaçlı su kullanımlarında geri dönüşüm suyundan faydalanmak gerekir. Yine endüstriyel tesislerde tesisin özelliğine ve yaptığı üretime bağlı olarak gerçekleştirilecek kaynak verimliliği çalışmalarında tesise özel sonuçlar, uzman mühendislik çalışmalarıyla gerçekleştirilmelidir.
Yağmur Suyu Depolama Sistemleri Kullanılmalı
Yağışların kontrol atında depolanarak kullanılması için de kent ölçeğinde önlemler alınmalıdır. Yağmur sularının toplanması ve gri su kullanımının özendirilmesi, bu önlemlerin önemli bir bölümünü içermektedir.
Bu konularda gerçekleştirilen fayda maliyet analizlerinde; bazen yapılan harcamanın geri dönüşünün çok uzun zaman aldığı, hatta sürekli bakım maliyetleri olan gri su sistemlerinde ise hiçbir zaman geri dönüş sağlanmama ihtimalinin de bulunduğu bir gerçektir. Ancak suyun toplanması ve değerlendirilmesi her türlü maliyetten daha önemlidir. Söz konusu maliyet karşılaştırmalarını suyun bugünkü fiyatları ile yaparsak ortaya çıkan sonuçlar bizi yanlış noktalara götürecektir. Ne yoksa o kıymetlidir ve giderek azalan tatlı su kaynakları bize; gelecekte bugünkü fiyatların çok üzerini ödememize rağmen suya ulaşmakta zorlanacağımızı göstermektedir.
Yapıların su tüketimlerine göre değerlendirilmesi ve buralarda en uygun geri dönüşüm sistemlerinin seçilmesi önemlidir. Otellerde, sirkülasyonu çok olan havaalanlarında, toplu duş alanlarının yer aldığı spor tesislerinde ve endüstriyel işletmelerde gri su sistemleri çok kısa sürelerde ilk yatırım maliyetlerini amorti etmektedir. Tasarım aşamasında bu sistemlerin kurgulanması; sonradan ortaya çıkacak kırma ve yeniden yapma maliyetlerini ortadan kaldıracağı için daha değerlidir.
Türkiye’deki yağmur suyu depolama sistemleri ile ilgili yönetmelik ise doğru, ancak düzeltilmesi gereken bir yönetmeliktir. Zira dönüşümü sadece 2.000 m2’nin üzerindeki çatı alanları olarak düşünmek bizi yanıltabilir. Suyu, mümkün olan her yüzeyde toplamak ve geri kazanmaya çalışmak gerekmektedir.
Yağmur suyu depolama ve gri su sistemlerinin yaygınlaşması için özellikle belediyelerin teşvikleri lazımdır. Yağmur suyu ve gri su depolama ile basınçlandırma için ayrılan alanların emsal dışı tutulması önemli bir teşviktir. Yine yağmur suyu depolaması yapan abonelerin faturalarına yansıyacak atık su bedellerinde yapılacak indirim de teşvik edici önlemlerdendir.
Yağmur suyunun depolanarak; tuvaletlerde, bahçe sulamada, çevre temizliğinde veya endüstriyel tesislerde kullanılması çok değerlidir. Bu şekilde yağmur sularının toplanması; altyapı yatırımlarının azalmasını, atık su arıtma sisteminin yükünün düşmesini, daha küçük pompa ve arıtma sistemlerinin seçilmesiyle de düşük enerji giderlerinin oluşmasını sağlayacaktır. Bu da kentlerdeki suda ve enerjide kaynak verimliliğini sağladığımız güzel bir örnektir.
Geri dönüşüm için yağmur sularını sadece çatı alanlarından toplama düşüncesi yeterli değildir. Nitekim yüzeyde dolaşan su da şehrin belirli alanlarında depolanarak daha sonra park ve bahçe sulamada kullanılmalıdır.
Atık su arıtma tesislerinde arıtılmış suyun park ve bahçe sulamada kullanılmak üzere şehrin belirli merkezlerinde oluşturulan yağmur suyu toplama sistemi ile birleştirilmesi ve bunun ayrı bir abonelik sistemi ile dağıtılarak park ve bahçe sulama suyu aboneliğinin normal kullanma suyu aboneliğinden ayrılması, acilen tüm belediyelerin gündemine alınmalı ve bununla ilgili altyapı çalışmaları yapılmalıdır.