İçindekiler
Urban Land Institute (ULI) ve PwC’nin 2025 yılına yönelik Avrupa, Amerika ve Asya – Pasifik raporları, gayrimenkul sektörüne dair küresel eğilimleri analiz ederken, şehir planlama, arazi geliştirme ve imar politikalarına yönelik de değerli ipuçları sunmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için bu raporlardaki veriler, şehircilik ve arazi kullanımında yeni yaklaşımlar geliştirmek adına önemli bir rehber niteliği taşımaktadır.
Amerika Perspektifi: Veri Tabanlı Gelişim ve İklim Dayanıklılığı
Amerika’da gayrimenkul sektörü, teknolojik gelişmelere dayalı yatırımlarla şekillenmektedir. Özellikle veri merkezlerine olan talep, yapay zekâ ve bulut teknolojilerinin etkisiyle artış göstermiştir. Bu durum, şehir planlamasında teknoloji odaklı altyapının önemini ortaya koymaktadır. Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerdeki kentsel dönüşüm projelerinde veri tabanlı planlamaya geçiş yapılabilir.
İklim değişikliği ise Amerika’da şehir planlama politikalarını doğrudan etkilemektedir. Sigorta maliyetlerinin artması, daha dayanıklı yapıların ve çevresel risklere uygun imar politikalarının uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de benzer şekilde sel, deprem gibi doğal afetlere karşı dirençli kentsel tasarımlar, imar planlarının temel hedefi hâline getirilmelidir.
Asya – Pasifik Yaklaşımı: Kentsel Dönüşüm ve Yoğunluk Yönetimi
Asya – Pasifik bölgesinde ekonomik büyüme ve kentsel dönüşüm projeleri, arazi geliştirme politikalarını yönlendirmektedir. Hong Kong, Singapur ve Tokyo gibi şehirlerde, sınırlı arazi kaynakları nedeniyle dikey yapılaşma ön plana çıkmıştır. Türkiye’de de özellikle İstanbul gibi yoğun nüfuslu şehirlerde, arazi kullanımını optimize eden yüksek yoğunluklu planlama yaklaşımları benimsenebilir.
Bölgedeki raporlar, sermaye piyasalarının gayrimenkul gelişimini etkilediğini vurgulamaktadır. Türkiye’de kamu – özel sektör iş birliği projeleri, bu tür sermaye hareketlerinden faydalanarak genişletilebilir. Örneğin, büyük ölçekli kentsel projelerde uluslararası yatırımcılar çekilerek finansman çeşitliliği sağlanabilir.
Avrupa Perspektifi: Sürdürülebilirlik ve Esnek Planlama
Avrupa’da sürdürülebilirlik, şehir planlamasının merkezine oturmuş durumdadır. Yüksek enerji verimliliğine sahip binalar, karbon nötr projeler ve yeşil altyapılar, Avrupa’nın imar politikalarına yön vermektedir. Türkiye, enerji maliyetlerinin arttığı bu dönemde Avrupa’nın yeşil dönüşüm modelini örnek alabilir. Özellikle yeni gelişen şehirlerde enerji verimli tasarımlar, ekonomik ve çevresel fayda sağlayabilir.
Jeopolitik belirsizliklerin Avrupa şehirlerine etkisi, esnek gerektiğini göstermektedir. Türkiye, özellikle göç hareketlerinin yoğun olduğu bir ülke olarak, Avrupa’daki bu yaklaşımı uygulayabilir. Esnek imar planları, değişen nüfus dinamiklerine ve acil ihtiyaçlara hızlı yanıt verebilen şehirlerin oluşmasına olanak tanıyacaktır.
Türkiye İçin Çıkarımlar
Bu raporlarda belirtilen küresel eğilimler, Türkiye’de şehir planlama ve arazi geliştirme politikalarının modernize edilmesi için yol gösterici olabilir. Teknolojik altyapıya öncelik verilmesi, iklim değişikliği risklerine karşı dayanıklılık sağlanması ve sürdürülebilirlik odaklı imar politikalarının uygulanması, Türkiye’nin gelecekteki şehirlerini daha yaşanabilir hâle getirebilir. Örneğin, İstanbul gibi büyük şehirlerin kentsel dönüşüm projelerinde veri tabanlı teknolojilere öncelik verilmesi, sadece daha iyi bir altyapı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda çevresel etkilerin azaltılmasına da katkıda bulunacaktır.
Buna ek olarak, uluslararası sermayeyi çekmek adına düzenleyici ve teşvik edici politikaların geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Kamu – özel sektör iş birliğiyle hayata geçirilecek projelerde finansman çeşitliliği sağlanarak, kalkınma projelerinin sürdürülebilirliği artırılabilir. Ayrıca, afetlere dayanıklı kentsel tasarımlar, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sel, deprem gibi doğal afetlerin yıkıcı etkilerini en aza indirebilir.
Sonuç
Küresel gayrimenkul trendleri, Türkiye’nin şehircilik ve arazi geliştirme politikalarını yeniden değerlendirmesi gerektiğini açıkça göstermektedir. Amerika, Avrupa ve Asya – Pasifik’in başarılı uygulamaları örnek alınarak, şehirlerimiz daha dayanıklı, sürdürülebilir ve yaşanabilir hâle getirilebilir. Benimsenecek bu yaklaşımlar, sadece Türkiye ekonomik kalkınmasını desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda çevresel ve sosyal sürdürülebilirlikle birlikte dünya genelindeki başarılı şehircilik örnekleri arasında yer alınmasını sağlayacaktır.