İçindekiler
Şehirler yirmi yıldan uzun süredir sürdürülebilirlik ve iklim eylem planları geliştirirken; planlama çabaları, akademik yayınlar, politika raporları ve fon fırsatları giderek şehirleri hızlı şoklara ve uzun vadeli stres faktörlerine karşı daha dayanıklı hâle getirmeye odaklanıyor.
Kentsel Dayanıklılık Nedir?
Kentsel dayanıklılık genel olarak şehirlerin kesintileri ve değişimi kaçınılmaz olarak kabul etmesi ve kurumların, inşa edilmiş çevrenin / toplulukların da bunlarla başa çıkma ve uyum sağlama yeteneğini artırmaya odaklanması anlamına gelir. Yaygın olarak atıfta bulunulan dayanıklılık stratejilerine;
- Uyarlanabilir yönetim,
- Merkezi olmayan ve güvenli şekilde başarısızlığa uğrayabilecek altyapı,
- Doğa temelli çözümler,
- Yeşil altyapı ile sosyal sermaye oluşturma gibi örnekler verilebilir.
Dayanıklılığın artan popülaritesine ilişkin açıklamalar farklılık gösterir. Ancak bunlar genellikle; afetlerin artan maliyetine, iklim değişikliğiyle ilgili artan endişelere ve dayanıklılık teriminin görünürdeki geniş çekiciliğine işaret eder. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler de küresel dayanıklılık gündemini teşvik etmede önemli bir rol oynamaktadır.
Şehirlerin Evrensel Olarak Dayanıklı Olması İçin Neye İhtiyaç Var?
Şehirler giderek daha fazla dayanıklılığa odaklanırken, bu girişimlerden yararlanan toplulukların eşitliğini anlamak önem arz etmektedir. Çok sayıda çalışma, tehlikelerin düşük gelirli ve azınlık topluluklarını orantısız bir şekilde etkilediğini, bunların iyileşmek için daha az kaynak aldıklarını ve kesintilerin genellikle eşitsizlikleri daha da artırdığını göstermektedir. Bu nedenle bir şehrin evrensel olarak dayanıklı olması için her türlü toplumsal eşitsizliği ele alması gerekir. Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (UN – Habitat), dayanıklılığı temel kavram olarak benimseyen küresel gündemlerin, sürdürülebilir ve dayanıklı şehirler çağrısının kimseyi geride bırakmamasını sağlayacağını belirtmektedir. Genel durum dayanıklılık planlarının ve politikalarının sosyal olarak eşitlikçi olması gerektiğini öne sürmektedir.
Dayanıklılık planlarının neredeyse tamamı, kapsamlı kamuoyu danışma ve katılım süreçleriyle geliştirildiği iddiasındadır. Birçok durumda şehirler ortak kuruluşları listeler, kaç atölyenin düzenlendiğini veya sakinlerin ankete tabi tutulduğunu ayrıntılı olarak açıklar. Bir kez daha şehirler, bu konuda önemli ölçüde farklılık gösterir.
Dünyadan Dirençli Kent Planı Örnekleri
New York City’nin planı, planı geliştirmeden önce 1.300 sakin, savunma grubu ve seçilmiş yetkiliyle nasıl görüştüklerini; 7.500 kamuoyu anketi ve 800 telefon anketi gerçekleştirdiklerini ve komşu şehir ve ilçelerden 177 sivil toplum örgütü, 50 seçilmiş yetkili ve 15 lidere nasıl danıştıklarını ayrıntılı olarak açıklar. Boston, dayanıklılık ofisinin 11.000’den fazla paydaşla çalıştığını; Berkeley 1.100 sakinin; Pittsburgh’un 600’den fazla kişinin; öte yandan New Orleans planlama süreçlerine 350 kişinin, San Francisco ise 186 kişinin katıldığını iddia ediyor.
Dayanıklılık planlarının geliştirilmesinin ötesinde bazı şehirler kamu katılımını artırmayı, kamu verilerini paylaşmayı ve toplum uyumunu desteklemeyi hedefliyor. New York City, “dayanıklı topluluklar yaratmak için gerekli olan sosyal uyumu” vurguluyor. San Francisco’nun planı, toplum varlık haritalaması ve mahalle güçlendirme ağı aracılığıyla toplum uyumunu oluşturma niyetlerini belirtiyor.
Önceki çalışmalar, en savunmasız sakinlerin genellikle kamu toplantılarına katılanlar olmadığını göstermiştir. Burada yine Boston dikkate değer bir istisnadır. Planlarında, toplantılara katılmayabilecek kişilere ulaşmak için farklı yaklaşımlar benimsediklerini, Boston’un zorlukları hakkındaki izlenimlerini bireysel olarak sakinlerle paylaşmak için MBTA otobüslerine bindiklerini belirtmektedirler. Ayrıca, dayanıklılıkla ilgili programlama için “insanlarla bulundukları yerde buluşabilecek, topluluk odaklı, etkileşimli bir mobil dayanıklılık laboratuvarı” geliştirmeyi planlamaktadır.
Kentsel Dayanıklılık Planlamasının Kapsamı Ne Olmalı?
Kökleri büyük ölçüde çağdaş mühendislik ve ekoloji teorilerine dayanan kentsel dayanıklılık, toplumların iklim değişikliğine ve diğer kesintilere uyum sağlama veya toparlanma kapasitesini ifade eder. Akademik literatürde dayanıklılığa yönelik ortaya çıkan eleştiriler, terimin çoklu anlamlarına ve toplumsal eşitliği yeterince ele almadaki başarısızlığına odaklanmaktadır.
Bazı şehirler, planlarında eşitliği vurgulayarak dayanıklılık çabalarının toplumsal adaleti ilerletebileceğini öne sürmektedir, ancak onlar bile maddi kaynakların ve fırsatların eşit dağıtımına odaklanma eğilimindedir. İklim adaptasyonu ve dayanıklılığı bağlamında planlama ve kalkınmaya uygulandığında kaynakları eşit şekilde tahsis etmek, özellikle kimlikleri politik açıdan yeterince temsil edilmeyen bireylerin farklı ihtiyaçlarını yanlış tanıyabilir. İleriye dönük olarak dayanıklılık stratejilerinin, dayanıklılığı kimin için açıkça ele aldığını belirtmesi gerekir. Bunun yanında sosyal ve maddi malların eşit dağıtımını, karar alma süreçlerine anlamlı katılımı ve sosyal, kültürel ve politik farklılıkların kabul edilmesini teşvik etmelidir. Bu nedenle kentsel dayanıklılık planlamasının; dağıtımsal ve prosedürel eşitliği ele alması gerekir.