İçindekiler
Şehirler, sadece binalarla değil insan hikayeleri ile yaşar. Uzun yıllardır hem şehircilik hem de gayrimenkul değerleme uzmanı olarak sahada gözlemliyorum: Ne zaman bir bina yıkılsa, aslında sadece bir yapı değil, oradaki anılar da yer değiştiriyor. Yeni yapılar yükselirken, bölgenin ruhunu korumak ve sosyal yapıyı güçlendirmek, her yatırımın görünmeyen ama en güçlü yanıdır.
Bu yazıda, son dönemde sıkça karşılaştığımız bir soruyu ele alıyorum: Değerleme raporlarına sosyal etki nasıl entegre ediliyor? Çünkü biliyorum ki bizler rakamlarla çalışsak da asıl değer, mahallede yankılanan çocuk seslerinde, akşam pazarından eve dönen komşu selamında, birlikte yaşama kültüründe gizli.
Bir önceki “Sosyolojik Farklılığı Gözeten Dünya Projelerinden Örnekler” isimli yazımda dünyadan örnekler vermiştim. Bu yazımda ise hem yaşadığım şehir Samsun’dan hem Türkiye’den örneklerle, sadece duvarları değil hayatları da değerleyen yeni bakış açısını konuşalım.
Türkiye’de Kentsel Dönüşüm: Ekonomik mi, Sosyal mi?
Türkiye’de 2012 yılında yürürlüğe giren Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, kentsel dönüşüm sürecini hızlandırdı. Deprem riski öncelikli olmak üzere pek çok bölgede dönüşüm projeleri başladı. Ancak süreç içinde görüldü ki; sadece fiziksel yenileme, toplumsal faydayı garanti etmiyor. Yıkılan her bina, sadece betonarme bir yapı değil; içinde anıları, komşuluk ilişkilerini ve sosyal yaşamı barındırıyor. Samsun Canik ilçesi, kentsel dönüşümü sahada bu anlamda da yaşayan bir ilçe. Canik Belediyesi’nin yerinde dönüşüm modelini, sosyal etkileri gözetmesi açısından örnek gösterebiliriz. Projelerde sadece yeni binalar inşa edilmiyor; aynı zamanda sosyal donatı alanları, çocuk parkları, yürüyüş yolları, kadın kooperatifleri için satış ofisleri gibi sosyal fayda sağlayacak alanlar da planlandı. Bu durum, değerleme raporlarına da doğrudan yansıdı. Bölgedeki konutların değeri sadece yapı kalitesiyle değil, aynı zamanda yaşam kalitesinin artmasıyla yükseldi.
Değerleme Raporlarında Sosyal Kriterler Nasıl Hesaba Katılıyor?
Değerleme uzmanları geleneksel olarak metrekare fiyatları, emsaller, imar durumu gibi ölçülebilir veriler üzerinden çalışıyor. Ancak sosyal etkileri entegre etmek için artık şu unsurlar da raporlara giriyor:
- Sosyal donatı alanları: Mahallede eğitim, sağlık, sosyal hizmetler ne kadar erişilebilir?
- Güvenlik algısı: Proje sonrası bölgedeki suç oranları nasıl değişiyor?
- Toplumsal uyumu: Proje, mevcut bölge halkının yaşam tarzını gözetiyor mu?
- Ulaşım ve erişilebilirlik: Yeni ulaşım hatları ve yollar sayesinde sosyal erişim imkânları nasıl gelişiyor?
Bu kriterler, sadece mevcut değer üzerinde değil, taşınmazın gelecekteki potansiyel değer artışında da belirleyici oluyor.
Türkiye’den Örnek: Fikirtepe ve Gentrifikasyon Etkisi
İstanbul Fikirtepe, dönüşümün sosyal etkiyi nasıl doğrudan etkilediğine dair çarpıcı bir örnek. Başlangıçta sadece fiziksel dönüşüme odaklanılan projede, sosyal dokunun yeterince gözetilmemesi sebebiyle mahalledeki eski sakinlerin büyük bölümü, yüksek kira artışları nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, sosyal aidiyet duygusunu zayıflattı ve ‘gentrifikasyon’ riski yarattı.
Bugün Fikirtepe’de ikinci faz dönüşüm sürecinde sosyal donatıların artırılması, kooperatifler aracılığıyla mevcut sakinlerin korunması ve yerel işletmelerin desteklenmesi gibi adımlar atılıyor. Bu da değerleme raporlarında sosyal sürdürülebilirlik başlığı altında yeni kriterler olarak yer buluyor.
Samsun İlkadım’da Sosyal Etkili Projeler
İlkadım ilçesinde gerçekleştirilen yeni konut projelerinde belediyenin sosyal yaşamı destekleyen stratejik adımları dikkat çekiyor. Yeni açılan park alanları, bisiklet yolları, kadın destek merkezleri ve çocuk gelişim merkezleri gibi unsurlar, konut değerlerine pozitif etki sağladı. Bölgedeki değerleme raporları, artık sadece konut fiyatlarını değil, sosyal altyapı yatırımlarını da dikkate alıyor. Projeler sadece yeni yapıların değil, yeni yaşam biçimlerinin de habercisi olarak değerlendiriliyor.
Geleceğin Değerleme Raporları: Sosyal Etki Olmadan Eksik Kalır
Dönüşüm projelerinde sosyal etkilerin gözetilmesi, sadece sosyal sorumluluk açısından değil, yatırım açısından da kazanç sağlıyor. Toplumun beklentilerini ve yaşam kalitesini merkeze alan projeler, uzun vadede daha istikrarlı ve sürdürülebilir değer artışı getiriyor.
Değerleme uzmanları olarak bizler, sadece taşınmazın bugünkü değeriyle değil, gelecekteki potansiyeliyle de ilgileniyoruz. O yüzden, sosyal etkileri göz ardı eden bir değerleme raporu, artık eksik bir rapor sayılıyor. Unutulmamalıdır ki: “İnsanların mutlu olduğu yerler, yatırımların da değerini katlar.” Kentsel dönüşüm, işte tam da bu dengeyi sağladığında gerçek başarısına ulaşacaktır.
Şehirler değişiyor ama nasıl değiştiği bizim elimizde. Değerleme uzmanları olarak raporlarımızda metrekare hesaplarının ötesine geçmek zorundayız. Çünkü değer yalnızca parayla ölçülmez; sosyal yaşam kalitesi, komşuluk ilişkileri ve mahalle dayanışması da bir o kadar önemlidir. Samsun’da, Türkiye’de ve dünyada, sosyal etkiyi önemseyen her dönüşüm projesi gösteriyor ki: İnsan odaklı planlama, yatırımın da toplumun da geleceğini güçlendirir. Unutmayalım; değer, yaşamın içinden gelir.